KKTC’de adı – sanı pek duyulmamış bir şirket, “petrol dolum tesisi” yapmak için girişim başlattı.

   Petrol dolum tesisi, Lefke bölgesine yapılacaktı ilk başta... Buraya taşınacak yakıt, Akdeniz’den geçen gemilere aktarılacaktı. Bir benzin istasyonu ya da petrol istasyonu olacaktı kısacası...

   Lefke ve ülkedeki çevre örgütleri kaşrı çıktı. “Kirlilik” dendi ve buradan vazgeçildi.

   Aslında, Lefke bölgesine dolum tesisi yapılmasına tüm ülke kaşrı çıkmıştı.

   Üstelik, tanınmamış bir ülke olan KKTC’nin, uluslararası hukuğun hangi noktasında, uluslararası petrol ticareti yapma hakkı olacaktı?

   Bu çok önemli bir konuydu. Düşünün, dünyada en hassas ticaret petrol ticaretidir. Amerika, AB, Rusya, Çin gibi devler, bu ticareti kontrol etmek için, bu ticarette etkili olmak için çok önemli politikalar geliştirir.

    KKTC gibi “yasallığı” muğallak bir coğrafyada petrol dolum tesisi kurulması ve petrol ticareti “korsanlık”tı kısacası... Yasal olamazdı.

   Ama, memlekette asıl öne çıkan “çevre ve turizm” konusuydu.

   Neyse!

   Lefke’den vaz geçen İrsen Küçük hükümeti ikinci bir adres belirledi. Bakir bir yer. Yedikonuk sahili...

   Bu kez çevre ve turizm örgütleri çok daha şiddetli bir ses çıkardı.

   Bu esnada, dolum tesisi yapılması için gerekli olan ÇED raporu da olumlu çıktı. Yani hükümet rahattı. “Yapılsın” diyebilirdi.

   Çevreciler hiç susmadı.

   Karşı çıktı.

   UBP içinde bir veya üç kişi dolum tesisine destek vermeyi açık bir şekilde kabul etti. Başbakan, meselenin en sert savunucusuydu. Ama sonuçta O da “Yedikonuk’tan vazgeçtik” dedi. ÇED raporunun da olumsuz çıktığını açıkladı. Oysa ÇED raporu olumluydu.

   Ortada bir şey var!

   Bu işin içinde bir iş var!

   KKTC yasal bir coğrafya değil.

   KKTC’de öncül sektör turizm.

   Çevre çok önemli. Dolum tesisi buna zarar verebilir...

    Ama Başbakan çok ısrarcı!

   İster istemez insanın aklına kötü şeyler gelmiyor değil bu gibi durumlarda ama burası KKTC; her şey olabilir...

   Bu yazı hazırlanırken, “Lefke’ye geri dönüş” sesleri vardı. Bir de zaten yakıt ikmali yapılan Kalecik bölgesi var Karpaz’da...

   Ama Başbakan hala ısrarlı... Kendi partisinden istemeyenler çoğunlukta... Muhalefet karşı. Çevreciler hala ayakta. Cumhurbaşkanı da “gereksiz bir şey” diyor... İrsen Küçük ısrar ediyor...

   Biz de izliyoruz... Bu işin sonu nereye varacak diye de bekliyoruz...

   Yani acaba altından ne çıkacak diye merakla izliyoruz.



Bizi çözüm kurtarır

 

 

   KKTC’de devlete ait olan Sanayi Holding battı. ETİ battı. Cypfruvex bitti... Arada bir adını duysak da artık işe yaramıyor.

   Tütün gitti. Zeytin – harup öldü.

   Narenciye, ruhuna Fatiha...

   Hayvancılık, ilkel; köy usulü hala. Arada bir iki ciddi hayvancılık yatırımı elbette var ama yeterli değil.

   Patates, bu yıl satılamadı. Yağmurdan zarar gördü.

   Türkiye’nin Mersin kapısı kapalı. Rum tarafına satmak kolay değil.

   KTHY sizlere ömür.

   Ercan satılıyor.

   Elektrik Kurumu hep zararda.

Telekomünikasyon, örneğin İngiltere’nin 50 yıl gerisinde. Alexander Graham Bell’in hayatta olduğu dönemde!!! İnternet hızı zayıf.

   Kısacası satılacaklar...

   Koop Süt zorda...

   Lefkoşa Türk Belediyesi kesinlikle iflas etti...

   Ülkeye iki saat yağmur yağdığında su basmayan kent yok.

   Eğitimde Türkiye’nin en gerisine düşüldü.

   Nüfus bilinmiyor.

   Sayıyorlar sayıyorlar hesabı bulamıyorlar.

   Girenin çıkanın hesabını tutamıyorlar...

   Bir turizm kaldı. Onu da kumarhanelere ve kerhanelere teslim ettiler...

   Biraz üniversiteler... Türkiye ile rekabet çok ağır...

   Böyle bir durumda, herkes ya devlet memuru ya da devlet emeklisiyken; her ay en az 40 – 50 bin devlet maaşı çıkması gerekirken, ne yapılması lazım?

   KKTC nasıl kurtulur?

   Bir: Çok şiddetli depremle yıkılır, sıfırdan yeniden başlanır.

   İki: Türkiye’ye bağlanır.

   Üç: Türkiye, siyaseten eskiden yaptığı gibi parayı vermeye devam eder. Vazgçemez. Balık vermeyeceğiz, tutmayı öğreteceğiz gibi saçma yalanlardan uzaklaşır ve bol bol kalamar da yağdırır.

   Dört: Askeri idare!!!! Mümkün değil, Türkiye’de bu mesele kapanmış durumda.

   Beş: Kıbrıs sorunu çözülür...

   “Kendi evimizi yönetebiliriz, kendi evimizi tımar edebiliriz ya da KKTC tanınabilir” demeyin sakın. CTP da demiş ve yüzüne gözüne bulaştırmıştı... Bu yüzden de ölü UBP, iktidara getirilmişti. Halk o kadar kızgındı ki! Üstelik eklemem lazım; halk hala CTP’yi affetmiş de değil...

   Kısacası; tek çare Kıbrıs sorunu bana göre... Çözülmeli... Nasıl mı?

   Maraş’ı, Omorfo’yu vereceksiniz... Taviz – taviz – taviz...

   Aman efendim; Rumların da ekonomisi kötü durumda...

   Sorun Rumlarla entegrasyon değil. Sorun ekonomik sıkıntı da değil. Çekeriz! Sorun, vatansız – devletsiz – kimliksiz – kişiliksiz kalmak ve yok olmak!