Kıbrıs sorununun “iki bölgeli federasyon” mu yoksa “iki eşit egemen devlet” olarak mı çözülebileceği tartışmaları, malumunuzdur, KKTC seçimlerine de yansıdı...

Yine malumunuzdur, yıllardan beri federal çözümü savunan bir gazeteciyim...

Evet, savunduğum çözüm şekli budur ama bu benim gönlümdeki çözüm modeli değildir.

Kıbrıslıların, tek devlet, tek bayrak, tek kimlikle, uniter bir devlet modelinde de yaşayabileceği inancım tamdır.

Federasyon, “en ideal çözüm modelim” değil, “mantıklı olan”dır!

-*-*-

Bir de, Kıbrıs sorununun çözüm modelinin nasıl olması gerektiği bir yana; örneğin Türkiye’de de, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, etnik kökenlerine bakılmaksızın, bölünmez bir devlet sınırları içerisinde, savaşsız, kavgasız, mutlu yaşaması yandaşıyım...

-*-*-

Kısacası, “Türkiye bölünmezse”, “Kıbrıs niye bölünsün?” diye sorarım ve birinin asla bölünemeyeceğini savunurken, ötekinin etnik temelde bölünmesi arzusunda olmayı, “bu ne yaman çelişki!” diyerek, şarkı sözleriyle eleştiririm...

-*-*-

Ve Kıbrıs’ta çözümün çok sağlam temellerde olabilmesi için, Güney’de aşırı milliyetçi EOKA’nın siyasi devamının temsilcileri ile Kuzey’de aşırı milliyetçi TMT’nin siyasi temsilcilerinin anlaşma imzalaması gerektiğine mutlak anlamda inanıyorum...

-*-*-

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, hem insan olarak dürüstlüğüne hem de anlaşmayı imzalarsa - tabii uluslararası aktörlerin de onayıyla – her şeyin daha güzel olabileceğine inandığım Ersin Tatar’a destek verdim. Kazanmasını savundum.

-*-*-

Ve bu arada, ben bir gazeteciyim, iletişimciyim, bu konularda KKTC’deki üniversitelerde yıllardır dersler vermekteyim; ders verebilmek için de ciddi anlamda öğrencilerimin en az üç katı ders çalışmaktayım...

-*-*-

Başka bir konuya geçiyorum...

Kıbrıs’ın Kandu köyünden Emine hanım ile Antigualı Rodney Richards eniştemizin 1986 yılında Londra’da doğan oğulları, Türkiye’nin eski milli futbolcularından Colin Kazım Richards'ı emşnim tümünüz çok iyi tanıyorsunuz...

Kazim Kazim olarak da bilinen Colin Kazim Richards, şu anda İngiltere’de Championship takımlarından Derby County’de forma giyiyor…

Takımının 5 Aralık Cumartesi günü Millwall'un konuğu olduğu maça, Covid-19 önlemleri nedeniyle mart ayından bu yana ilk kez seyirci alındı…

Yaklaşık iki bin Millwall taraftarı maçın daha başında İngiltere’de çok ciddi anlamda bir skandala neden oldu.

ABD vatandaşı George Floyd'un polis tarafından gözaltına alınırken öldürülmesine tepki olarak başlatılan "Black Lives Matter" hareketine destek vermek için maçların başında yapılan diz çökme uygulaması, Millwall’un ciddi anlamda ırkçı ve de faşist dazlak taraftarınca ıslıklandı.

Derby County forması giyen Colin Kazım ise ayağa kalkarak yumruğunu yukarı kaldırdı…

Binlerce kişi, dün medyada veya sosyal medyada Kazim’a destek yağdırdı, ırkçılığı kınadı…

-*-*-

Irkçılık, Dünya’da çaresi olmayan hastalıkların en büyüğüdür...

Irkçılık, “senden olmadığına inandığını” dışlamaktır...

Irkçılık, “insan sevgisi” olmaması halidir.

Yurtseverlikle alakası yoktur.

Siyasette genellikle “milliyetçilik”, “aşırı milliyetçilik” ve “faşizm” ifadeleri ile açıklanabilir.

-*-*-

İngiltere’de ve AB’de resmi anlamıyla “hastalık” olarak değil, büyük bir suç olarak kabul edilir.

Millwall’un yıllardır var olan ve bilinen ırkçı dazlak kafalılarına mutlaka ceza gelecektir.

KKTC’de ise ne yazık ki, daha önce de başka gazetelerde yazdım; “ırkçı” olmak, neredeyse “itibar” kabul edilmektedir ne yazık ki!

Hatta “ırkçı olmamak”, KKTC’de “yaşam hakkına sahip olmamak”tır neredeyse...

-*-*-

Rumlardan nefret edeceksiniz...

LGBTI bireylerden de...

Afrikalı kardeşlerimizden de...

Mültecilerden de...

Kısacası, “sizden” olmayan herkesi dışlayacaksınız...

