Kıbrıs’ta futbolun birleşmesini, siyasetin kokuşmuş koridorlarına çekmeye çalışanlar “kaybetti”... 

   1983 yılında KKTC’yi ilan edip, tanınması için yıllarca hiç faaliyet yürütmeyenler; hatta bırakın KKTC’yi ilan edenleri; ayrı futbol federasyonumuz olduğu halde; 60 sene bu ayrı futbol federasyonunun uluslararası tanınmışlığı için tek bir hukuki girişim dahi yapmayanlar; Zürih’te Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum futbol federasyonlarının işbirliği anlaşmasını “siyasete” çekmeye çalıştılar... Kaybettiler... 

   Neden kaybettiler?

   Çünkü Kıbrıslı Türkler artık gerçekten hikaye dinlemekten usandı.

   Kapalı yaşamaktan usandı.

   Kimliksiz olmaktan usandı.

   

43’te 43

   Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu (KTFF) üyesi 42 spor kulübünün tamamının Kasım ayının son günlerinde toplandı... Zürih sürecini onayladı... 

   42 kulübün tamamı ve federasyon başkanı anlaşmaya onay verdi... 43’te 43... Bu çok önemli mesajlar içeren bir davranıştır... 

   Bir kere, Kıbrıslı Türkler, çözüme hazırdır ve 2004’teki gibi onaylayacaktır… Bu birinci mesaj... 

   Sporcularımızın dünyaya açılması adına bugüne kadar tek kuruşluk iş yapmayıp da “sadece miliyetçilik” yapanların susması kaçınılmazdır... 

   Hamaset ölmüştür. Hamasi nutuklar atıp kurulu düzenin devamını sağlamak mezara gömülmüştür... 

   Gençlerimiz ve spor kulübü yöneticilerimiz artık hikaye dinlemekten usanmıştır.

   Görüşmeci sıfatı taşıyan Dr. Derviş Eroğlu, bundan böyle müzakerelerde dikkatli davranmalıdır.

   Anastasiadis ve Güneydeki tüm tutucu çevreler, “Kıbrıslı Türklerin sabrının kalmadığını” anlamalıdır… İstedikleri gibi anlasınlar! İster, çözüm ister ayrılma! Artık tahammül kalmadı… Ve biz bir kez daha hazırız… 

   Türkiye, Kıbrıs’taki gerçeği bilmek zorundadır.

   Artık, bu ülkenin futbolunu daha çok seviyorum… 

   Hayatlarını gençlerimiz için adamış, ceplerinden para – ailelerinden zaman çalıp futbolumuza hizmet veren kulüp yöneticilerimizi kucaklamak lazım… Tarih yazdılar… Cesaretileri; olası bir çözüm oylamasında topluma örnek olacaktır… 



Ayrı devlet varsaydı, federasyon konuşmak niyeydi?

   Gelelim Zürih sürecini baltalamak için yoğun çaba harcayan bir kaç kişiye... Gerçekten sadece bir kaç kişi kalan bu eskimiş isimlerin ayrı devlet tezi üzerinden hareketleri doğaldır... Ama, ayrı devletleri varsaydı; ayrı federasyonunuz varsaydı; ki 1958’den beri vardı... 1958, hatta 1955’ten beri, neden bu devletin tanınması için yollara dökülmediler?

   Neden bu federasyonun bir yerlere gelmesi için tek, ama tek bir küçücük adım atmadılar?

   Çünkü onlar; o bir kaç kişi; küçücük gölde balık tutmaktan ve o tuttukları balıkları da kimseyle paylaşmamaktan mutluydu... 

   Kıbrıs’ta futbolun birleşmesinden korkup da sağa sola panik yapanlar çok iyi biliyorlardı bu sporun gücünü...

   Bu sporun birleşmesi halinde; küçük göllerindeki balıkların kaçacağını da iyi biliyorlardı... O balıkları artık yiyemeyeceklerinden emindiler... Panikleri bundandı...

   


Bir gün dünyayla kucaklaşacağız

   Kıbrıs’ta çözüm; Kıbrıs’ta gençlerimizin dünyayla kucaklaşması adına atılan adımlar sıklaşacak ve bir gün gençlerimiz de dünyayla kucaklaşacak...  

   Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu ile Güneydeki Kıbrıs Futbol Federasyonu arasındaki anlaşmaya 1958 model içe kapalı, her türlü çözüme düşman, tutucu gözlüklerle değil; olası bir çözüme kadar var oluşumuzun garantisi olarak bakmak lazım.

   En başta da söylediğimiz gibi; “... Kıbrıs’ta futbolun birleşmesini, siyasetin kokuşmuş koridorlarına çekmenin bir anlamı yok.

   Ne Elen milliyetçiliğinin “he he he bizim usta olduğumuzu kabul ettiler” şeklindeki şoven – kışkırtıcı ve aptalca tavrına kulak asılmalı; ne de bizdeki çözüm düşmanlığının kişisel çıkar kokan bunca yıllık varlığına saygı duyulmalı! 

