Kıyamadım, küçücüktü boyu, gittim aldım sırtından kendinden büyük duran çantasını. Yol boyu yürüdük birlikte, o konuştukca ben seyrettim gözümün önünden hızla geçen küçüklü  büyüklü çantaları.

İlkini daha ilkokulda takmıştım mesela, içi ta ozamandan tıklım tıkış dolmuştu. Kendi isteğimle doldurduğumdan değil, taşımak zorunda olduklarımdan. O zaman taktığım sırt çantası senelerce bana 'yüklenenlerle' birlikte gitmiş gelmişti arkamda. Kendi küçüklüğümde farkına varamadığımı bir başkasının küçük halinde farkettim işte o gün. Dayatılan gerekliliklere dolu çantalarımızda hep birşeyler taşıyoruz, kendimizden, taşıyabileceğimizden ağır... 

Önce sorgulamıyoruz çantamızı hazırlayanlar içini neyle doldurmuş diye. Sonra kızıyoruz ne gerek var bunca yükü çekmeye diye ama sonunda pek azımız farkediyor hayat boyu taşıdığımız herşeyin zamanla kamyonlardan taşacak hale geldiğini. Pek çoğumuz alışkanlık haline getirmiş taşıyor olmayı ki farketmiyoruz tüm üzüntüleri, hüzünleri, aşk acılarını, hayal kırıklıklarını sıkı sıkı tutup hayatımızın sonuna kadar arkamızdan sürüklediğimizi.

Hepsini taşıyor olmak taşıyabiliyor olmak değil aslında, bunu hergünün sonunda derin bir iç çektiğimizde anlıyoruz ama çanta artık görünmez olmuş, göremiyoruz. Hayatta ilk adımlarımızla sırtlandığımız çantaların yükü de biz büyüdükçe büyüyor, ağırlaşıyor. Gençlik yıllarının ateşiyle bizi yakan çantaları atıp gitme - nereye olduğuna bakmadan gitme - hayalleri bizi olduğumuz yere bağlayıp bırakıyor yıllar sonra. Böyle olmaması mümkün mü? Onca senenin alışkanl...

Cevap, dinlemeyi bir süre önce bıraktığım minik dostumdan geliyor tam o sırada, başka bir aleme gittiğimi farketmiş olacak ki yükselterek sesini şöyle diyor, "sonra ben de anneme dedim ki eğer kendi sevdiğim şeyleri sığdıramayacaksam bu çantayı taşımak istemiyorum artık! Hem ya yolda çok sevdiğim bir oyuncak görürsem ve seni onu almaya ikna edersem?"

Ya hayat yolu da benim karşıma hiç beklenmedik sürprizler çıkarırsa? Çantam aralarından istediklerimi seçmek için çok mu dolu olacak? Ya yorgunluktan sürprizleri göremezsem? Tüm bu soruların cevaplarını az önce almıştım ve şimdi kendi hayatıma nasıl geçireceğimin planlarını yapıyordum artık. Yola boş bir çantayla çıkacaktım hergün, hergün ne seversem alabilmek, yaşantıma sığdırabilmek üzere. Küçük dostumun da dediği gibi, "sadece sevdiğim şeyleri sığdıramayacaksam sırtımdaki ağırlığın da bir anlamı yoktu".

Ben çantamı geceden hazırlıyorum; bu saate kadar içinde birikenleri çıkarıp bomboş bırakıyorum ki yarın sabah kaptığım gibi evden çıkabileyim! Hiçbir beklentim, dolayısıyla önlemim olmadan. Tıpkı sonu belli olmayan bir maceraya atılır gibi, hayat gibi!