Sabah dükkanı açtığım zaman, kapı önünde kasalar ve lengerler gördüğüm zaman, seviniyorum. Bu işin zevkli tarafı da bu. İnsanlara yardımcı olmak ve yaptığınız bir icattan olumlu sonuç almak. Günde yaklaşık iki ton çakıstez kırabiliyoruz.”

Hasan KARLITAŞ

Sosyal medyadaki, “Mucit İlker Ustadan çok faydalı bir icat;  Çakıstez Kırma Makinesi” paylaşımları üzerine, soluğu İlker Kadirler’in, Güzelyurt’taki torno atölyesinde aldık. İlker Kadirler, herkesin bildiği ismiyle, İlker Usta ile  çok samimi ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbetten geri kalanları onun anlatımından sizlerle paylaşıyoruz. Bu özel sohbetten ülkemizdeki üretim ve genel anlamda çıkaracağımız çok dersler var. Tabii ki anlayana…

NCUK: Merhaba, sizi tanıyabilir miyiz?

İ.K: 1956 Hirsofu doğumluyum. İlkokulu köyümüz Hirsofu’da, Ortaokulu ise Poli Hürriyet Orta okulunda okudum. Hirsofu, hem konum hem de insanların mutlu olduğu çok güzel bir köydü. Köyümüz ile ilgili çok iyi hatıralarım var. Eski köy hayatını özlüyorum.

Ortaokulu bitirdikten sonra, sanat okulunu seçmeye karar verdim. Sanata bütük ilgi ve merağım vardı. 1971 – 74 seneleri arasında üç sene yatılı olarak, Lefke’deki o zamanki ismi  Cengiz Topel Erkek Sanat Enstitüsü olan okulda eğitim gördüm.  Maden kasabası, Lefke’de üç sene kaldım. Köye, bayramdan bayrama gidebiliyorduk. O dönemde okulumuzda dört ana bölüm bulunmaktaydı ; Elektrik, Tesviye, Motor ve Döküm.
Ben, metal ve demir işlerine olan ilgimden dolayı, Tesviye – Torno bölümünü seçtim. Sınıfta 14 kişiydik. Cengiz Topel, öğretmenlerin disiplin anlayışı, bilgisi, ciddiyeti ve eğitim olarak mükemmel bir okuldu. Karpaz’dan, Mağusa’ya, Lefkoşa’dan İskele – Larnaka’y,a hatta Baf’a çok sayıda öğrenci vardı.  1974 senesinde mezun oldum. Temmuz 1974 döneminde Hirsofu’daydık. Baf’ta ve Poli’de sıkıntılı günler yaşansa da, bizim köyde pek fazla bir olay olmadı.

1974 sonrasında, Hirsofu köyünden Zümrütköy’e göç etmek durumunda kalmıştık. Lise ve askerlik sonrası, iş hayatına atılma dönemi gelir. Sanayi Holding’te işe başladım. Bir sene sonra ise o yıllarda hiç abartısız belki de bine yakın Kıbrıs’lı işçinin çalışmak için gittiği Libya’ya gittim. Sene 1979 idi. Bir sene Arap ülkesi Libya’da çalıştım. Müdüroğlu Şirketi isimli bütük bir firma bize aracı olmuştu. Makine alanında teknik hizmet verdik. Libya dönüşü 7 sene daha Sanayii Holding’te çalıştım. 1986 senesinde ise kendi atölyemi kurdum. 30 seneyi aşkın bir zamandır, aynı yerde torno atölyemde çalışıyorum.

 “Üretimde çok iyi noktadan çok kötü duruma düştük”

NCUK: Atölyenizi açtıktan sonra çalışmalarınız nasıldı? Ve günümüzde talep nasıl?

İ.K: Atölyemi ilk açtığım yıllarda, çok büyük bir yoğunluk ve hareketlilik vardı. Çok büyük işler yaptık. 1980’li yıllarda, Lefke ve Güzelyurt Bölgesinde 14 tane narenciye fabrikası ve paketleme evi vardı. Onların makine ve yeden parçalarını biz yapıyorduk. Yanımda 3-4 işçi çalışıyordu. Şimdilerde, bölgemizde sadece bir tane fabrika faal olarak kalabildi. Geriye kalanlarsa, zaman sürecinde izlenen yanlış politikalarla yok olup gittiler. Geçmişe baktığımda, bazı alanlarda, günümüzde hakikaten çok daha geride olduğumuzu düşünüyorum. Nereden nereye geldik. Çok büyük yoğunluktan, durgun bir piyasaya düştük.

