Efe AŞCI

Kıbrıs, Akdeniz’in Sicilya ve Sardinya’dan sonraki üçüncü büyük adası. On iki bin yıllık geçmişe sahip bir zenginlik. Bugün olduğu gibi tarih boyunca da paylaşılamamış. Kimler iz bırakmamış ki Kıbrıs’ta: Hititler, Mısırlılar, Fenikeliler, Asurlular, Persler, Antik Yunanlar, Bizans İmparatorluğu, Tapınak Şövalyeleri, Lüzinyanlar, Venedikliler, Osmanlılar ve İngilizler. Kıbrıs her köşesinde bu medeniyetlerin hatırasını saklıyor. Bu yüzden Kıbrıs denince aklınıza ilk kumarhaneler geliyorsa, biraz haksızlık etmiş olursunuz bu güzel adaya. Kıbrıs’ta o kadar çok görülecek tarihi ve doğal güzellik, tadılacak lezzet ve dinlenecek hikaye var ki...



Girne

Girne bunların başında geliyor. Kıbrıs’ın kuzey kıyısında bulunan Girne, şehrin merkezindeki limanı, limanın bitişiğindeki tarihi kalesi, sekiz yüz yıllık manastıra evsahipliği yapan Bellapais Köyü ve Girne’ye nazır muhteşem manzarası olan St. Hillarion Kalesi ile Akdeniz’in en güzel şehirlerinden bir tanesi.

Girneye yaklaşık sekiz kilometre uzaklıkta, Beşparmak Dağlarının yamaçlarına yerleşmiş, bugünkü adı Beylerbeyi olan Bellapais köyü sakin ve yüksek rakımı sayesinde manzarası güzel bir köy. Sekiz yüz yıllık Bellapais manastırı, kilise çatısı yıkılmış olmasına rağmen çok iyi bir şekilde korunmuş ve ana salonu güçlü akustiğiyle günümüzde hala klasik müzik konserlerinde ve düğünlerde kullanılmakta.

Beşparmak Dağları üzerindeki bir diğer durağımız ise St. Hillarion Kalesi. Konumu itibariyle stratejik önemi yüksek olan St. Hillarion kalesi yüzyıllar boyunca genişletilmiş ve güçlendirilmiş. Dik basamaklarının tamamını tırmanıp kalenin burçlarına ulaşabilirseniz sizi burada müthiş bir Girne manzarasının beklediğini görürsünüz. Bu kale ile ilgili bir ilginç rivayet ise Walt Disney’in Pamuk Prenses çizgi filminde yer alan kalenin St. Hillarion Kalesi’nden esinlenilerek çizildiğidir.

Girne merkezinde, limanın hemen yanında tüm ihtişamıyla Girne Kalesi bulunmakta. Sekizinci yüzyılda Arap akınlarına karşı inşa edilen ve daha sonra Bizanslılar, Lüzinyanlar ve Osmanlılar tarafından güçlendirilen ve genişletilen Girne Kale’si aynı zamanda iki bin dört yüz yıllık Girne batığına da evsahipliği yapmaktadır.


Girne limanı
, sizi birkaç yüzyıl geriye götürebilecek eski Venedik ve Osmanlı binalarının çok iyi muhafaza edildiği şehrin en güzel yerlerinden biridir. Liman çevresine gelmişken, yukarıdan liman manzarası eşliğinde Kıbrıs lezzetlerini tadabileceğiniz Kıbrıs Evi’ne mutlaka uğramalısınız.

Kıbrıs Evi’nde Kıbrıs’ın meşhur yemeği olan şeftali kebabı, pirohi adındaki Kıbrıs’a özgü mantı tatmadan dönmemeniz gereken lezzetlerin başında geliyor. Kıbrıs’a has bir diğer lezzet ise benim de tadamadığım, keskin kokulu, et ile pişirilen bir ot yemeği: molehiya. Kıbrıs lezzetlerine değinmişken macundan bahsetmemek olmaz. Turunç, karpuz, incir gibi çok farklı çeşitleri olan Kıbrıs macununun en değerlisi ceviz macunudur. Kıbrıs’ta misafirlere ikram edilen bu macunlardan ceviz macunu daha az bulunur ve genelde daha saygıdeğer misafirlere ikram edilir. Bir bardak su ve çatalla servis edilen macun önce suya batırılarak şekerinden biraz arındırılır, o haliyle yenir ve üzerine aynı su içilerek tadı pekiştirilir.

