Sevgili okurlar,

İlk yazımda hangi konuyu ele alacağımı düşünürken; Turkiye Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’in Alzheimer hastalığı ile verdiği mücadeleye yenik düşüp vefat ettiği haberi duyuruldu . Bunun üzerine, bu hastalık hakkında sizleri bilgilendirmek ve de günümüzdeki bilimsel araştırmaların geldiği son noktayı aktarmak istedim. 

Şu anda Ingiltere’de Alzheimer’li hasta sayısının 820,000 civarı olduğu bilinmektedir ve yaklaşık 25 milyon kişinin yakın bir akrabasının bu hastalıkla mücadele ettiği bilinmektedir. Amerika nüfusunun 4 milyon’u bu hastalıktan etkilenmektedir. Peki bu kadar çok fazla kişiyi etkileyen bu hastalık aslında ne?

İlk olarak Alman nörolog Dr. Alois Alzheimer tarafından 1906 yılında  karakterize edilen ve beyin hücrelerinin ölümüne yol açan bir hastalıktır. Beyinde esas olarak düşünme, hafıza ve dil/konuşma ile ilgili olan bölgelerini ve bu işlevleri etkileyen bu hastalık genellikle 65 yaş  üzeri kadın ve erkeklerde gözlenmektedir. Özellikle 75 yaş üzeri kadınlarda bu oranın erkeklere göre daha yüksek olduğu bilinmektedir.  Aslında her yaşta insanın karşılaştığı unutkanlıkla başlayan bu hastalık yıllar ilerledikçe daha ciddi boyuta gelmektedir. Hastalık ilerledikçe konuşma, yürüme ve hatta tuvalete gitmekte zorluk çeken hastalar, ilk hastalık tanısı konulduktan sonra hastanın 7-8 yıl içerisinde ölümüne yol açmaktadır. 

Bu hastalığın kesin nedeni henüz bilinmese de genlerimizdeki bozuklukların büyük bir risk faktörü olduğu tahmin edilmektedir. Genlerimiz göz rengi, boy ve kan grubu gibi ozelliklerimiz dahil olmak üzere ve bunun gibi vücudumuzdaki birçok özelliği belirleyen kalıtsal parçacıklardır. Genlerimiz 23 çift halinde bulunan kromozomlarımızın üzerinde taşınmaktadır. Genlerimizdeki kalıtsal bozuklukların sonucunda beynimizdeki sinir hücrelerinde yapısal protein bozuklukları oluşmaktadır. Bunun sonucunda ise sinir hücrelerinin iletişiminde aksaklıklar meydana gelmekte ve bundan ötürü beyin hücrelerinin ölümü gerçekleşmektedir. Hücrelerimizin 19. kromozomunda bulunan apoE (apolipoprotein E) genindeki mutasyonlar vakalarda en çok karşılaşılan mutasyondur. Fakat bilimsel araştırmalar her geçen gün farklı genlerdeki mutasyonların Alzheimer hastalığına yol açtığını rapor etmektedir. 21. kromozomdaki APP geni, 14. kromozomdaki PSEN1 geni ve 1. kromozondaki PSEN-2 genindeki mutasyonlar birçok hastada görülmektedir. Ailesinde Alzheimer hastalığı görülen kişilerin, genetik test yardımıyla ne derece risk altında olduklarını  öğrenebilmeleri mümkündür.

Peki insanlar bu hastalığa nasıl yakalanmaktadır? Genetik faktörlerin yanısıra çevresel faktörler de ciddi miktarda risk oluşturmaktadır. Genlerimizdeki mutasyonların önüne geçemesek de bu risk faktörlerine dikkat ederek yaşamımızı sürdürmek Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığımızı düşürmektedir. Düzenli spor yapmak, sigara ve içki kullanımına dikkat etmek, sağlıklı beslenmek, tansiyon, kan şekeri ve kolesterol seviyesini kontrol altında tutmak dikkat edilmesi gereken başlıca unsurlardır. Düzenli ve sağlıklı beslenmek risk oranını düşürse de, şu ana kadar kanıtlanmış hastalığı iyileştirici özellikte bir besin bilinmemektedir. Örneğin B-12 vitamini hafıza için çok iyi bir besin olsa da Alzheimer hastalığını  iyileştirememektedir. Alzheimer hastalığını iyileştirici hiçbir ilaç bulunmamakta ve var olan ilaçlar çunlukla sadece semptomları  hafifletmektedir. Alzheimer’s Research UK başkanı Dr. Simon Ridley şu anda LMTX adlı bir ilacın klinik testlerde son aşamada denendiğini müjdelemekte ve bilimsel araştırmaların esas amacının bu hastalığı  yavaşlatmak ve durdurmak  olduğunu vurgulamaktadır.


Kaynak: Alzheimer’s Research UK