Kıbrıs’ta yaşamaktan olsa gerek, dünyanın her yerindeki Adalar ve Adalı yaşamlar, oldum olası karşı konulmaz bir tılsım gibi, beni kendine çekiyor.

Hasan KARLITAŞ 

“Kıbrıs bir Ada mıdır? Cennetten parça mıdır?” dizelerini yüreğimize kazıyan, Kıbrıs’tan “Akdeniz’in Yıldızı” olarak söz eden  Kamran Aziz ve “Aşk ve şiirle barışan bir dünyaya uyandır bir sabah beni...”  şiirini yazıp, Kıbrıs’tan küçük, güneşli, anne, toprak olarak söz edip  “ Bir sevda ile sevişmeyi bilmeyen Akdenizli değildir...” diyen Fikret Demirağ. Kıbrıs’ından kimler gelip geçti... “Merhaba” deyip, gelip geçenlerden, hangi izler bize miras kaldı?

Akdenizli Ada Kıbrıs, tarihi boyunca cazibesini koruyarak, çok zengin medeniyetlere ev sahipliği yaptı.   Geçmişin selamının güzelliği bundan geliyor. Çağlar boyunca, stratejik, politik, ticari ve dini sebeplerden dolayı her zaman istenilen ve cazibesini hiçbir zaman yitirmeyen, Kıbrıs Adası’nın barındırdığı zengin tarihi, kültürel ve doğal değerler bu coğrafyayı geçmişten günümüze hep ayrıcalıklı kıldı... 
Kıbrıs’ın ev sahipliği yaptığı medeniyetler arkalarında bilinen on bin yıllık bir tarihi geçmiş yanında, buna tanıklık eden tarihsel ve kültürel mirasın izlerini de taşıdı… Tüm bu izler, kültürler mozaiği içerisinde de benzersiz bir bütünün ayrıntılarını oluşturuyor.
Tarihsel zenginliğin ve çok kültürlülüğün ne demek olduğunun cevabı bu Ada topraklarındadır. Her adımında tarihin izlerine rastlamak ve geçmişin gizemli tanıklığını yapmak, bu topraklarda halen mümkün. Kuzey Kıbrıs’ta geçireceğiniz her an,  en batıdaki Yeşilırmak köyünden, en doğudaki Apostolos Andreas Manastırı’na kadar,  sizlere  unutulmaz bir tatilin rahatlığını yanında yaşatılan kültürün ne demek olduğunun da cevabını verecektir.

Dünyanın saklı cenneti

Dünyanın saklı cenneti Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan, misafirperver, güler yüzlü ve ülkesi gibi sıcak, sıcakkanlı ada insanları, size her konuda yardımcı olmak için elinden gelen her şeyi yapar. Paha biçilmez bir cevher niteliğindeki doğa, yılın özellikle Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarındaki  sunumlarını adeta bir şölene dönüştürüyor...
Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs adasında yaşamanın ayrıcalığını hissetmek için doğanın, bu eşsiz sunumuna katılıp, orkideleri, medoş lalesi gibi endemik türleri, anıt ağaçları ve  flora/ faunanın çeşitliliğinin coşkusuna ortak olmak yeterlidir.

Tarihin gizemini yansıtan müze ve ören yerleri, geleneksel özgün lezzetleri barındıran Kıbrıs mutfağı, insan ruhunu rahatlatan inanç turizmi mekanları,  kültürün özünü yansıtan halk dansları, yaşatılan kültürün temsilcisi tematik festivaller, hayranlık uyandıran  el sanatları ve farklı seçenekler sunan alternatif turizm olanakları, özel tatil durakları olarak dikkat çekiyor.

Her daim yüzünü gösteren Kıbrıs güneşi, benzersiz Akdeniz iklim özellikleri ve adalı değerlerle bütünleştiği zaman, ortaya Kıbrıs’ın şarkılara, mitolojilere ve efsanelere konu olan eşsiz mozaik ortaya çıkıyor. Geçmişim ayak seslerinin yanılandığı bu coğrafyadaki, yürüdüğümüz topraktan, yüzdüğümüz denize kadar bu büyü sürekli takiptedir...

Geçmişten günümüze,  Kıbrıs tarihi, kültürü ve doğası ile harmoni içerisinde kucaklaşan, ayrıcalıklı Akdenizli ve Adalı özellikler keşfedilmeyi bekliyor… Kıbrıs’ı sadece eğlence, kumar ve güneş, deniz, kum turizmi olarak görenlere kızgınım. Çünkü Kıbrıs, tarih, kültür ve doğa değerleriyle eşsiz bir Ada...  Her yolculuk küçük bir adıma başlar... Keşfedin !

 Kıbrıs Adasından, İstanbul’daki Adalara yolculuk

Geçtiğimiz haftalarda, İstanbul’a iki günlüğüne, iş amaçlı bir seyahatim oldu. Ara ara Türkiye’ye seyahat eden birisi olarak,  İstanbul’u hiç bu kadar sakin ve yalnız gördüğümü hatırlamıyorum. Yollar, sokaklar, dükkanlar, havaalanı ve oteller, alışılmadık kadar durgundu.

İşlerimi bitirdikten sonra, bir günüm boş kalmıştı. Arkadaşım ile birlikte, “Ne yapalım?” diye düşünürken yıllardır, isteyip de gidemediğim, “Adalara” gitmeye karar verdik..