 

Karpaz Yarımadası

Kıbrıs’ın en güzel bölgelerinden biri de Türkiye’ye doğru uzanan burnu olan Karpaz Yarımadası’dır. Milli park statüsünde olduğu için el değmemiş bir görüntüsü olan Karpaz Yarımadası, yolda serbestçe gezinen yabani eşeklerle çokça karşılaşabileceğiniz bir yer. Yolunuzu kesme ihtimallerine karşılık yanınızda ikramlık biraz havuç bulundurmanızda fayda var. Karpaz bölgesindeki Dipkarpaz köyü, günümüzde Türklerin ve Rumların birarada yaşadığı sayılı köylerden bir tanesi. Dipkarpaz köyünde yolun bir tarafında Türk kahvehanesini diğer tarafında ise Rum kahvehanesini görebilirsiniz. Biz de bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır deyip, Rum kahvehanesinde kahvemizi içip Karpaz’ın meşhur Altınkum sahiline doğru yola devam ettik. Altınkum sahili, incecik ve altın rengi kumuyla bu ismi sonuna kadar hakediyor. Denizi kumluk olmasına rağmen berrak, pırıl pırıl ve azur mavisi rengiyle Akdeniz’in en güzel sahillerinden...


Gazimağusa

Yazının başında belirttiğim gibi, Kıbrıs’ta görülecek o kadar çok yer var ki bu yüzden hepsine değinmek mümkün değil ama Gazimağusa da bahsetmeden geçilmeyecek kentlerden bir tanesi. Güney Kıbrıs sınırında bulunan Gazimağusa Kıbrıs’ta ortaçağ mimarisinin günümüze en iyi taşındığı yerdir. Venedik surları ile çevrili bu kentte bugün camii olarak kullanılan St. Nicholas Katedrali, gotik mimarisinin üzerine inşa edilen minaresi ile çok ilginç ve özgün vir görüntü oluşturuyor. Bugünkü adı Lala Mustafa Paşa camii olan St. Nicholas Katedrali sanırım dünyadaki tek gotik tarzdaki camii olsa gerek. Ayrıca “Vatan Yahut Silistre” oyununun sahnelenmesinin ardından Kıbrıs’a sürülen Namık Kemal’in sürgününü geçirdiği Namık Kemal Zindanı da Gazimağusa’da bulunmaktadır.

 

Gelelim Maraş’a. 1970’lerde dünya jet sosyetesinin gözde tatil mekanı olan fakat bugün hayalet bir şehirden farksız olan Maraş, Gazimağusa’da Kıbrıs’ı ikiye ayıran yeşil hat tampon bölgesinde yer alıyor. Bugün bu bölgeye giriş izni yok. 1970’lerde Sophia Loren, Elizabeth Taylor gibi isimlerin yaşadığı, İngiliz Kraliyet ailesine ait ve yedi yıldızlı olduğu rivayet edilen Golden Sands Otel’in yer aldığı bu bölge denizi ve kumsalının yanısıra, turistik tesisleriyle de dönemin en popüler sahil kentlerinden biriymiş. Yıkılmaya yüz tutmuş binalarıyla, içlerinde ağaç bitmiş evleri, ve çevresindeki tel örgüleriyle zamanın durdurulduğu bir şehir olarak gözler önünde yaşıyor. Maraş’ın hemen sınırında yer alan Palm Beach, lüks servisi ve altın gibi kumsalıyla açık olsaydı Maraş’ın günümüzde nasıl olabileceğinin bir temsili olarak yer alıyor.

 

Nasıl Gidilir

Türk Hava Yolları, Heathrow, Steansted, Gatwic, İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan Kıbrıs Ercan Havalimanı'na düzenli uçuşlar gerçekleştiriyor. Kıbrıs’a Mersin Taşucu’ndan feribot yolculuğuyla ulaşmak mümkün.


 https://sirtcantalilar.com/blog/kibrista-gezilecek-yerler