Serdar ATAİ


"Osmanlı döneminde Hıristiyanların Mağusa Suriçi'nde yerleşimi yasak olduğından ancak günübirlik izinle Suriçi'ne girebilmekteydiler.”
Yine de belli başlı kiliseler Rum Kilisesi’nin mülkü olmaya devam etmiştir ki, Ortodoks St. George (Aya Yorgi) Katedrali ve onunla bağlantılı olan St. Symeon (Aya Symeon) Kilisesi bu statüdeki mülklerdendir.

1360’lı yıllarda Lüzinyanlar’ın Gotik tarzında inşa ettiği bu muhteşem Katedral, Ortodoks kiliselerinin Doğu’da görülen nadir örneklerindendir. St. George; Ortodoks Katedrali olarak hizmet verdiğinden, yerel Bizans mimarisinden küçük fonksiyonel unsurlar katılarak da zenginleştirilmiştir. Katedralin güney geçidi ile bütünleştirilmiş Frenk / Bizans tarzındaki Aya Symeon Kilisesi ise bir başka önemli yapıdır. Buranın Aya Symeon’un ibadet evi olduğu, orijinal Rum Katedrali ve Mağusa Ortodoks Piskoposluğu’nun Ortaçağ’daki makamı olduğu ve bir zamanlar Aya Epiphanios’un mezarının da burada bulunduğu bazı kaynaklarca savunulmaktadır. Bu bölge konumu itibarıyla 1570-71 Osmanlı kuşatmasında ağır top ateşine tutulduğundan güllelerden dolayı hasara uğramış ve arka cephesinde halen yer yer gülle çukurlarının izlerini taşımaktadır. Tavan kısmıysa, yapıldığı dönemde ısı yalıtımını sağlamak maksadıyla amfora ve küçük taşlar gibi hafif materyallerden inşa edildiğinden, hem top güllelerinden hem de depremlerden dolayı çökmüştür. Çocukluğumu Katedral’in yol tarafındaki yan kapı girişine komşu evlerden birinde geçirdiğimden, yan kapıdan girip de sol cephe duvarlarına yönelince duvarlar üzerine çiviyle kazınmış yelkenli resimlerini (grafiti) ve bunların devamında artık silinmeye yüz tutmuş duvar fresklerini muhakkak görmenizi tavsiye ederim. Diğer yandan bahsettiğim resimlerle ilgili tarihsel araştırma yapmaya, sonradan etrafına kazınan çirkin yazıları temizlemeye ve bunları koruma altına almaya acilen ihtiyacımız vardır. Katedral’le ilgili bir başka söylence, Dolunay gecelerinde belli bir açıdan bakıldığında Meryem Ana ve kucağındaki İsa siluetinin belirmesidir.

"Bu siluet kimilerine göre Meryem Ana ve İsa'ya ait iken, kimileriyse bir zamanlar Kilise'de büyük bir yangın çıktığını, herkesin kaçtığını ama küçük bir çocuğun kaçamadığını, onu kucaklayan papazın oraya kadar çıkarak orada yandığını ve bu siluetin Papaz'la kucağındaki çocuğa ait olduğunu söylerler. işte bu efsaneyi gözlemlemek için 19,20,21 Eylül 2013 tarihinde pek çok insan, Dolunay ışığında Ortodoks St. George Katedrali'nde buluşarak bu efsaneye tanıklık ettik ve bahse konu gecelere ait fotoğrafları da sizlerle paylaşıyoruz."