Modern hayatın karmaşa, kaos ve yarışından farklı minimal yaşam tarzıyla var olabilen, öz değerlerine sahip çıkıp, küçük bir ada toplumunun içerisinde ruhunu özgürce bırakabilmiş bir çalgıcı Mehmet Çoban…Bilinen adıyla Çobi’yle, Büyükhan’da Çobi isimli küçük atölyesinin önünde sıcak bir sohbet gerçekleştiriyoruz…

Konuşmasıyla, laflarıyla, danslarıyla, yaşam tarzıyla, ağırlanması, ağırlatmasıyla ve müziğiyle Kıbrıs kültürünü yaşatmaya çalışıyoruz…”

“Kedini bulamamış bir sürü insan var. Her yere de giderim. Bilakis bu memlekette.  Ne kadar çok para kazandığın önemli değil… Çok insan tanırım…O önemli. Az parayla da mutlu olmayı başardım. İsterim ki insanlar da mutlu olabilsin… Küçük şeylerden de haz alabilmen lazım.”

 

Misli KADIOĞLU

Mehmet Çoban, bilinen adıyla Çobi. Büyükhan’da Çobi isimli dükkanında kendi yaptığı deri tütün çantalar, takılar ve otantik kıyafetler satıyor. Sakalları, saçları, rahat ve salaş kıyafetleri yanında sade ve doğal görüntüsüyle dikkat çekiyor. Renkli kişiliği ve yaşam felsefesiyle ise; günümüz insanları ve günümüz gençlerinin aksine; minimal yaşam tarzıyla birçoklarına örnek oluyor. Kıbrıs aşığı bir genç olan Çobi, kendi değimiyle “biraz iş biraz aşkla” konuşmasıyla, laflarıyla, danslarıyla, yaşam tarzıyla, ağırlanması, ağırlatmasıyla ve müziğiyle Kıbrıs kültürünü yaşatmaya çalışıyor… Hayatta sevgi dolu dostlukla ve anlar biriktiriyor…

Seni tanıyabilir miyiz?

Lefkoşa Köşlüçiftlik’te dünyaya geldim. O günden beridir de Lefkoşa’da yaşarım. Eğitim hayatına da Lefkoşa’da başladım.  Tamamına da burada erdirdim. Üniversitede Halkla İlişkiler eğitimi aldım… Çalgıcıyım… Müzisyen değil de çalgıcı diye adletmek daha çok hoşuma gider.

Senin tabirinle çalgıcılığa nasıl başladın?

Bir aile dostumuz bana gitar hediye etmişti. 6-7 yaşlarındayken. Dangır dungur tellere vururdum güya gitar çalardım… Babam “bunu derse gönderelim de böyle çok kafa şişir” dedi. Derse gittim bir iki yıl müzik öğretmeninden ders aldım ve sonra müzisyen oldum. Müzik hayatıma gitarla başladım. Bir dönem de halk danslarıyla ilgilenirdim. 14 yaşında halk dansları ekiplerine müzik yapmaya başladım. Ud çalmaya başladım. Hasbelkader bir tanıdık dernek başkanı “ud çalmaz mısın?” deyince, neden olmasın diyerek başladım. Ud derken cümbüş… Şimdi folklörcülere keman çalarım, darbuka çalarım…

Çalgıcı olduk çıktın anlayacağın…

Street Musicians’dan biraz bahsedelim. Grubunuz var bildiğimiz kadarıyla…

Aslında bir müzik grubu değil, müzik oluşumudur. Sokaklarda müzik yapmaya başladık ilk. Esas amacımız biraz müzik yapmak isteyen, barda müzik yapacak kadar iyi olmayan ya da albüm kaydı yapamayacaklara bir kapı açmaktı. Biraz da insanları sokağa çıkaralım…Çünkü insanlar çok fazla duvarların içerisinde kaldı.

Nerelerde çalıyorsunuz?

Rum tarafında başladık bu işe. Çünkü popülasyon daha fazlaydı. Genç insanların bulunduğu takıldığı bir meydan vardı orada başladık. Günün sonunda baktık ki birçok Türk vardır yanımızda. Bu tarafta da ara ara çalıyoruz. Aslında para kazanmak için yaptığımız bir şey de değildi bu. Hem biz eğlenelim hem de yanımızdaki insanlar eğlensin. Böyle bir iş yapmaya başladık…Adı kaldı…Üç kişilik bir grubumuz var ve bu grubumuza sürekli birileri eklenir. Birileri eksilir. Bazen 12 kişi çıkarız sahneye bazen 3 kişi, 6 kişi…Kışta aynı işi barlarda da yaparız. Bizim grubumuz değil, halka açık bir grup oldu.

Ne tür müzikler çalıyorsunuz?

