Fenikelilerin tapınağı:Megalit denen devasal kayalardan inşa edilmiş olan açık hava tapınağı deniz tüccarları olarak tanınan Fenikelilere ait olduğu belirlendi.

Turizme katkı sağlayacak: Turizm ve Çevre Bakanı Ataoğlu, Kodur Tapınağı’nın turizm yerleşkelerine yürüyüş mesafesinde olduğunu ve bu nedenle de ülke turizmine büyük katkı sağlayacağını işaret etti. 

 

Turizm ve Çevre Bakanlığı’na bağlı Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından yapılan arkeolojik kurtarma kazıları sonucunda Karpaz yarımadasının Çayırova köyünün güneyinde, Fenikeliler dönemine ait deniz ve orman manzaralı 3 bin yıllık muhteşem bir tapınak gün yüzüne çıkarıldı.

 Tapınakta yapılan kazılarda bir adet pişmiş toprakta 30 santim yüksekliğindeki buhurdanlığın yanında adaksal nitelikte kase, parfüm şişesi, testicik, boncuk- ağırşak gibi adaklar bulundu. 

Söz konusu tapınağın bulunduğu Çayırova köyünün sahillerinde “Kodur” diye bilinen bir coğrafik burnun bulunması nedeniyle tapınağın adının Kodur Açık Hava Tapınağı olarak tanımlandı. 

  Kodur Açık Hava Tapınağı, Bafra Özel Turizm Bölgesi’ne olan yakınlığıyla büyük turizm değeri olarak ön plana çıkıyor. Kodur Açık Hava Tapınağı ayrıca, Kıbrıs Arkeolojisinde ve özellikle adadaki Fenike Araştırmalarında yeni bir sayfa açtı. 

Konuyla ilgili gazetemiz NORTH CYPRUS UK’e konuşan, Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, bakanlıklarına bağlı Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından yapılan çalışmalar kapsamında tüm arkeoloji dünyasında ses getiren bir tarihi eserin daha gün yüzüne çıkarılmasından dolayı mutlu olduklarını söyledi. 

Fikri Ataoğlu, amaçlarının en kısa sürede Kodur Tapınağı’nı halkımızın ziyaretine açmak olduğunu kaydetti. Kodur Tapınağı’nın konumu ile Bafra Özel Turizm Bölgesi’ne sadece yürüyüş mesafesinde olduğuna dikkat çeken Ataoğlu, çalışmalarının böylesi önemli bir kültürel mirasımızın hem halkımızın hem de turistlerimizin ziyaretine açmak olduğunu söyledi. 

Tekel: “ Kasım 2017’de kazılar başladı”

  Yine gazetemiz NORTH CYPRUS UK’e konuşan konuşan Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin Gazimağusa Şube Müdürü Arkeolog Hasan Tekel, 2017 yılı Kasım ayında İskele ilçesine bağlı Çayırova köyünün güneyinde bulunan bir noktada uzun süredir en üst yüzeyleri ve kenarları görülen, toprağa gömülü sıra halindeki bir takım megalitik kayaların ne olduklarını anlamaya çalışmak, kayaların anakayaya oturup oturmadığını, dörtgenimsi görünen yapının tamamının ne olduğunu ve tabanın altında farklı kültürel tabakaların olup olmadığını anlamak için arkeolojik kurtarma kazısı başlattıklarını ve çalışmalarını tamamladıklarını söyledi. 

   Bafra ile Kalecik köylerinin arasında daha çok Çayırova köyünü kapsayan ve “Valia Ormanı” olarak bilinen bölgede toprağa uzun süre gömülü olan megalit kayaların 2 aylık çalışma süresi içerisinde günışığına çıkarıldıklarını anlatan Tekel, dikdörtgen olan bu açık hava tapınağını içinde megalit kayalara bitişik bir iç duvar daha tespit edildiğini bildirdi. 

   Hasan Tekel, çalışmaların ilerleyen süresinde en iç kısımda bir ayrı iç duvar daha tespit edildiğini ve bu üçüncü duvarın da seki olduğunun anlaşıldığını dile getirdi. 

Seki izlerinin her iki uzun duvar kenarlarında daha belirgin olup, kısa duvar kenarlarında yok olduklarını bildiren Tekel, bu açık hava tapınağının iç kısmında sürdürülen kazı çalışmalarında yörenin sert kireç taşında tıraşlanarak oluşturulan beyaz zeminin açığa çıkarıldığını aktardı. 

Arkeolog Hasan Tekel, alçı tozundan oluşturulan bu zeminin ortalama 20 santim kalınlığına sahip olduğunu ifade etti. 

Tapınağın ortasında sunak taşı tespit edildi

Bu arada tapınağa giriş kısmının batı uzun kenar duvarının güney ucunda belirlendiğine değinen Tekel, tapınağın hemen hemen orta yerinde kabaca dikdörtgen kesme bir taş tespit edildiğini açıkladı. 

