Bu satırlar yazılırken, İngiltere’de yaşam süren 35 Kıbrıslı Türk, coronavirüs bulaşı sonrası yakalandıkları Covid 19 denen lanet hastalıktan ötürü yaşamını yitirdi.

Tümüne Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Ve yine bu satırları yazarken, aynı virüsten dolayı KKTC’de iki Alman turist bir Kıbrıslı Türk yaşamını yitirdi.

Sebebi şuydu, buydu bir yana; bu virüsle mücadelede, sadece bu iki sonuç, hangi hükümetin daha iyi tedbir aldığını da bir anlamda gösteriyor demektir.

İngiliz hükümetinin en başta “bırakın yayılsın” siyaseti, bu ölümlerin fazlalığının başlıca sebebidir.

-*-*-

Bilimsel veya istatistiksel tartışmalara girmenin bir anlamı yok.

Bu yazıda asıl değinmek istediğim konu, Kıbrıs Türk toplumunun Londra’daki örgütsüzlüğüdür.

Elbette bazı örgütler, dernekler harekete geçmiş olabilir, çeşitli yardım kampanyaları veya bilgilendirme çalışmaları yapılmış olabilir ancak temelde çok ciddi birliktelik sorunu olduğu gayet açıktır.

-*-*-

Medyadan takip edebildiğimiz ve oradaki yakınlarımızdan elde ettiğimiz bilgiler ışığında, Kıbrıslı Rum toplumu örgüt ve dernekleri, hatta federasyonları, çok acil bir şekilde Güney Kıbrıs’taki Dışişleri Bakanlığı ile birlikte etkili kampanyalar başlatmıştır.

Bırakın oradaki tolumun bilgilendirilmesi, o toplumla ilgilenilmesini; İngiltere’de öğrenim gören Kıbrıslı Rum öğrencilere bile sahip çıkılan ciddi kampanyalar başlatılmıştır.

-*-*-

Benzer şekilde Türkiyeli bir çok örgüt de geçlerini birleştirmiş, gönüllü gençler vasıtasıyla, özellikle yaşlı insanlara destek olunması amacıyla, Alevisi, Sunnisi, Kürdü, Türkü faaliyet başlatmıştır.

-*-*-

Tek tük bir kaç hareketlenme dışında, Kıbrıslı Türklerin örgüt veya kendini “örgütlerin çatısı” gören kurumları kelimenin tam anlamıyla sınıfta kalmıştır.

Umarım, bu yazıyı yazdıktan sonra beni yanıltırlar; hatta beni “doğru yazmadığım” gerekçesiyle rezil de ederler!

Ama bu konuda pek “ümitli” olmadığımı belirtmek isterim!

-*-*-

Peki neden?

Neden İngiltere’deki Kıbrıslı Türk örgütleri, toplumu toparlama, toplumun büyük çoğunluğunu temsil edebilme konusunda başarısız olmuştur?

Bu konuda naçizane görüşüm; toplumun, özellikle siyaset konusunda İngiliz siyasetiyle yaşaması gereken doğal asimilasyonun çok gecikmesidir.

Bu gecikmenin sebebi de İngiltere’deki Kıbrıslı Türk toplumun örgütlerinin, KKTC’deki saçma sapan hamasi siyasi iç çekişmelerle daha çok ilgileniyor olmasıdır.

-*-*-

Oysa asıl yapılması gereken, doğal asimilasyonu akışına bırakıp, İngiliz ulusal siyaseti içerisinde çok daha etkili bir şekilde yer alabilmektir.

Bu toplum, ne acıdır ki ölüm istatistiklerinde bu kadar yüksek bir sayıya ulaşabildiyse keşke siyasette de aynı sayıda veya oranda etkili olabilseydi. Olay budur.

-*-*-

Evet, ölümler, bizi çok üzmektedir.

Bu ölümler içerisinde hepimizin yakınları, çok yakından tanıdığı, bildiği sevdikleri bulunmaktadır.

Sevgili Kamil Ahmet; değerli Kamil amcamız bunlardan biridir.

Kamil amca, 87 yaşında, bu illet salgının ilk kurbanları arasında yer almış; daha da acısı, bir hafta geçmeden oğlu Ahmet de yaşamını yitirmiştir.

Kamil amcanın anısı önünde saygıyla eğilirken; yaşamını yitiren tüm kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet dilerim.

-*-*-

Ne olur, bu kötü günler geçtikten sonra; Londra’daki örgütlerimiz, derneklerimiz, merkezlerimiz, konseylerimiz, cemiyetlerimiz, birliklerimiz; Kıbrıs meselesiyle hiç ama hiç ilgilenmesinler.

Kendilerine; Londra’daki yaşlılarımıza; KKTC’den okumak için gelip de şu anda oralarda olan çocuklarımıza çok iyi baksınlar, yardımcı olsunlar; yeter.

-*-*-

İyi veya kötü günde; hiç fark etmez; bundan böyle hala KKTC’deki iç siyasi çekişmeler, hele hele de “seçme seçilme hakkı istiyoruz” gibi saçmalıklarla uğraşanlara sadece gülüneceğini belirtmekte fayda görüyorum....