Prostat  bezi  erkek  üreme sisteminin önemli bir parçasıdır. Mesanenin alt tarafına ve makata yakın yerleşimli 18-20 gram ağırlığında bir bezdir. Bu bez küçüklüğüne rağmen erkeğin önemli baş ağrılarından biridir. Erişkin yaşlarda önce iltihaplanmaları ile sorun çıkarır. 40 yaş sonrası büyümeye  başlar ve işeme sorunları başlatır. Çünkü  prostat idrar kesesinin çıkışındadır ve mesaneden çıkan idrar yolu prostatın içinden geçer.Büyüyen prostat idrar kesesinin çıkışını tıkar ve idrar yapmada zorluk oluşturabilir. Aynı zamanda mesane içine doğru büyüdüğünde oluşturduğu kitle etkisi ile sık idrara gitme ,ağrılı idrar,ani sıkışma ve sıkışma ile idrar  kaçırma gibi bulgular ortaya çıkarır.Bu hastalığa iyi huylu prostat büyümesi denir . Büyüyen ve yaşlanan prostatta hücrelerin kontrolü vücudun kontrolünden çıkarsa kanserlerde oluşabilir . Prostat esasen meniye önemli katkısı olan bir üreme organıdır. Kolay vaz geçilen bir organda değildir. Çünkü idrar kesesinden ve yakınından gelip  geçen tüm damar ve sinirlerin erkeklik  organı kamışa(penis)  doğru gittiği  bir kesişme noktasıdır.Prostatı etkileyen her şey penisin serleşmesini, idrar tutma mekanizmasını ve meninin dışarı boşalmasını etkiler. Kimileri için gözünden değerlidir diyebiliriz. Ama   NCI (Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Kanser Enstitüsü) verilerine  göre 2011 yılındaki yeni prostat kanseri teşhis sayısındaki beklenti: 240.890 yeni vaka ve yıl içindeki prostat kanseri nedeniyle ölüm sayısı 33.720 vakadır. Yani ne yardan vaz geçelim ne yaşamdan diyorsak  prostat sağlığımıza dikkat etmemiz gerekir.

Sigara dumanı, ultraviyolet (mor ötesi) güneş ışınları, radyoaktif ışınlar, gıda maddeleri üzerindeki bazı küf mantarları, yanlış beslenme, bazı virüs enfeksiyonları veya bazı kimyasal maddeler gibi çok genel olarak kanser oluşmasına katkıda bulunan dış etkenlerin prostat kanseri oluşumuna ne ölçüde neden oldukları kesin olarak belirlenmiş değildir., Ancak yaş en önemli faktördür .50 yaşından sonra kanser olasılığı prostat için artacaktır.70 yaşından sonra ise erkeklerin %30’unda gizli postat kanseri mevcuttur. 80 yaşından sonrası yaşınırsa, her erkekte sonunda prostat kanseri kaçınılmazdır.  Birinci derecede akrabalarında prostat kanseri olanlar (bu akraba kansere 55 yaş öncesi tutulmuşsa özellikle) ve yeni bilgilere göre birinci derece akrabalarında meme kanseri olanlarda kanser görülme şansı artar. Bundan dolayıda  prostat kanseri taramalarının 45 yaşından sonra başlaması gerekir.

Çok sayıda kanser türlerinde olduğu gibi, prostat kanserininde de tipik erken belirtiler yoktur. Prostat kanserinin başlangıç aşamasında hasta ilk önce herhangi bir şey fark etmez. Bu hastalık ancak nispeten geç bir dönemde ortaya çıkar. Bölgesel ağrılar, ve de idrara veya meniye kan karışması halleri de, ilerlemiş safhada tespit edilirler. Bu belirtiler genellikle tümörün artık prostatın yanındaki diğer dokulara sıçradığının da belirtisidir. Siyatik ağrıları ve kemik ağrıları kalça kemiklerinde, bel kemiğinin alt kesimlerinde veya iskeletin diğer kesimlerinde oluşan kardeş tümörlerden (metastaz) dolayı kaynaklanabilir.

Hastalık ne kadar erken teşhis edilirse, o kadar iyi ve kesin tedavi sağlanabilir. Teşhis anında kanser sadece prostatla  sınırlı ise, kanser hastalığından tamamen iyileşme şansı çok yüksektir. Bu nedenle hiç bir işeme şikayeti olmasa bile erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat kanseri değerlendirmesi açısından doktora başvurması önerilmektedir. Amaç hastalığı prostatın içinde  iken, yani hiç bir klinik belirtisinin olmadığı dönemde tespit edilmesidir. Bu aşamada elimizde iki basit muayene metodu vardır.

1.Prostat elle makattan  muayenesi

2.Kanda PSA denilen bir maddenin ölçümü.

