Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Görevlisi Eliz Arter “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” ile ilgili açıklamalarda bulundu. Arter yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Her yıl Ekim ayı ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ olarak kabul edilir ve pembe kurdeleyle sembolize edilmektedir. Meme kanseri, çoğunlukla kadınlarda görülmesine rağmen seyrek de olsa erkeklerde de saptanabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Kanser Araştırma Ajansı’nın 2020 verilerine göre, dünya genelinde kadın ve erkek cinsiyetleri karşılaştırıldığında meme kanseri akciğer kanserinin önüne geçmiş ve tüm kanserler arasında en sık ‘yeni tanı’ya sahip kanser olarak tespit edilmiştir. Buna karşılık ölüm oranlarına bakıldığında, meme kanserine bağlı ölümler 5. sırada yer almaktadır.

Meme kanserinin temel risk faktörleri arasında aile öyküsü, geç menopoz, erken adet görme, hiç hamilelik geçirmeme veya ilk hamileliğin 30 yaş veya üzerinde olması, emzirmeme ve menopoz sonrası hormon replasman uygulaması yer almaktadır. Bunlara ek olarak değiştirilebilir risk faktörlerini hareketsizlik, yoğun stres, aşırı sigara ve alkol kullanımı ile düzensiz beslenme oluşturmaktadır.

Beslenme ve meme kanseri ilişkisi incelendiğinde yapılan araştırmalarda doymuş, hayvansal yağların fazla tüketilmesi ve buna bağlı olarak gelişebilen obezite ile fazla miktarda tüketilen alkolün meme kanseri riskini arttırdığı görülmektedir. Buna karşılık işlenmiş et ürünlerinin  (örneğin salam, sosis vb) daha az tüketilmesi ve nişasta oranı düşük sebzelerin daha sık tüketilmesi koruyucu etki göstermektedir. Tartışmalı bir konu olan soya ürünlerinin riski arttırıp arttırmadığı yönündeki veriler ise henüz netlik kazanmamıştır.

Buna bağlı olarak beslenme ile meme kanseri riskini azaltmak için soya ürünlerinin günde 1-2 porsiyona kadar tüketimi herkes için güvenli kabul edilse de bu konuda daha fazla bilgi için bir beslenme uzmanına danışmakta yarar var. Ayrıca, günde en az 3 porsiyon sebze ile 2 porsiyon meyve tüketmeye ve her porsiyonun farklı renkte ve çeşitte olmasına özen göstermek gerekmektedir. Diyette, kuru baklagiller gibi, bitkisel protein kaynaklarına daha çok yer vermek ve işlenmiş et ürünlerini mümkün olduğunca az tüketmek de meme kanseri riskini azaltacaktır. Alkol tüketiminde aşırıya kaçmamak, yağ tercihinde ise özellikle tereyağı, margarin gibi doymuş yağlar yerine zeytinyağı gibi bitkisel yağları yakmadan kullanmak da bu riski azaltacaktır. Kısacası, birçok çalışmada sağlık üzerine olumlu etkileri bulunan Akdeniz Diyeti’ni benimsemek, tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kanseri riskini de azaltacaktır. Sağlıklı bir vücut ağırlığı, stres kontrolü, kaliteli sosyal yaşam ve düzenli egzersiz programı da meme kanserine karşı korunmada önemli rol oynayan diğer etmenlerdir.

Tüm bunların yanında aylık kişisel meme muayenesi ve yıllık kontrol, özellikle aile öyküsü olan bireylerde meme kanserini önlemede veya tümörün erken evrelerde saptanmasında yardımcı olacaktır.

Yazının başında belirtildiği gibi, yeni tanının çoğalmasına rağmen meme kanseri ölümlerinin arka sıralara gerilemesi, gelişen erken tanı/tedavi yöntemleri ve toplum içinde artan farkındalıkla gerçekleşebilmiştir. Bu noktada konu özellikle kanser olduğunda bir atasözü niteliğinde olan ‘Erken Tanı Hayat Kurtarır’ ifadesini yeniden hatırlatmakta fayda vardır. Yılın bir gününü, hatta birkaç saatini ayırarak yapacağınız rutin muayene, hayatınızı tamamıyla değiştirebilir ve bir başkasının yoluna da ışık tutabilir.”