Londra’dan KKTC’ye özellikle Temmuz’daki büyük tatil sırasında gelen vatandaşlarımız, o günlere denk gelen 20 Temmuz törenlerine büyük bir heyecanla katılır.

   Evet, ülkede her tören, elbette büyük heyecandır.

   ---

   Bir çok yayın organında, fırsat buldukça bu konuyu daha önce de çeşitli defalar yazdık.
   Batı ile Doğu medeniyetleri arasındaki en ciddi fark, Doğu’da “devlet” veya O’nun kurumlarına; Batı’da ise “insan”a değer veriliyor olmasıdır. Örneğin İngiltere’de devlet veya yerel otoritenin hatası nedeniyle zarara uğrayan vatandaş olamaz....

   Aslında her iki medeniyet modelinde insana elbette değer verilir.
   Anlatmak istediğim, “deper vermek”ten çok, “öncelik” verilmesi konusudur.
   Evet, Doğu’da “devlet”, Batı’da ise “insan” önde gelir.
   Devlet dairelerindeki veya devlet sistemi içerisindeki ağır bürokrasi bile bu konuyla alakalıdır. Ki Londralı vatandaşlarımızın en ciddi şikayetlerinin başında, KKTC’deki ağır bürokrasi gelir.
   Doğu tip kültürlerde insanın devletten hizmet alırken örneğin saatlerce beklemesi bir sorun değildir.
   Türk filmlerinde bazen görürüz; yaşlı bir amca, devletin icraatından mağdur olmuştur ama ne der; “Allah devletimizi, büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin”…
   KKTC’de Allah kimseyi düşürmesin, Araç kayıt dairemiz böyledir mesela…
   Ya da örneğin İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki polis muhaceret görevlileri.
   Oysa Batı’da durum farklıdır.
   Devlet’in mağdur ettiği “insan” çatır çatır tazminatını alır.
   Heathrow Havaalanı’nda yavaş çalışan bir muhaceret memuru, o anda bir İngiliz vatandaşı için potansiyel tazminat sebebidir. Şaka yapmıyorum. İngiliz vatandaşı, eğer o görevlinin işini salladığını ve orada kuyrukta bekleyen onlarca kişiyi takmadığını görürse, anında şikayet eder. Düşüp bayılır. Tazminat davası da açar…
   Biz ülkemize, KKTC’ye dönelim…

   Son zamanlarda gündeme gelen, “Türkiye’nin ulusal bayramları ile ilgili törenler iptal edilsin mi edilmesin mi?” tartışmasına girmenin bir anlamı yok.
   Ama, törenler nedeniyle insanlar mağdur oluyorsa, bunu bir şekilde tartışmak lazım.
   Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde, ulusal ya da dini törenler nedeniyle yollar kapatılır mı?
   Elbette kapatılabilir. Ama kapatıldığına tanık olmadık, televizyonda duymadık, bir yerde bu tür bir mağduriyetten haberdar olmadık.
   Bir yol kapatılacaksa, önce vatandaş mağdur olmasın diye alternatifi mutlaka yaratılır… Hatta, bazı yollarda örneğin bırakın töreni, zorunlu tamirat bile yapılacaksa, gün ortası, en işlek saatte değil, sabaha doğru en tenha saatte yapılır.
   Tekrar ediyorum, CTP’li bir vekilin, “artık törenler yapılmasın, bunun zamanı geldi” sözü de, UBP’li genel başkanın “vay hainler vay” mesajı veren eski model çıkışı da değildir derdim.
   Çünkü her sade vatandaş gibi, her iki açıklamanın da siyasi çıkar amacıyla yapıldığına inanıyorum.
   Benim derdim, yetkililerin törenlere ve tören provalarına bir çözüm yaratmasıdır.
   Bu bir ekonomik kayıptır çünkü…
   Örneğin Lefkoşa’daki koskocaman Sanayi Bölgesi çok ciddi zarara uğramaktadır; her şey kilitlenmektedir.
   Törenlerin yapıldığı yol, ülkenin çok ciddi bir bağlantı noktası çok önemli bir ulaşım bölgesidir.
   Haliyle günün en kalabalık saatinde kapalı olması ve alternatif yolların da yükü kaldırmaması, ekonomik kaybın çok daha ötesinde negatif moral durumu yaratmaktadır.
   Negatif moral nedir?
   Vallahi şimdi uydurdum.
   Psikolojide ya da sosyolojide var mı yok mu bilmiyorum ama hem bireylerin hem de toplumun o noktada bulunması halinde, yani tıkanıklığı yaşaması anında hissettikleridir.
   Neler hisseder toplum?
   Kızar, küfreder, üzülür… Zaman kaybı yaşar. Sinirleri bozulur. İşine, evine belki havaalanına gecikir.
   Hatta ambulans sıkıntısı bile olabilir.
   Yangın çıkabilir ve itfaiye gerçekten ulaşamaz.
   Ama en kötüsü, uydurduğum “negatif moral” kapsamında, törene ve törenin anlamına insanların soğuması durumudur.
   Eminim yetkililerimiz isteseler, çok kolay ve rahat bir şekilde başka tören yeri bulabilirler…
   Dileyen nerede olursa olsun törene zaten gidecektir. Bu konu, toplumun ve ülkenin gelişmişlik derecesiyle de yakından ilgilidir. Doğulu Batılı olmanın ötesinde, devletin vatandaşını mağdur ediyor olması halidir.
   Efendim Batılı demokrasilerde yok mu yani?
   Yoktur.
   Çünkü devletin bir etkinliği nedeniyle vatandaşın mağdur olması demek, “tazminat” demektir.
   Tazminat nedir?
   Tazminat, mağdur edenin, mağdura ödediği paradır…

   Bunları konuşmamamız ve yazmamamız gerekirdi.
   Doğulu kalmamalıydık kısacası…

   Batılı olmak hakkımızdır...