Erken tanısı konan prostat kanserinin tedavisi  günümüzde en çok cerrahi yöntemlerle yapılmaktadır. Çok erken tespit edilen, yayılma riski düşük kanserlerde ve başka hastalıklar nedeni ile yaşam süresi kısa olan hastalarda sık aralıklarla  takipte bir başka yöntem olabilir.

Cerrahi dendiğinde ise laparoskopik prostat kanser ameliyatları ve cerrahi robot kullanarak yapılan prostat kanser ameliyatları modern tıbbın en yeni ve altın standart  tedavi metodlarıdır. Laporoskopi  ile cerrahi en çok safra kesesi hastalığında kullanılmaktadır. Her geçen gün ürolojide’de saygın bir yöntem olarak yerini almaktadır. Laparoskopik yapılan prostat kanseri amelyatlarında hiç bir kesi olmadan göbekten açılan 5 delikten vücut içine girerek prostatın çevresindeki sinirlere zarar vermeden , kanserli dokuyu daha yakından büyüterek tüm detayları ile görmek mümkün olmaktadır. Bu yöntemi tüm dünya ile beraber Kuzey Kıbrıs’ta uygulamaktayız. Böylece prostat ameliyatından sonra ortaya çıkan en sinir bozucu sorunlar olan idrar kaçırma ve sertleşememe (empotans-iktidarsızlık) sorunları çok daha az olmaktadır. Aynı zamanda kanser kontrolüde en üst düzeyde yapılabilmektedir.

Hastanın Laparoskopik Prostat Kanseri Cerrahi Tedavisi ile ne gibi faydalar sağlayacağını kısaca toparlarsak:

*Daha az ameliyat sonrası ağrı *Daha az kanama *Daha kısa hastanede kalış süresi

*Kabul edilebilir estetik görünüm/küçük ameliyat yara izi

*Günlük aktivite ve çalışma yaşantısına erken dönüş

*İşeme kontrolü ve erkeklik  fonksiyonların  en üst seviyede devamlılığın sağlanması en önemli faydalardır.Laparoskopi yapılan ameliyatta  karın içine giriş yerleri  aşağıda görülmektedir.

                                Prostat tedavisinde kullanılan diğer bir yöntem radyasyon tedavisidir. Yakın doğu üniversitesi hastanesinde bulunan radyoterapi merkezi tüm kıbrıs adası ve avrupanın en gelişmiş teknik donanımına sahiptir.Merkezde bulunan mevcut Lineer Hızlandırıcı en son teknolojik özelliklere sahip VARIAN RapidArc cihazıdır. (http://neareasthospital.com/tr/featured/radiation-oncology).     Cihazın RAPIDARC ve IMRT - YART (Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi) tedavilerini uygulama özelliği sayesinde en kısa zamanda en az yan etkiyle prostat kanseri tedavi edilebilmektedir.Böylece çok daha yüksek bir ışın dozunu,daha küçük bir alanda yoğunlaştırarak diğer hayati organlara zarar vermeden ışın uygulamak, nerede ise cerahi tedaviye yakın oranda başarıya ulaşmak mümkün olabilmektedir. Işın tedavisi öncesinde makattan girilerek, prostat tümörünü altın koyarak işaretlemek, böylece çok daha da etkin ve çok daha da az zararlı bir radyoterapi şansını  hastaya sağlamakta modern cihazlar kadar önemlidir. Bu tedavi fakültemiz hastanesinde en modern cihazlar  ve bu planlamayı yapabilecek, prostata küçük altın işaretleri yerleştirebilecek kabiliyette  öğretim üyeleri ile yapılmaktadır. Türkiye’ki bir kaç merkezle birlikte  Kıbrıs’ ta  bu işi yapabilen tek merkez olmak ayrıcılığına sahip olduğumuzu  kurumumuza haksızlık etmemek adına tekrar vurgulamalıyız. 

HIFU ile fokal tümör tedavisi gelecek için ümit veren yöntemlerdendir. Şu an için sonuncusudur denebilir. Yoğunlaştırılmış ses dalgaları ile prostatı ısıtarak prostat içinde tam olarak yeri belirlenmiş tümörü yok etmek mümkün olabilmektedir. HIFU tedavisi ile ilgili uzun dönem  olumlu bilimsel verilerin artacağını düşünüyoruz.  Bu veriler arttıkça tüm yenilikleri takip etmek amacını edinmiş olan bir üniversite ve tıp fakültesi hastanesi olarak , bu hizmetinde kurumumuza getirileceğine güveniyoruz.     

Son olarak  Kıbrıs’ta ayağınıza getirilen hizmetlerden yararlanabilmeniz için Hipokrat’ın hekimlik andına yürekten bağlı hekimler olarak sizleri hastanemize bekliyoruz.

 

 

Saygı ve Sevgilerimle

Prof.Dr.M.Lütfü Tahmaz
Yakın Doğu Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi
Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
http://neareasthospital.com