Sevgili Zorlu Cezaroğlu, “her gün siyasi yazı yazıyorsun, bari bizim gazeteye yazma” diyor... O’nu dinliyorum ve siyasi yazıyı, siyasi olmayan yazıymış gibi yazmaya çalışıyorum... Aşağıdaki yazı, bu türden bir eski çalışmadan alınmıştır... 

Allah, “Aday ol” demiş... 

Tabii ki bu bir fıkra... 

Allah, evet, bazı kullarına “yürü ya kulum” diyordur ama doğrudan müdahalesi de ispat olunmuş değildir... (Şimdilik!)

Neyse, bir Kıbrıslı Türk siyasetçi ölmüş ve doğrudan Tanrı’nın huzuruna çıkmış... (Orada da torpilli)... 

“Allahım!” demiş politikacımız ve başlatmış anlatmaya:

 “Bana ‘aday ol’ dedin. Oldum. Bu karar benim hayattaki en kötü kararımdı... Bütün tartışmalarda çok aptalmışım gibi durdum. Hayatta yaptığım tüm hatalar basın tarafından herkese duyuruldu. Aşağılandım. Bütün siyasi hayatım, ulusal bir şaka haline dönüştü. Nasıl beni bu hale düşürecek bir tavsiyede bulunursun? Bana neden ‘aday ol’ dedin?”

Tanrı çıkışmış, “Senin beni yargılamak gibi bir haddin yok!”... 

Ve devam etmiş Tanrı:

 “Sana dürüst ol dediğimde, dinlemedin. Karından başka kadınlara takılma, asılma dedim dinlemedin. Sana rüşvet alma dedim. Dinlemedin. Bir tek aday ol dediğimi mi işittin?”

Politikacımız hemen yanıtlamış:

“Aday olmamı söylediğinde, Tanrı’nın bana yalan söyleyeceğini düşünmemiştim”...

Bu kez Tanrı kızmış:

“Ben sana aday ol dedim ama kazanacağını hiç söylemedim! Hiç düşünmedim bile!”


***

Bu Türkü’nün ana fikri; pardon bu fıkranın ana fikrini gelin tartışalım.

Bazı siyasetçilerimiz, gerçekten çok farklı...

Kabul etmek lazım... Mesela, Kıbrıs meselesinde ya da ekonomik sorunlarda her hangi bir tartışmaya girseler, söyleyecekleri, savunacakları “şeyleri” çok fazla değildir.

Bunu, her hangi bir vekili aşağılamak veya bilgisizlikle suçlamak için söylemiyorum.

Sadece, sistem böyle... Sistem bu... 

Özellikle “çözüm” konusunda ortaya koydukları bazı iddialar, hala 1958 model propaganda lafazanlıkları!

Rauf Denktaş döneminin “kanla aldık, Rumlar bizi kesecek” gibi ifadeleriyle dolu çıkışlar... 

Enosis söylemi... Mesela!

 “Rumlar hala akıllanmadı” diyenler bile var! Biz çünkü “akıl patlaması” yaşadık tarih boyunca!

Bir çok siyasetçimiz, fıkradaki gibi, bir tartışmaya girse, konuşmaz bile.

Ve en kötüsü, ülkede iç tribünlere oynarken söylediklerini, savunduklarını, örneğin yanlışlıkla Avrupalı biriyle görüştüğünde asla savunmaz... Ne yapar? 11 Şubat 2014 belgesine sarılır... 

Peki rüşvet alan var mı?

En önemli konulardan bir tanesi budur... 

Çok ciddi şaibeler, adeta ayyuka çıkan söylentiler ve hatta belgelerle suçlanır bir çok politikacı ama bir sonraki seçim adaydır. Kazanır. Hükümet değişir, yine bakandır. 

Batı’da çok yaygın bir tarz var... Siyasetçi evliyse, sevgilisi olamaz... Ne yapar? 

Aşık olamaz mı yani?

Elbette olur.

Hatta eşcinsel aşk bile yaşayabilir... 

Ancak aslolan, dürüst olmasıdır. Karısından boşanır, ilişkisini yaşar. Sorun değil. Ama karısından boşanmazsa, mesele aldatmaya girer. Siyasetçi aldatamaz. Aldatan istifa eder... 

Bu meseleye faza girmeyelim. 

Çok özel konular ve hala medya tabusu. Ve ülkede bu konular şaka malzemesi olsa da, hala ciddi şekilde tartışılmaz.


   ***

Her türlü kirliliği, her türlü ahlak dışı siyaseti ve başarısızlığı görürüz, döner yeniden seçeriz.

Allah bile bazılarının seçilmelerine engel olamaz.

Peki neden?

Bence bu sorunun yanıtını herkes düşünmeli...