   Yapmanız gereken tek şey vardır...

   Olası bir siyasi çözüme kadar; bugüne kadar kimsenin başaramadığına; kimsenin cesaret edemediğine inanarak sahip çıkmak.

   Elbette Türkiye’nin tavrı da önemlidir... Tek destek odur ve şu anda o destek de Sertoğlu’nun çıktığı yolun “doğru yol” olduğunu söylemektedir...

   Endişeye gerek yok...

   Kimse kimsenin altına girmiyor – üstüne çıkmıyor...

   Bir yol vardır; o yol, gençlerimizin dünyaya açılması yoludur... 

   Kasım ayının sonunda Kıbrıs’ta bir devrim yaşandı... 

   Kulüpler, Zürih sürecine onay verdi... 


Başımız göğe ermedi elbette... 

   Peki başımız göğe mi erdi?

   Hayır, başımız göğe ermedi... Şunu hatırlatmakta fayda var… 

   Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu, 1955’ten beri Kıbrıslı Türklerin resmi ve uluslararası hukukta yeri olan federasyonuydu… 

   Siyaseten düşünecekseniz, 1960 sonrası Lefkoşa Türk Belediyesi veya Kıbrıs Türk Ticaret Odası gibi… 

   Geriye dönüp baktığımız zaman; bu federasyonun uluslararası camiada yerini alamamasının sorumlusunun, Rum ya da Yunan lobisi olmadığını söylersek hata yapmış olmayız… 

   Kıbrıs’ın yarısını Türkiye’ye bağlamaktan başka amacı olmayanlar veya sonrasında, hiç şansları olmadığı halde ayrı ve bağımsız devlet kurup, her ne halse federasyon için müzakere edenler, resmen var olan futbol federasyonumuzu sıfırlayanların – öldürenlerin – dünyadan izole edenlerin ta kendileridir… 

   Aynı kişiler, aynı siyasi hatta aynı soyun şimdiki temsilcileri; yıllarca hiç bir şey yapmamanın özrünü dileyeceklerine, aynı “içine kapalı, dünyadan izole” durumu savunmayı tercih etmektedir… Hayretler içindeyim… 

   Sorumuz neydi?

   Başımız göğe mi erdi?

   Elbette ermedi... Birkaç adım atıldı diye futbol federasyonumuza, futbolumuza gökten nur yağmayacak… Bu sezonu şampiyon bitirmesi muhtemel Yenicami ya da Küçük Kaymaklı, önümüzdeki yıl UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılmayacak… Ama, katılması yolu açılmıştır… 

   Bundan başka yol da yoktur… 

   “Türkiye üzerinden” veya başka yollardan UEFA’ya, FIFA’ya, dünyaya ulaşma şansı bulunmamaktadır… 

   Bu noktada, İngiltere’deki çeşitli çevreler ve en başta oradaki Kıbrıs Türk Toplumu Futbol Federasyonu’nun desteği de küçümsenemez... 

   Kazanımlar neler mi?

   Bir turizm şirketi, önümüzdeki günlerde örneğin Macaristan’dan bir futbol takımını ülkemize getiriyor… Bunun hazırlıkları tamamlanmak üzere… Belki bu yıl için sıkıntı olabilir ama önümüzeki dönemde, bu takım, bizim takımlarımızla resmi – özel karşılaşma yapabilecek… Futbolcularımızdan birini beğenirse, “gel ulan bizimle” deyip de alıp gidemeyecek, yasal proesdür neyse o uygulanacak…

   Artık bizim federasyonumuz, dünyanın bir parçasıdır… Bu, Güneydeki federasyonun onayı ile gerçekleşecek olsa da, bunu siyasi anlamda “altına girmek” olarak değerlendirmek doğru olsa da; başka yöntemi yoktur ve artık bekleyecek tahammül kalmamıştır… 

   Bir adım atılmıştır… Zürih’te… İkinci adım, Güney Kıbrıs’ta ve şimdi üçüncü adım Kuzey Kıbrıs’ta… Dördüncü, beşinci, altıncı, belki bininci adımda zirve bizi bekliyor… 

   İşte o gün, Şampiyonlar Ligi’nde bizim takımlarımız da yerini alacak… İlk başlarda zor mu olacak? Evet, belki hep zor olacak ama bir gün; bizim bir takımımız da örneğin Apoel gibi çeyrek finallerde yerini alacak… İmkansız mı? Rumun altına mı girdik? Peki, siz ne yaptınız 1955’ten beri?

   Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu ve ekibi; destek verenlerle birlikte adım atmışlar; yerlerinde durmamışlardır ve doğru olanı yaparak, doğru olan noktaya futbolumuzu getirmişlerdir… Daha güzel günlerin yolunu açmışlardır… Olay budur… 

   Kıbrıs’ta bir devrim yaşanmıştır...

   Zafer, Kıbrıs Türk gençliğinindir...