Belki de dünyada bir ilk; çakıstez kırma makinesi

NCUK: Çakıstez kırma makinesi icat etme fikri nasıl doğdu?

İ.K: Yaklaşık dört sene önce, bir gün dükkanda otururken, biraz işsizlikten biraz da beyin boşalınca ve insanlardan da talep olduğundan, çekıstez kırma makinesi icat etmeye karar verdim. Çeşitli denemelerden ve uğraşlardan sonra, bugün kullandığımız, çok işe yarayan makine ortaya çıktı.

NCUK: Çakıstez kırma makinesine ilgi nasıl? Günlük ne kadar çakıstez kırabiliyor sunuz?

İ.K: Son üç yıldır, çakıstez kırma makinesi bölge insanımıza hizmet veriyor. İlk sene deneme süreciydi. İkinci sene hareketlendik. Bu sene ise en yoğun dönemimizi geçiyoruz. İnsanlar burayı öğrendi ve benimsedi. Sabah dükkanı açtığım zaman, kapı önünde kasalar ve lengerler gördüğüm zaman, seviniyorum. Bu işin zevkli tarafı da bu. İnsanlara yardımcı olmak ve yaptığınız bir icattan olumlu sonuç almak. Günde yaklaşık iki ton çakıstez kırabiliyoruz. Bunu elde kırmak aylar istiyor. Tahminlere göre, bir kişi elde 25-30 kilo çakıstez kırabiliyor. Çakıstez kırma makinesi ile çok pratik sonuç alıyoruz. Gelecek için büyük planlarım var. Hedefler devam ediyor. Şu anki makine demirdendir. Paslanmaz çelikten yeniden tasarlayarak yeni bir makine yapma düşüncem var. İki tonluk kapasiteyi artırmayı hedefliyorum.

NCUK: Üreticiye destek var mı? Devletten herhangi bir destek aldınız mı?

İ.K: Ne yazık ki gelmiş geçmiş idareler, üretene ve üreticiye sahip çıkmadı. İş yapana destek olmadığı için bu alanda çok değerli insanları kaybettik. Ara eleman sıkıntısı başka bir sorun. Yanlış yönlendirmeler ile çocuklarımızı ihtiyaç olmayan eğitim alanlarına kaydırıp, işsiz bir gelecek yetiştiriyoruz. Teknik sanat dallarında ve üretimde geriye gidiyoruz. Devlet üreten esnaf ve zanaatkara destek olmalı. Kendi adıma konuşmam gerekirse, ben bugüne kadar tek bir kuruş dahi  katkı almadım.

Mucit İlker Usta

Sabah kahvemizi içip, sohbetimizi tamamlamamızın ardından, saat 10.00 dolaylarında dükkanda hareketlilik başladığını gözlemliyorum. Onlarca kişi kapıdan girerek, çakıstezleri olduğunu ve İlker Ustaya kırmak için müsait olup olmadığını sormaya başlıyor. Etkili bir mekanizmaya sahip, mucit düşünce ile yaratılan bir icadın, olumlu bir sahiplenme ile karşılık bulması ne kadar anlamlı. Sohbet sonrasında konuştuğumuz konuları aklımdan geçiriyorum. 1956’da Hirsofu köyünde başlayan yaşam, 1971 – 74 dönemi Lefke’deki Cengiz Topel Erkek Sanat Enstitüsünde eğitim, Hirsofu’dan Zümritköy’e göç, Sanayii Holding’te 8 sene çalışma dönemi, Libya’ya işçi olarak gidiş, 1986 da Güzelyurt’ta kendi torno atölyesi ile başlayıp 31 sene devam eden süreçte, 14 narenciye fabrikası ve paketleme evinden bir taneye düşüş ve çakıstez kırma makinesi icadı ile duraklamaya bulunan çare, dolu dolu bir sohbet olarak dimağımızda yer ediyor.  İlker Ustaya ailesi, sevdikleri ve hayvan dostu 11 yaşındaki biricik kızı Vildan Naz ile mutlu ve üretim dolu bir hayat dileriz…