Sonbahar tatlı bir yalnızlık hissi verir insana. Huzurlu bir hüzün hali getirir. Pencerelerin önü dumanı sıcak sıcak yükselen çayların tat verdiği düşünceli insanlarla dolar. Kimisi okuduğu kitabın sayfalarında bulur eşliği, kimisi bir müziğin eşliğinde yanlızlaşır.

     Güzel yanlızlıklardır bunlar, insanı kendine yaklaştırır. Güneşin enerjisiyle kendilerini unuttukları o yaz günlerinden sadece yalnızlığın kıymetini bilenler döner.  Dönerler çünkü bilirler ki insana en yakın kendisidir nihayetinde, bilirler ki insanın tek bitmeyen öyküsü, sonu olmayan kuyusu kendisidir. 

     İşte ben de böyle bir sonbahar akşamında otururken sordum kendime. Dönüp dönüp geldiğim kendimden birgün sıkılırsam ne olur diye. Cevabı çok karmaşık geldi önce. Kendimden sıkılmak da nedemekmiş. Halbuki neden olmasın? Sadece bir gün içinde kaç tane insanı dinlerken sözünü bitirsin diye gözlerinin içine bakıyoruz, ya da çok çekiçi bir başlık altında saçmalayan yazıları okurken kayıyor aklımız satırlardan. İşte aynen böyle sıkılabilirim kendimden de birgün.

     Bu sonbahar akşamında oturmaya başladığım ana kadar karşılaştığım insanlar geldi gözümün önüne biran. Kendinden memnun duranlar çoğunluk sayılmazdı doğrusu. Kendilerinden sıkıldıkları için mi öyle duruyorlardı acaba? Kimdiler, nasıldılar... Tüm bunların arasından belirdi işte "sonbaharla aralanan kapılar". Hepsi birbirinden farklı; kimisi rengarenk, kimisi grinin belirsizliğinden silik biraz, kimisinden bir çocuğun oyun sevinci görünüyor, kimisinden bir sanatçının haklı gururu, kimi spor yaparak atıyor hayatın yükünü omuzlarından, kimisi de motorsikletinin hızıyla unutuyor dünü yarını. 

     Kapıların en ilginç özelliğiyse bizim istediğimiz yerlere, istediğimiz şekilde ve istediğimiz zaman açılabiliyor olması. O kapıların herbiri kendi dünyamızın kilitlerinin sahibi. Herbiri bizim hem çocuk yanımız, hem olgun, hem eş hem anne hem baba. Eğer istersek bir odamızı fotoğraf çekmeye, diğerini kitap okumaya ayırabiliriz. Yapabiliriz çünkü herbirimiz binlerce hayatımız olsada kendimizi yenileyecek kadar geniş bir hayal gücü, kalp ve cesarete sahibiz. Önemli olan tek şey 365 günün istediğimiz herhangi bir gününü huzurlu bir sonbahar günününe çevirebileceğimizi bilmek.  

     Ben bugün karar verdim çok büyük bir ev istediğime. Her renkte her şekilde odam olmasını istediğime. Sadece kendimden sıkılmamak için değil, başkalarını da kendimle sıkmamak için. Hayatıma aldığım insanları davet edebileceğim birsürü oda istiyorum. 

     Hayat farkında oldukça güzel. Hayat bugün burada, tek başınayken bile zevk almakla, alabilmekle güzel. Sizin odaların şekli şemalini bilmem ama ben derim ki zevkini çıkarın ve herzamannki gibi pozitif kalın!