Hasan Tekel, bu taşın alçı zemin üzerinde bir sunak taşı olduğunu tespit ettiklerini söyledi.  M.Ö XI- V yüzyıl aralarında adada oldukça yoğun bir şekilde adak sunumu yapıldığı ve hemen hemen tüm Fenike tapı yapılarında bir adak yeri olduğunun bilinmekte olduğunu kaydeden Tekel, herhangi bir dekoratif öğesi bulunmayan ve tipolojik olarak portatif bir karakterde olan bir sunak taşı olduğunu belirtti. 

Hasan Tekel, yaklaşık 11x6 metrelik bir dikdörtgen oluşturan yapının çevreye hakim bir yükseltide doğu-batı yönlerine uzantılı ve açık hava tapınağı olarak düşünülerek yapıldığının anlaşıldığını bildirdi. 

  Kazı çalışmalarıyla açığa çıkardıkları, alçı tozu zeminin kaçak kazı ile bazı kısımlarında hafif tahribatlar gözlemlendiğini anlatan Tekel, ancak tabana yayılmak suretiyle oluşturulan zeminin kuzey doğusunda 2 adet megalitik (devasa taş) taşın yer aldığının görüldüğünü aktardı.

  Hasan Tekel, bu taşların bir tanesinin üzerinde doğal küçük çukurlar görüldüğünü, nitekim bu küçük çukurlar incelendiğinde iç zeminlerinin alçı tozu ile doldurulduğunu, içlerine adaksal nitelikte sunumlar yapıldığının tespit edildiğini dile getirdi.  

   Bu sunumlar arasında kase, parfüm şişesi, testicik, boncuk- ağırşak gibi adaklar bulunmakta olduğunu ifade eden Tekel, bir diğer megalitik taşın, diğerinden 50 santim kadar batısında bulunduğunu, bu taşın işlevinin anlaşılmadığını açıkladı.  

30 santim yüksekliğinde buhurdanlık bulundu

   Arkeolog Hasan Tekel; “tapınağın zeminin oluşturan alçı tozu tabakasının altında anakaya bulunmaktadır. Bu anakaya tapınağın iç kısmında kanal gibi bir jeolojik yarığa sahiptir. Bu kanal yapısı içerisinde megalit kayalar yerleştirmek suretiyle kanalı düzeltmek ve kapatmak isteği görülmektedir. Tapınağın çevresinde taş ocakları geniş bir alana yayılım göstermektedir. Tapınağı oluşturan kayalar bu ocaklardan kesilmiş tonlarca ağırlıktaki megalit taşlardır. Kazıda elde edilen taşınır nitelikli eserlerin hemen hemen hepsi alçı tozu zeminin altından çıkarıldılar. Buluntular arasında en anıtsal olan diyebileceğimiz bir adet pişmiş topraktan yapılmış 30 santim yüksekliğindeki buhurdanlıktır. Tapınaktaki tütsü geleneğine ışık tuttuğuna inandığımız bu önemli buluntu, kırık olarak bulundu ve daha sonra tümlenmesi yapılmıştır” dedi. 

    Tapınağın yer aldığı bölgenin adı “Knidos” olarak bilinmekte olduğunu söyleyen Tekel, ancak “Knidoslu bir gemi (Trireme) kaptanı” olan Simmakos’un adının yazılı olduğu yörede bulunan bir mezar taşından yola çıkılarak “Kayıp Knidos” kentinin burası olduğunun öngörüldüğünü kaydetti. 

   Hasan Tekel, yazıtlı mezar taşının bulunmasından sonra burasının Knidos olarak biline geldiğini dile getirdi. 

    Karpaz’ın güney kıyılarında, Kumyalı köyünde Fenikelilere ait Astarte kabartmalı yarı anıtsal nitelikte antik mezarda Mağusa Bölge Amirliği tarafından 2008 yılında kazı yapıldığını ve mezar bulgularının Fenikelilere ait olduğunun görüldüğünü anlatan Tekel, bu mezarın tapınağın 10 kilometre kuzey doğusunda olduğunu belirtti. 

   Hasan Tekel, Knidos Antik Kenti ile ilgili yazılı belgeler bulunmakta olduğunu, ancak arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleştirilmediğinden antik kent ile ilgili sağlıklı bilgi edinilememekte olduğunu açıkladı. 

    Bu antik kentte gün ışığına çıkarılan önemli ve bir açıdan da tek taşınmaz eserin bu tapınak yapısı olduğuna dikkat çeken Tekel, çok tanrılı bir dine inanan Fenikelilerin bu açık hava tapınağında bir tanrı veya tanrıça heykeline, ateşe veya kime tapındıklarına dair bir bulgunun ele geçmediğini bildirdi. 

   Hasan Tekel, söz konusu tapınağın bulunduğu Çayırova köyünün sahillerinde “Kodur” diye bilinen bir coğrafik burnun bulunması nedeniyle tapınağın adını “Kodur Açık Hava Tapınağı” olarak tanımladıklarını belirtti. 

   Hasan Tekel, Kodur Açık Hava Tapınağı’nın Bafra Özel Turizm Bölgesi’ne olan birkaç kilometrelik yakınlığıyla da çok büyük bir turizm değeri oluşturduğunu ve genel olarak Kıbrıs Arkeolojisinde ve özellikle adadaki Fenike Araştırmalarında yeni bir sayfa açıldığının da önemine dikkat çekti.