Tağmaç ÇANKAYA

 

İran asıllı, son 22 yıldır Lefke’yi evi bilmiş herbalist ve diyetisyen Meryem Gökçebağ ile Kıbrıs’ın şifalı bitkileri üzerine çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. 

Tohum yağı çıkarmaktan tutun da sarı kantoran çiçeğinin yağlarını çıkarmaya varana kadar bir çok kimyasal ayrıştırma ve özüt çıkarma yöntemini de bilen ve uygulayan Gökçebağ, esasen amacının yıllar içinde elde ettiği bu deneyim, bilgiler ve ürettiği ürünleri yaymak olduğunu söylüyor.

Gökçebağ, bir amacının ise insanların kendi doktoru olmalarına yardım etmek olduğunu belirtiyor.

 

“Biz neden hiç doktora gitmiyoruz”

 

Uzun yıllar önce Londra’da ekonomi eğitimi alan Gökçebağ, önce kendi ihtiyaçları için ve daha sağlıklı bir hayat stili arayışında bitkilerle tanıştığını anlatıyor.

Gökçebağ, bu bitkilerin bazılarının, hastalıkları iyileştirici etkileri olduğunu fark ettiğini,  çocukları olduğunda, onların hastalıklarını bu bitkilerle ve otlarla iyileştirmeye başladığını söylüyor. Okulda arkadaşlarının sürekli doktora gittiklerini duyan çocukları ona gelip “biz neden hiç doktora gitmiyoruz?” diye de sormuşlar zaman zaman. Geldiği noktada kendinin ve ailesinin sağlığına şükreden Gökçebağ, bunu tamamen Kıbrıs’ta yetişen şifalı bitkileri sürekli kullanmaya bağlıyor. 

 

“Healthy Living in Cyprus”

 Kıbrıs’a ilk geldiğinde, sağlıklı ürünleri yada bitkileri bir yerde bulmanın veya satın almanın mümkün olmadığını anlatan Gökçebağ, sonuçta birikimlerini bu ürünleri üretmek ve geliştirmek için kullanmaya karar vermiş.
Uzun yıllar içinde kazandığı deneyimleri, dünyanın çeşitli yerlerinde edindiği tecrübeyle de birleştiren Gökçebağ bu birikimlerini yaymak için, 2006 yılında “Healthy Living in Cyprus” adında bir de kitap çıkarmış.
Bu kitap ülke tanıtımında daha da önemlisi, yerli halkın ülkesini tanımasında önemli bir yer tutuyor.
Kıbrıs’taki meyve ağaçlarından çiçeklere. şifalı bitkilere ve bunların ne için ve nasıl kullanıldığına varana kadar daha birçok çeşitli ve yararlı bilgi içeren bu kitap, merak edenlerin okumasını önemle tavsiye edebileceğimiz bir güzel emek olarak ortaya çıktı.

“Lefke hariç Kıbrıs’ın her yerinden müşterim var”

Gökçebağ, Kıbrıs’ın hem kuzeyinden hem de güneyinden birçok müşterisinin olduğunu,  maalesef çabasının kendi yaşadığı bölgede pek anlaşılmadığını dile getirirken gülümsüyor. Yine de Lefke’yi ve Lefkelileri çok sevdiğini anlatan Gökçebağ, Lefke’nin ne kadar güzel bir yer olduğunu ve sokaklarında gezip ağaç ve çiçek kokuları içinde yürümekten ve oranın bozulmamışlığından duyduğu memnuniyeti de sözlerine ekliyor.

“Şifalı bitkileri de diğer ilaçlar gibi kullanmalıyız”

Genelde insanlar haplara alıştığı için, o içtikleri hapların da aslında doğadan geldiğini unutuyorlar. Sanki doğaya değil de daha çok aracı ilaç firmalarına güveniyorlar. İşte Gökçebağ ile bu konuyu da irdeliyoruz.
Gökçebağ, gerçekten şifalı bitkilerden şifa bulmak isteyenlerin, kendilerine önerilen şifalı bitkileri, hazır hapları kullandıkları ciddiyette ve süreklilikte kullanmaları gerektiğinin altını çiziyor.  Aksi takdirde kişinin, şifalı bitkilerden sonuç alamadığını iddia edeceğini ve böylece esas olandan gözünü yapay olana çevireceğini belirtiyor.

“Doğayı iyi tanımak gerek”

Yaptığı işin çok meşakkatli bir iş olduğunu ifade eden ve bunu yapmak için hem çok çalışmak hem de doğayı çok iyi tanımak gerekliliğine vurgu yapan  Gökçebağ, amacının bu edindiği bilgileri paylaşmak ve yaymak olduğunu de belirtiyor.

Gökçebağ, yaşadığı bölgede özellikle okul çocuklarına yönelik öğretici kurslar vermek için projeler hazırladığını ve hatta kış mevsimi başlamadan bazıları için şifalı bitkilerin özütlerini içeren küçük çantalar hazırlayıp, ulaşabildiklerine bunları dağıttığını da anlatıyor.

Aynı zamanda Gökçebağ, kendisine gelen hastanın şikayetini dinleyip, durumuna en uygun tedaviyi ve hangi bitki ve/veya bitkilerin kullanılacağını seçip, daha sonra çoğunlukla kişiye özel karışım hazırladığını ve bir tedavi süreci takip edildiğini de ekliyor.

Özellikle kurs verip bilgilerini daha çok insana ulaştırmak adına daha aktif bir döneme girmek üzere olduğunu söyleyen Gökçebağ, öncelikle çocuklara ve daha sonra ebeveynlere bu konularda eğitim verilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bu yolla hem doğayı tanıma hem de onu şifa olsun diye hem kendimize hem de sevdiklerimize kullanmaya meyledeceğimizi de değerlendiriyor.

“Kendi vücudunu dinle”

Özellikle kekik veya ada çayı gibi adada bolca bulunan bitkilerin başta mide olmak üzere kadınlardaki menopoz ilintili problemlere varıncaya kadar çok faydalı olabileceğini söyleyen Gökçebağ, son olarak hasta olduğumuzda hangi modern ilacı yada doğadan bir bitkiyi kullanırsak kullanalım, mutlaka herkesin kendi vücudunu dinlemesi gerektiğini önemle belirtiyor ve “Her vücut ayrıdır” diyerek konuyu özetliyor.

Daha fazla bilgi almak isteyenler Meryem Gökçebağ’a [email protected] adresinden ulaşabilirler.