Şehrin görünür bazı noktalarında yer alan, “Atla Bir Vapura İstanbul’u Yaşa !” afişleri de bu kararımızda etkili oldu. İstanbul’a çok sefer gitmiş olsam da, Adalara yol almak hiç mümkün olmamıştı... Kıbrıs Adasından, İstanbul’daki Adalar’a gitmeye karar verdik...

Ada vapuru

Ada vapuru ile sıcak sayılacak bir günde, denize açıldık... Niyetimiz, Adalar ile tanışmaktı... Kıbrıs Adasından, Adalara yolculuk, ilginç gözlemler yapmamı da sağladı... Farklı beklentilerle yola çıkan insanlar, deniz, tarihi yapıların karakterli duruşları ve martılar... En fazla şiire, ilham olan o martılar... Denizin dostu kuşlar... Kuş cıvıltıları... Onlara yiyecek atmak için canla başla uğraşan çocuklar... Ve martının simitle havada buluşması ile haşir neşir olan siyah   kasketli amcanın, bunu başardığı zaman yüzünde oluşan çocuk gülüşü...

Belli ki, telaşsız bir günde, kendi halindeki insanlar, günlerine farklılık katmak için yol almaya karar vermişler... Adalar, dokuz adadan oluştuğu için, çoğul kelime kullanılıyor... Adalar içerisinde, Burgaz, Kınalı, Heybeli ve Büyükada, ulaşımı en kolay olanları... Tek ulaşım, deniz yolu ile mümkün... Her gün, karşılıklı olarak seferler düzenleniyor... En uzak Büyükada’ya 1.5 saatte, en yakın Kınalıada’ya 25 dakikada varmak mümkün...

Tümü de görülmeye değer olsa da, dört adayı bir günde da görmek zor ve yorucu olacağı için, sizlere önerim, aralarından tercih yapmanızdır... Aralarında en büyük popülerliği yakalayan, Büyük Ada olsa da, her bir Ada,  özgün karakter taşıyor... Bizim tercimiz; Heybeliada ve Büyükada...

 “Atla bir vapura İstanbul’u yaşa”

Önceleri küçük birer balıkçı yerleşim yeri olarak, iskan gören Adalar, ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı yerlerdi. Tarihi geçmişin gizem yükünü de taşıyan Adalar, her haliyle insana moral veriyor. Eski konaklar, ahşap köşkler, dinsel mekanlar, mavilik, yeşil alanların fazlalığı, bisiklet kullananlar ve elbette faytonlar. Tümü de Adalara ayrı bir özgünlük yüklüyor... Fayton turu, 70 TL civarında... Çok uygun bütçeye, bisiklet kiralama imkanı da mevcut... Biz, Heybeliadayı yürüyerek keşfettik. Otantik mimari karakterini koruyan evler, Ada kokulu sakin sokaklar,  Deniz Harp Okulu, Ruhban okulu, Değirmentepe ve İsmet İnönü müzesi aklımızda kalan unutulmazlar arasına giriyor. Büyükada da ise hem yürüdük hem de fayton ile dolaşarak geleneğe uyduk. En büyük ada özelliğindeki Büyükada, çok ziyaretçi çektiği için turizm ile daha haşir neşir. Çekim merkezleriyle, fazlası ile görülmeye değer...

Ayrı bir belediye olan Adalar nüfusu, 10-15 bin kişi olsa da, yaz dönemi ve günübirlik ziyaretlerle, bu rakam  100 binleri bulabiliyor. Yazda denize girme imkanı  da veren, Adaların bu yönünü de unutmamak gerek...

Batı kaynakları, “Prince islands - Prens Adaları”, olarak anıyor onları...

Şehir hayatından, gürültü ve patırtıdan, araç korna seslerinden yorulduysanız, şeçenek belli;  “Atla Bir Vapura, İstanbul’u Yaşa”

Ve dönüş yolu başlıyor. tatlı bir yorgunluk var. Her gidiş, geri dönüş içindir sözünü anımsıyorum... Kabataş – Kadıköy – Adalar Vapuru, çok uygun bir maliyet ile her gün binlerce kişiyi, Adalar ile buluşturuyor.

Adalar’ın, İstanbul’un farklı bir yüzünün sunumu, olduğunu yaşayarak deneyimliyoruz.

Şehir hayatından, Ada hayatında geçiş yapmak, insan ruhuna her daim iyi geliyor...

Yaşanmış güzel anıların şahidi, Ada vapuru, masmavi deniz ve vapura eşlik eden, martılar...

Bu güzelliklerden şu sonucu çıkarıyorum: İstanbul’a yolunuz düşerse, Adalara  da yolunuzu düşürmek şart.

İstanbul Adalar’dan  Kıbrıs Adasına dönüş

Ve İstanbul Adalardan, Güneş Adası, Akdenizli Ada Kıbrıs’a geri dönüş zamanı... Adalar’dan Ada’ya baktığım zaman ya da Ada’dan Adalar’a, izahı zor bir içsel rahatlık ruhuma iyi dokunuşlar yapıyor... “Ada” çağrışımının olumlu etkisinden olsa gerek... Güneşli, güzel ve romantik...

İstanbul Adalar da, Kıbrıs Adası da,  her haliyle görülmeye değer. Bakmasını bilen göz ve hissetmeyi bilen yürekler için...  Keşfedin!