Mine AVKIRAN NUR

 

Kıbrıs’ta 1920’lerden günümüze gelip halen ayakta kalan pek fazla işletme kalmadı. Bu az sayıdaki işletmelerden biri de, Minnoş Fırını... Babadan oğula geçip bugünlere taşınan bu fırında biriktirilen birçok anı var…
Çörek, peksemet ve ekmek kadayıfı Minnoş Fırını ile özdeşleşmiş. Zaten Lefkoşa’da yaşayıp Gölek bölgesindeki Minnoş fırınını bilmeyen hele hele de çöreğini yemeyen neredeyse yok.
Özellikle Ramazan aylarında başkentin farklı bölgelerine tezgahlar konulup Minnoş Çöreği satılıyor.

İlk kez 1928 yılında  açılan ve yaklaşık bir asırlık geçmişi olan işletmenin adı, fırıncı Mehmet Salih Osman’a takılan lakaptan geliyor. Sesi güzel olan Mehmet Salih Osman, o zamanların en çok beğenilen ‘Minnoş’ şarkısını en güzel söyleyenlerden biri olunca, lakabı da fırının adı da Minnoş olmuş.

1982 yılında fırını babasından devralan Hüseyin Çörekçioğlu ile geçmiş ve bugüne dair samimi bir sohbet gerçekleştirdik.

“Babam bana ‘boynuz kulağı geçti evlat’ dedi...”

Elektrik-elektronik eğitimi almak için İzmir’de bir yıl yaşayan, ardından Kıbrıs’a dönüp o zamanki adıyla Yüksek Teknoloji Enistitüsü olan Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne kaydolan Hüseyin Çörekçioğlu, hem dedesi hem de babasının mesleğini yapmaya karar vermiş. 1982’de babasının yanında işe başlayan Hüseyin Çörekçioğlu, kısa zamanda kendisini geliştirmiş ve babasının güvenini kazanarak fırının işletmesini devralmış.

Hüseyin Çörekçioğlu, meslekteki ilk yıllarını anlatırken babasının nasıl takdirini kazandığını paylaşıyor: “Babam, ilk zamanlar bu mesleği yapabileceğime inanmazdı, yaptığımı da beğenmezdi. Benim daima öğrenme hırsım vardı. Babamı hep tezgahta ve fırının başında izledim, ona hep sorular sordum. Hatta beni terslediği zamanlar oldu. Bir yıllık bir süreden sonra gün geldi ve babam bana ‘boynuz kulağı geçti evlat’ dedi ve emekliye ayrılmaya karar verdi.”

“Fırında doğdum fırında öleceğim”

1960 yılında Lefkoşa’da Gölek bölgesindeki fırının hemen karşısındaki evde dünyaya gelen ve çocukluktan itibaren babasının yanında birçok anı biriktiren Hüseyin Çörekçioğlu, kendisi için bir tanımlama yapıyor ve “Fırında doğdum fırında öleceğim” diyor.

Çörekçioğlu, diğer mesleklere göre farklı çalışma saatlerini de umursamıyor ve “Herkes yattığı saatte ben işe gitmek için kalkarım. Yıllardır bu düzene alıştım. Mesleğimi severek yapıyorum. Hafta sonu tatilinde dahi fazla uyuyamam ve kalkar balık avlamaya giderim” diyor.

Çöreklerin lezzetinin sırrı onda saklı

Çörekçioğlu, bir marka haline gelen Minnoş çöreğinin gerçek sırrını vermese de çörek hamuruna bazı baharatlar katılıp taş fırında pişirdiğini de söylemeden geçmiyor.

Ramazan Çöreği olarak da bilinen kalp şeklindeki Minnoş çöreğini normal zamanda bulmak zor. Sadece Ramazan ayı döneminde bu çöreğin mis kokusunu duyabilirsiniz.

Çöreği siparişe göre yaptıklarını belirten Hüseyin Çörekçioğlu, “Bu fırın her gün yakılıyor ancak fırından çıkan çörekler sipariş üzerinedir. Çöreklerin çoğunluğu, sandviç dükkanlarına dağıtılıyor. Onlar da önceden sipariş veriyor” diyor.

Ekmek kadayıfının ünü yurt dışına yayıldı

Minnoş ismiyle özdeşleşen bir diğer lezzet ise, ekmek kadayıfı tatlısı. Kıbrıslıların deyimiyle ‘ekmek kadeyifi’…

Minnoş Fırını’nda hem kadayıfın ekmeği hem de tatlısı yapılıyor. Özellikle bayramlarda ikram edilen kadayıfların ekmekleri bu fırından çıkıyor.

Hüseyin Çörekçioğlu’na göre, kadayıfın beğenilmesinin sebebi elde yapılıyor olması.

Kadayıf ekmeklerini her gün bulmak kolay ancak ekmek kadayıfı tatlısı için de önceden sipariş vermek gerekiyor.
Çörekçioğlu, özellikle bayram ve yılbaşı gibi özel günlerde siparişlerin arttığına dikkat çekerek, “Nesil giderek değişse de ekmek kadeyifinin meraklıları hala var. Bayramlarda mutlaka misafirlerine ekmek kadayıfı ağırlamak isteyen kimi müşterimiz kadeyifin ekmeğini alıp evinde kendisi yapıyor kimisi de tatlısını bize yaptırıyor. Hatta İngiltere, Avustralya, Kanada ve ABD’ye giderken kadeyif alan müşterilerim var” diyor.

“Aile olmak böyle güzel bir şey”

Hüseyin Çörekçioğlu’nun iki çalışanı var ancak özel günlerde bu ekip ikiye katlanıyor. Çörekçioğlu, konuya açıklık getirirken aile olmanın önemini de vurguluyor: “Özel günlerde siparişler artıyor. Tüm siparişleri zamanında yetiştirebilmek için hem eşim hem de kızlarım dükkana gelerek bana destek oluyor. Aile olmak böyle güzel bir şey.”

Hüseyin Çörekçioğlu, söyleşinin sonunda babasının topluma katkılarını da anlatmadan geçemiyor: “1963 olaylarında çok yokluk çekiliyordu. Kendi arzusuyla babamın beleşe ekmek dağıttığı zamanlar oldu. Bunu asla unutamam.”