Reggie ağırlıklı, Kıbrıs müziği ağırlıklı…Kıbrıs müziğini Reggieleştirdiğimiz durumlar da oldu. Ansızdan biri çıkar Rumca bağırır, İspanyolca bağırır şarkılar söyler. Duruma göre her türlü müzik çalıyoruz. Değişik, eğlenceli bir iş.

Ve bir de Büyükhan var senin için. Büyükhan’da ne yapıyorsun?

Burada bir dükkanım var. Handa bir ağırlığımız var, gonduk Han’ın üstüne. Sağolsun herkes bizi sever sevilirik…(espri yapıyor gülüyoruz).  Büyükhan’da çocukluğumdan beri hep dükkanım olmasını istemiştim. İhaleye girdim. Bu işi de gösterince 6-7 yıldır deri işi yaparım ama Bbüyükhan’da bir yıl oldu.

Burada güzel bir sosyal ortam oldu bizim için. Arkadaşlarımızla takılırık, burada müzik yaparık. Han’ın büyüsüne kapılırık…İnsanlar turistler bizi dinler…Biraz iş, biraz aşk, takılıyoruz… “Easy” bir hayat. Minimal yaşam minimal harcama…

Deri işine başlangıcını bizlere anlatır mısın?

Deri işine de kendime bir tütün çantası yaparken başladım. Arkadaşlarım “bana da bir tane yap, ona da bir tane yap” demeye başladı. Baktım olucu bu iş. O zamanlar, çok tütün içen yoktu, yapmaya başladık sonra da insanlar tütün içmeye başladı. Naylonun içinde kağıt, filtre gezdirmektense; bir çantası var insanlara cazip geldi. Küçük bir atölyem vardır…

Nereden yapıyorsun bu tütün çantalarını?

Kullanılmış deriden yapıyorum. Geri dönüşüm olması için. Bazen buradan bazen İstanbul’dan alırım malzememi. Doğaya da katkımız olsun. Biz harcamadıkça üretmesinler diye kullanılmış deri kullanmaya çalışırım. Kumaşları ise oradan buradan kullanırım. Doğaya saygımız olurken, insanlara da örnek olalım, insanların kullanılmış yaşanmış olan şeyler de hoşuna gidiyor.

Tarzın da biraz farklı…Hayat görüşün nasıl?

Harcadık sonra harcıyorsun. Para da bu harcadıklarımız içerisinde en önemlisi. Bu kapital düzende. 10 bin TL de kazansan yine yetmez…Onu anladığım gün ben dedim ki, az para kazanıp az para harcayacağım. Az harcayacağım derken de insanlar yanlış anlamasın. İsterim insanlar rahat olsun. Kendini bulamamış yaşlılar da olabilir. Kendini bulamamış bir sürü insan var. Her yere de giderim. Bilakis bu memlekette. .. Ne kadar çok para kazandığın önemli değil… Çok insan tanırım…O önemli. Az parayla da mutlu olmayı başardım. İsterim ki insanlar da mutlu olabilsin… Küçük şeylerden de haz alabilmen lazım.

Hayallerin planların?

Beni mutlu edecek her şeyi yapacağım.

Seni ne mutlu ederdi?

Sevgi dolu bütün ortamlar beni mutlu edebilir. Gezmek…Halk danslarıyla da bütün dünyayı geziyorum.

Hangi ekiptesin?

Şu anda Lapta Belediyesi’nin müzik koordinatörlüğünü yapıyorum. Müzik ve koordinatörlüğüne yardım ediyorum. Fırsat buldukça da başka ekiplere de yardımcı oluyorum. Bu işi profesyonel yapıyorum.

Halk danslarıyla birlikte de bir nevi Kıbrıs Kültürünün içerisindesin…

Aslında bir nevi değil, tamamen içerisindeyim.  Biz sadece festivallerdeki halk danslarıyla sınırlı kalmadık. Bir sürü bara Kıbrıs gecesi düzenleriz. Kıbrıs urbalarını giyer otantik bir ortam yaratmaya çalışırız sahnede. Maksat insanlar da alışsın o işe.

Arkadaşım Kemal ile de bir projemiz var. Kıbrıs tüten müzikler yapmak isteriz. Rum tarafında bir grup var onunla diyaloğa girmeye çalışıyoruz. Onlar da otantik müzik yaparlar…Onlarla da ortak müzik yapmak isteriz. Uluslararası festivallere katılabiliriz Rum-Türk olarak. Orda burada konserler verebiliriz.  Kıbrıs ezgilerinin duyulduğu müzikler yapmak isteriz. Benim  kendi projem var. Eski anonim Kıbrıs parçalarını bütün enstumanlarnı ben çalacağım yapacağım torunlarıma hediye kalsın…Konuşmasıyla, laflarıyla, danslarıyla, yaşam tarzıyla, ağırlanması, ağırlatmasıyla kültürü yaşatmaya çalışıyoruz…