İmperial College Charing Cross Hastanesi’nde liderlik yaptığı araştırma grubuyla kanser araştırmaları alanında büyük başarılara imza atan Dr İzbel Yusuf, gelecekte kanser tedavisinin geliştirilecek haplarla çok daha kolay ve etkili olacağının da müjdesini veriyor.

 

Diva Uluçay

 

Dr. Izbel Yusuf Imperial College Tıp Fakültesi’ndeki eğitimine 2000 yılında başladı. Tıp eğitimini tamamladıktan sonra 2010 yılında University College Hastanesinde tıp araştırmaları alanında yaptığı doktora eğitimini tamamladı. Doktora sonrası çalışmaları özellikle onkoloji (kanser bilimi) üzerine olmustur; bağırsak ve meme kanserleri üzerine de çeşitli çalışmalar yapmıştır.  Dr. İzbel Yusuf şu sıralar İmperial College Charing Cross Hastanesi’nde 20 kişilik bir araştırma ekibinin başkanı olarak çalışıyor. Araştırma ekibinin görevinin yeni geliştirilen, etkinliği kanıtlanmış kanser ilaçlarını klinik deneme aşamasında hastalara uygulamak olduğunu anlatan Dr. Yusuf, yürüttükleri klinik denemeler sonucunda NHS’te farklı tümörlere uygun birçok yeni kanser ilacının kullanıma girdiğini ve büyük ilaç firmalarının klinik denemeler için kendilerine başvurduğunu da ekliyor. Dr. İzbel Yusuf, mesleğini bu kadar sevmesinin sebeplerini ise şöyle ifade ediyor: “Tıp çok renkli bir eğitim alanı. Benim ilgimi ise en çok gündemde olan hastalıklar çekmişti. Onkoloji bana çok ilginç geldi çünkü gün geçtikçe insanları daha da yakından ilgilendiriyor. Toplumu en fazla etkileyen tıp alanı olduğunu düşündüm. İlgi çekici bir diğer yanı da her kanser hastasının tümör özelliklerinin farklı olması ve tedaviye farklı cevap veriyor olmaları. Bu meslekte kendinde de bilmediği birçok yön keşfediyor insan. Örneğin ben bu kadar sert canlı olduğumu bilmezdim. Aynı anda hem soğuk kanlı olup hem de hastaları ihtiyaçları olan ilgiyi verebiliyorum. Aynı anda hem onları anlayıp kibar olmanız hem de mesafeli olmanız lazım. Onlara nasıl yaklaşacağınız konusunda çok dikkatli olmak gerekiyor.”

“Akdeniz anemisine yol açan genin kan kanserini de kontrol etme kabiliyetini taşıdığına  inanıyorum”

Dr. Yusuf en sevdiği bölümün kan kanserleri olduğunu söyleyerek Türk toplumunda kan kanserinin daha yaygın olduğuna inandığını belirtiyor ve ekliyor: “Henüz kanıtlanmış değil fakat Akdeniz anemisine yol açan genin aynısının kan kanserine etki ettiği yönünde düşüncelerim var. Bir insanda o gen varsa dış faktörler o genin kansere dönüşmesine katkıda bulunabilir. Örneğin taşıyıcı olan biri radyasyona maruz kaldıysa o genin mutasyona uğramasında daha yüksek ihtimal vardır. Bu konuda araştırmalar başlatmak istiyorum.”

Dr İzbel Yusuf aynı zamanda 3. Sınıf tıp öğrencilerine ders veriyor. “Türk toplumunun da kanser hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını istiyorum” diyerek eğitici yönünü de ortaya çıkarıyor. Türk toplumunda bir çok insanın ilaçların denenmesine sıcak bakmadığını belirterek ekliyor: “Toplumumuz bilinçsiz. Türk toplumunda kansere yakalanan şahıs  bazen saklanıyor, ‘aman kimse duymasın’ diye düşünülüyor, utanılıyor. Mahalle doktoruna gidilmiyor, geciktiriliyor. Memesini muayene etmiyor, kendini ellemeyi ayıp görüyor.”

