“Turizm politikalarında istikrar ve devamlılık çok önemlidir”...

İşin uzmanlarının büyük çoğunluğu bu görüşten yanadır.

Haaa, turizm sektöründe renkli değişiklikler, turist cezbedici yenilikler mi yapacaksınız?

Onları, politikalarla karıştırmayacaksınız...

KKTC’de yeni bir Turizm Bakanı göreve başladı...

Aslında, bu bakanlıkta yeni biri değil. Daha önce de aynı görevi yaptı ve tecrübesi olduğunu söylemek, yanlış olmaz.

Son bakan, Fikri Ataoğlu’ydu; şimdi görevi Ünal Üstel aldı...

İkisini de “meslek gereği” çok yakından tanırım.

Fikri Ataoğlu, bugüne kadar bu görevi en iyi, en içten yapmaya çalışanlardan biri oldu.

Bunu söylememek de haksızlık olur...

Ve haliyle, Ünal Üstel’in işi bence pek kolay olmayacak...

Çünkü, çıtayı Ataoğlu’nun bıraktığı yerden daha yukarıya çekmesi gerekecek...

-*-*-

Efendim Ataoğlu’nu eleştiremez miyiz?

Elbette eleştirebilirsiniz.

Turizm, “politika”dır...

Belirlenen politikaların aksini savunanların eleştirmesi kadar normal bir şey olamaz.

Aynı şey Sayın Üstel için de geçerli olacak.

Politikalarını beğenmeyenler, elbette eleştirecek...

-*-*-

Önemli olan eleştirilerin, daha iyiyi işaret ediyor olmasıdır...

KKTC, turizm açısından “özel” bir yerdir.

Neden?

Çünkü bu kadar küçük bir coğrafyada, bu kadar çok tarihi eser, bu kadar güzel konaklama tesisleri ve bu kadar muhteşem sahiller yoktur...

Tarih, güneş, kum, deniz...

Ve süper oteller...

-*-*-

Peki geriye ne kalır?

A: Temiz tutmak.

B: Pazarlamak.

-*-*-

Temiz tutma konusunda sıkıntımızın olmaması gerekir.

Bu konuda ne “izolasyonumuz” var ne de dilimizden düşürmediğimiz “ambargomuz!”...

Ama “pazarlama” konusu, sıkıntılı...

KKTC’yi “özel” yapan durumlardan biri de bu...

Doğrudan uçuş yok; Larnaka’dan direkt gelen veya gelecek turiste ise sorun çok!

Aşılması gereken en birincil sıkıntının “ulaşım sıkıntısı” temelli “pazarlama” olduğu gayet açıktır.

Ama “çok iyi bir pazarlama” demek; ulaşım sıkıntısını gelecek olan turistin hiç düşünmemesi demektir.

İşte başarılması, becerilmesi gereken de budur!

-*-*-

Ege’de bazı Yunan adaları veya Avrupa’da bir çok şehir; ciddi pembe yalanlarla, ülkelerini, beldelerini, bölgelerini, şehirlerini daha cazip ve çekici hale getirmeyi başarıyorsa; o pembe yalanları bizim de yaratmamız, bence bir adım olabilir...

-*-*-

Yıllardır örnek vermeye çalışırım; “gay turizmi”...

Bu konuda çok özel turizm acenteleri, şirketleri bile var...

Hiç bir şeyi tabu haline getirmemek; “Gay dostu bir seyahat destinasyonu” olmayı başarmak, “muhafazakar” anlayıştan uzakta durmak lazım.

Yine bir örnekle konuyu kapatayım; Arslan Yürekli Richard!

-*-*-

I. Richard...

Aslan Yürekli Richard...

İngiltere'nin 1189 - 1199 tarihleri arasındaki kralı.

III. Haçlı Seferi’ne katıldı; komuta etti...

Kudüs’ü aldı...

6 Mayıs 1191'de yol üzerindeki “Kıbrıs”ı da ele geçirdi.

Çünkü sonradan karısı olacak olan o günlerdeki nişanlısı Berengaria, “Kıbrıs’ta” tutukluydu...

İşte gemileri fırtınaya tutulmuştu da, Limasol’a sığınmışlardı da falan ve filan...

Kral’a gelelim!

Kral Richard, çok az İngilizce biliyordu. Aslında “Norman”dı ve Fransızca konuşuyordu...

Ama meselemiz bu da değil...

Kral Richard gay bir karakterdi...

Daha doğrusu, bu mesele çok tartışılıyor...

Biseksüel de olabilir veya olmayabilir...

Ama, “Kıbrıs’a aslında Berengaria’yı değil de aynı gemideki William’ı kurtarmaya gelmişti ve Kantara Kalesi’nde, işte bu odada, tam beş gece geçirdiler” desek; sıkıntı mı olur?

Belge mi?

Canım, istediğiniz belge olsun!

Bu konudaki her yaratıcı yalanınız, her efsanevi masalınız; dilden dile dolaşırsa, hele hele bir de İngiliz Devleti, bizi bir şekilde kınarsa; fena mı olur?

Yapılacak çok iş vardır...