-*-*-

Kıbrıs sorununun çözümünü istemeyeceksiniz...

Veya isteyecekseniz bile, sınırları ırkçı kafatasçılar tarafından belirlenmiş ölçülerle isteyeceksiniz...

Irkçı değilseniz, işiniz olmayacak...

Aşınız olmayacak...

Kaçacaksınız bu ülkeden...

Ve hem ırkçı olacaksınız hem de sürekli bu konularda ırkçılığın başlarına yağcılık yapacaksınız...

-*-*-

Irkçı değilseniz, profesyonel anlamda ağzınızla kuş bile tutsanız, belli başlı görevlere gelemeyeceksiniz...

Bu konularda köşe başları hep tutulmuştur...

Örgütlenme gayet iyidir ve anında size saldırılır; size görev vermeye kalkanlara da!

-*-*-

Dünya’nın başka ülkelerinde durum farklı mı?

Kesinlikle değil!

İngiltere’de, Milwall’un dazlak Neo-Nazileri neyse, Güney Kıbrıs’ta Apoel’in "Portokalloi"leri de aynidir...

Ne yazık ki “isimlerini ve renklerini en güzel meyve portakaldan almış olan” bu zeka özürlüler, “Kıbrıslı” olmayı reddederler... Sadece “Elen” olduklarını düşünürler...

Herkese saldırırlar...

Uyuşturucu bağımlılıkları yüksektir.

Ve tamamı ELAM adlı Neo – Nazi örgütün içindedir.

Türklerin düşmanıdırlar, LGBTI bireylerin de, Afrikalıların da, mültecilerin de...

-*-*-

Bizde, bu ırkçı hasta insanların yanında, bir de ırkçılıktan ya da milliyetçilikten para kazanan farklı bir cins vardır.

Bunlar çok daha tehlikelidir.

“Çok inançlı, çok milliyetçi, çok aşırı ırkçı olduklarını” öne koyarak; aslında bu işin ticaretini yaparlar.

Ciddi paralar kazanırlar.

-*-*-

Çok da örgütlüdürler...

Türkiye’de yakınları vardır; ahbapları vardır...

Hatta inanmayacaksınız belki ama Güney’de bile...

-*-*-

Bunlar için şu andaki statüko, gelir elde ettikleri bir kapıdır.

Ama mesela diyorum; olur da yarın Kıbrıs sorunu çözülür ve imkansız ama komünist AKEL iktidarın en güçlü ortağıdır; hepsi, bir anda o partinin yıllardan beri taraftarıymış gibi davranabilirler...

Yani ne ilginçtir ki; bunların ırkçılıkları ve faşistlikleri bile sahtedir!

-*-*-

Ne mi yapmak lazım?

Colin Kazım Richards’ın yaptığı gibi, bunların bunca yıldır esir aldığı siyasetimiz içerisinden bir yürekli kişi ayağa kalkıp, yumruğunu gösterebilmelidir.

Ve o yumruğu gösterene de hepimiz destek verebilmeliyiz.

KKTC siyasetine gerçekten bir adet Colin Kazım lazımdır diyorum!

-*-*-

Ve bu arada, ben bir gazeteciyim, iletişimciyim, bu konularda KKTC’deki üniversitelerde yıllardır dersler vermekteyim; ders verebilmek için de ciddi anlamda öğrencilerimin en az üç katı ders çalışmaktayım...

-*-*-

Bu özelliklerimi yakından bilen Sayın KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın iletişim koordinatörlüğüne atandım...

Bu görevi en iyi şekilde ve teknik açıdan en üst seviyede yapmaya başlamaya çalışırken, kafatasçı – ispiyoncu ve de aşırı ırkçıların inanılmaz bir saldırısına maruz kaldım.

“Bizden olmayan o göreve gelemez” diyen küçük bir grup, aklınıza gelen herkesi harekete geçirdi.

Ersin Tatar’ın rahat bir şekilde iş yapması, çalışması mümkün olmayacaktı; “derhal ayrıldım”...

Sizlerin de bilmesini istedim...

-*-*-

İş ve aşkı ayırmak, ilerlemek, çağdaşlaşmak hem Kıbrıs Türk toplumunun hem de mesela Türkiye’nin de hakkı olabilmeli...

Irkçılık tüm ülkelerde kesinlikle vardır.

İngiltere’de de, almanya’da da, Avrupa’nın tüm ülkelerinde de, Amerika’da da...

Ama, bizdekiler kadar çoğunluk değillerdir.

Ve ne yazık ki, ister Türkiye olsun ister KKTC; Mustafa Kemal’in işaret ettiği “muassır medeniyet seviyesi”; bu nedenle Türkiye ve KKTC’ye çok uzak durmaktadır!

Irkçılık ve aşırı milliyetçilik, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nda bir kaç günden fazla görev yapmama müsaade etmedi. Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş heykelleri önünde, gazeteci Erol Uysal’ın çektiği bu fotoğraf; anı kaldı...