Her doktorun ölen hastası olduğuna ama onkoloji bölümünde bunun daha da sık yaşandığına değinen Dr. Yusuf, zorlandığı ve üzüldüğü zamanların olduğunu ama bununla başedebildiğini kaydetti, “Eve gittiğim zaman düşünmüyorum. Rüyama girmiyor. İşimi çok seviyorum”, şeklinde konuştu.

Dr. İzbel Yusuf, sohbetimiz sırasında kanser hakkında merak ettiğimiz birçok şeyi açıkladı. North Cyprus UK’in sorularına Dr. Yusuf şu şekilde cevap verdi:

Kanser nedir?

Kanser, bir insan hücresinin, normal hücre bölünmesi sırasında işlev bozukluğu göstererek, vücutta arızalı DNA’nın birikmesine yol açmasıdır. Bunun sonucunda da doku türleri (ör: meme, akciğer vs.) içerisinde tümör büyümesi gerçekleşir.

Kanserin sebebi var mı?

Bilmediğimiz bir sürü sebep var, ama kanser oluşumuna katkı yaptığını bildiğimiz bir çok sebep de var. Bunlar:

·       Genetik  - bir kısım bildiğimiz ve daha bilmediğimiz genetik mutasyonlar kanserin oluşmasına katkı yapar.

·       Çevresel faktörler – ör:  doğal radyasyon, kirlilik – fakat bunların etkileri hakkında az kanıt bulunuyor

·       Enfeksiyon ve bağışıklık – sürekli olan enfeksiyonlar sonucunda bağışıklık sistemi zayıflarsa bu kanser oluşumuna katkı yapabilir. Kalabalık bir şehirde yaşıyoruz. Her hafta soğuk alıyoruz, vücudumuz devamlı değişik mikroplarla savaşmak zorunda kalıyor. Bunun sonucunda da bağışıklık sistemimiz zayıflıyor.

·       Sigara

·       Alkol

·       Çok uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak

·       Yanlış beslenme

·       Spor yapmamak / obezite

·       Stres ve travma – bu konuda da az bilgi var fakat ben bağlantıları olduğuna inanıyorum

·       Uykusuzluk

·       Sebzelerdeki hormonlar sadece  hormonla ortaya çıkan kanserlerde belki bir etki yaratabilir. Ama henüz kesin bir bağlantı görülmemiştir.

 

Kanserden korunmak için en çok nelere dikkat etmek lazım?

1)     İyi beslenme ve spor!

2)     Dinlenmek  - iyi uyumak ve stresle başedebilmek

3)     Sigara içmemek, alkolü en az düzeyde tutmak

Bunlar bağışıklığımızı güçlendirmek için en çok kontrolümüz altında olan faktörlerdir. Grip olmayı önleyemeyiz ama bunları yapmak bizim elimizdedir.

Cep telefonları, mikrodalga fırınlar, doğal radyasyon gibi faktörlerin daha az etkisi var veya hiç etkisi yok. Yaşam tarzınızı değiştirmedikten sonra telefonda konuşmamanın hiçbir faydası olmaz.

Peki ya vücudumuzda kullandığımız deodorantlar, sabunlar?

Deodorantlarda, şampularda ve sabunlarda bulunan paraben diye bir madde vardır. Bazı araştırmalarda bu maddenin meme kanseri hücresini laboratuvar deneylerinde çoğalttığı bulundu. Butan maddesi de aynı deneylerde yakın bağlantı göstermiştir. Artık paraben ve butan içermeyen deodorantlar üretiliyor, bunlardan alabilirsiniz. Üstlerinde pembe kurdele resmiyle belirtilmiştirler.

Kanser tedavisinin aşamaları nelerdir?

