Hayatım boyunca sabahları erken kalkmaktan nefret etmişimdir. Okula zamanında gideyim diye babam bacağımdan çekip çıkarırdı beni yatağımdan. Sabah zil sesini duyar duymaz midem bulanmaya başlar, ancak öğlene doğru bir şeyler yiyebilirdim.
Geceleri ise durum farklı. Geç saatlere kadar kalıp çalışabilirim. Yeter ki güne erken başlamayayım.
Tarlakuşu mu, baykuş mu?
Ama insanların sadece bu iki gruba ayrıldığı düşüncesi doğru değil.
Ama bu, düzenin tarlakuşları etrafında kurulu olduğu bir toplumda yaşamaya çalışan baykuşlar için teselli değil. Okul da iş de erken başlıyor. Ayrıca erken kalkmak bir erdem sayılıyor, baykuşlar ise tembel. Oysa onların gece boyunca çalışırken diğerlerinin erkenden yatmaya gitmesi göze batmıyor.
Genetik faktor
Erkencilerin vücut ısısı öğleden sonra doruğa ulaşırken, akşamcılarda bu daha geç oluyor. Sabah kalktığında erkencilerin stres hormonu (kortizol) hemen zirve yapıyor ve sanki ilaç almışçasına vücudun uykudan uyanıklık haline geçmesinin şokunu atlatmasını sağlıyor. Akşamcıların ise aynı etkiyi görmesi için birkaç saat daha geçmesi gerekiyor.
Yani şöyle de denebilir: Ben aslında erken kalkmaya çalışırken kendi genetiğimle boğuşuyorum.
Vücudu eğitmek mümkün mü?
Küçük çocuk sahibi akşamcılar, vücut saatleriyle savaşa savaşa sabah erken kalkar; ama vücutları ilk fırsatta eski alışkanlıklarına dönecektir. Genlerin çekim kuvveti oldukça güçlüdür çünkü.
Teorik olarak ilaç yoluyla duruma müdahale etmek mümkün. Ama normal kronotipe geri dönmemek için bu ilaçları sürekli almak gerekir.
Akşamcılar için tek umut ışığı yaşlanmaktan geçiyor. O da zaten kaçınılmaz. İnsanlar yaşlandıkça sabah daha erken kalkmaya yöneliyor. Bense o gün gelinceye kadar gece hayatının tadını çıkarmaya bakayım.
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz.
Kaynak: BBC Türkçe