Son zamanlarda, sık sık, herkesin hepberaber yaptığı yolculuklardan yapıyorum ben de. Otobüste ya da trende rastlıyorum çoğu zaman uzun zamandır görmeye alıştığım ama henüz bir kere bile göz göze gelemediğim suratlara. Büyük şehir hayatında bir tanıdık (!) görebilmenin heyecanınıı yaşıyorum, bu hissin hayal kırıklığına dönüştüğünü farketmeden önce.

Kimse kiminle yolculuk yaptığını önemsemiyor gibi. Herkesin başı önünde, ellerindeki küçüklü büyüklü ekranlara bakıp duruyorlar. Yolculuğun nereden nereye yapıldığının da pek önemi yok galiba, ya da ne kadar sürdüğünün. Yolcular yalnızlıklarıyla o kadar meşguller ki, belli, bölünsün istemiyorlar.

Ben önce ısrar ediyorum. Yakaladığım en küçük şans yoluyla gülümsüyorum ama her seferinde hüsranla soğuk gözkapaklarına çarpıp düşüyor iyiniyetim. Zamanla "alışmaya" başlıyorum tek kişilik - 40 yolcu kapasiteli otobüslere. Camlarına "iletişim kurmak yasaktır" yazılmış farzediyorum.

Ne değişti peki? Eskiden bir baş selamı olmaksızın dahi birbirlerinin yanından geçmeyen insanlar nasıl oldu da tam tersi yöne çevirmeye başladı gözlerini? Büyük şehirlerin yaydığı korku mu sebebimiz,  yoksa yolculuklar mı kısaldı? Herşey çok hızlı yaşanır hale geldiğinden mi eksildi duygular, yoksa teknolojinin varlığı daha mı keyifli insandan?

Bunun sebebi o kadar da basit olamaz. Altında yatan asıl mesele: hayatımızda varmak istediğimiz yerleri öyle sağlam tespit etmiş, öyle bir odaklanmışız ki, oraya giden yolun bir anlamı, keyfi kalmamış

Yeşilin onlarca tonu griye dönmüş, kartlarla kaplı çimenler kuru dallarla örtülmüş olsa da biz "varacağımız nokta"ya böylesine odaklanmışken, ne farkeder ki! Aynen 4 sene sonra mezun olabilmek uğruna kaçırılan dostluklar, düğün günü telaşında paylaşılamayan sevgiler, şişenin dibini görme hızına feda edilen muhabbetler. Hepsi ulaşılması hedef olan şehirler, ülkeler, tren garları, havaalanları aslında. Ya kaçırılanlar peki?

Varılan, beklenen " o an " bir an , ona giden yol dakikalar, saatler, hatta bazen seneler sürerken biz en kötü  ihtimalle "o an"ı kaçırmış olmaz mıyız? Öyleyse nedendir telaşımız? 

Sizi bilmem ama her türlü yolculuğum ertesi güne bir anı benim için. Hatta bazen en yanlız olanlar en renkli!