Eğer kanser tek bir yerdeyse ve onu kesip almanız mümkünse en iyi başarı oranı ameliyatla sağlanır. Maalesef artık çok az kanser türü kesilip alınabiliyor. Kemoterapi özellikle kan kanserleri için çok iyi bir yöntemdir çünkü ilaç direk kana veriliyor ama örneğin karaciğerde bir tümör varsa ilcın oraya ulaşması için daha çok süre geçmesi lazım. Radyoterapi hemen hemen tüm kanserlerde kullanılabilir. Kemoterapiye göre daha çok hedefe (tümöre) odaklıdır ve kemoterapinin verdiği yan etkileri vermiyor ama kendine özgü daha hafif yan etkileri var.  Maalesef her tedavi herkese etki etmez. Hedef odaklı tedavi bunu değiştirecek. Bizim sunduğumuz ilaçlar özel olarak DNA ve genleri hedef alıyor. Gelecekte kanser tedavisi daha fazla hedefe odaklı ve  bağışıklık sistemini geliştiren ilaçlarla olacak. Bu uygulanmaya başlandı bile. Vücudu kanserle savaşması için kullanıyoruz çünkü kanser bir yerden kapılmış bir hastalık değil, insanın kendi bağışıklık sistemi kanseri üretiyor. Şu an prostat kanseri için aşı üretiliyor, çiçek aşısı idrar torbası kanseri tedavisinde kullanılıyor.

Kanser hastalarıyla çalışırken morallerini yüksek tutmak için en çok neye ihtiyaç var?

Moral çok önemli. Teşhis konulunca her hasta farklı tepki gösteriyor. Bazısı ağlar, bazısı sinirlenir, bazısı donar kalır hatta bazısı güler. Bu haberi sindirebilmeleri için onlara zaman tanımak lazım. Aile arkadaşlar ve doktorlara morallerini yükseltmek için çok önemli görev düşüyor. Bazen ailelerde “çok yaşlı, söylemeyelim” diye bir düşünce olur. Bu bence yanlış. Bir hastadan hastalığını saklayamazsınız. Bazı hastalar kanserin nerelerinde olduğunu bile bilmiyorlar. Tabi ki hasta bilmek istemiyorsa o ayrı, buna saygı duymamız gerekir.

Sizin adınıza bir hastanın açtığı bir internet sitesi var. Orda da görülüyor ki kanser adına yapılan birçok etkinlikte yer alıyorsunuz. Race for life ve Kilimanjaru dağına tırmanmak bunlardan bazıları...

‘Iz Babes’ kanser araştırması için para toplamak umuduyla kurulmuş bir dernektir. Birçok farklı aktiviteler düzenliyor. Bu siteyi açan benim eski hastalarımdan biriydi, ben de onun teklifiyle sitenin başına geçmeyi kabul ettim. Eylül’den beri £6000 topladık. Kilimanjaru’yu yeni yıldan sonra yapmayı planlıyorum. Benim kendi çevremde çok fazla gördüğüm lenfomaya adayacağım bunu. Kişisel birşey olacak yani benim için.

Kanser tedavisi bulunduğu halde ilaç firmalarının bunu gizli tuttuğu yönünde dedikodular var, bunlar doğru mu?

Bunlar sadece dedikodu. Her gün hastalara farklı farklı ilaçlar veriyoruz. Diyelim ki geleneksel tedaviyi uyguladık, yaramadı, hastaya  yarayabileceğini düşündüğümüz bir araştırma  ilacı varsa bunu hastaya bedava olarak veriyoruz, ve yaşama süresinde pozitif değişimler görülüyor. Hastanın tek yapması gereken deneye katılmayı kabul ettiğine dair kağıt imzalamak. Sürekli  farklı ve yeni ilaçlar bulunuyor ve hastalara veriliyor. Hatta bazen NHS tarafından etkinliği ispatlanmamış ilaçlar için bile tek bir hasta için başvuru yapıyoruz.

Kanserin atlatıldığı nasıl anlaşılır ve tedavi ne zaman durdurulur?

Her kanserin farklı tedavi yöntemi ve farklı süresi var. Bazı kanserler vücuda yayılmışsa tedavi mümkün olmayabilir. Tedavisi mümkün olanları konuşursak, 6 ay – 1 sene o hastaya özgü tedavi uygulanır. Kanser bittikten sonra ilk sene genellikle her 3 ayda bir kontrol yapılır. Tabi metastatik kanserler farklıdır. Onların tedavisi de farklıdır. Bunların bazısı tedavi edilebilir, bazısının da ilerlemesi kontrol altına alınır. Yeni ilaçlarımızın hedefi metastatik kanserlerdir.