Nidai Güngördü ile küçük yaşta yaşadığı esirlikten, öğrenci hareketlerine, Girne’ye gelişinden, ilk meslek seçimi kararsızlıklarına özel yaşamı ve Girne için hedeflerini konuştuk.

“1985 Nisan ayında belediyede işe başladım. Belediyede işimi çok önemsedim. Her gün işime severek gittim. Zevkle çalıştım. Şehre hizmet etmek, şehirde bir şeyler yapmak bana kendimi mutlu hissettiriyor.”

“Girne için hedeflerimiz var. Girne Akdeniz’in tarihi doğal güzellikleri ve yat limanıyla önemli bir kasabası. Son zamanlarda gerek GAÜ gerekse farklı iki üniversitenin şehre kampus açmaya karar vermesiyle Girne’de, turizm yanında öğrenci hareketi de ivme kazandı.”


Misli Kadıoğlu

Turizm kenti Girne’nin enerjik, insancıl ve azimli bir belediye başkanı var. Şehrin insanını, sorunlarını ve ihtiyaçlarını özümsemiş ve Girne’nin hak ettiği değeri bulması için canla başla çalışarak son seçimlerde halk tarafından Belediye Başkanı ilan edilen Nidai Güngördü… Sokaktaki her vatandaşı adeta evinin bir bireyi, turisti ise misafiri gibi selamlayan, saran, attığı her adımda halkın sorunlarını dinleyen ve hiç sıkılmadan, yorulmadan Girne ve Girneliler için çalışan bir başkan. Güngördü ile Girne’yi kucaklayan bir buluşmada, özel yaşamı, çocukluğu, gençliği ve şehri konuştuk… Onun yaşamına bir kapı araladık…

Küçük yaşta başlayan göçmenlik…

1958 Limasol doğumlu olan Güngördü, 1963 olaylarının ardından Binatlı’ya göç ederek ailesiyle birlikte dayısının evinde 4-5 yıl göçmen olarak yaşadı. 7 kardeş olan Güngördü’nün babası Baf’ın Reçça köyünden… Babası Limasol’a giderek liman işçisi olarak çalışmış. Babasının 1942 yılında İngiliz askerlerinden biri olduğunu anlatıyor Güngördü. Annesi ise Limasollu.
Dayısının evinde yaşadığı 4 yıllık süreç içerisinde önce Binatlı’da okula başlamış. İlkokul 4’üncü sınıfta ise olaylar nispeten yatıştığı için ailesiyle birlikte Limasol’daki evlerine dönmüşler. “Evimiz Limasol’un Rum kesimindeydi. Dr. Cemal’in kliniğinin arkası. Okula Sedat Simavi ilkokulunda devam ettim.” diyor.

Orta gelirli bir ailenin çok enerjik oğlu

Ortaokulu 19 Mayıs Lisesinde okuyan Güngördü. “Okul saatlerinin dışında çoğu saatlerimi evimiz Rum mahallesinde olması nedeniyle Rum ve İngiliz çocuklarıyla geçirdim. Bu nedenle o dönemde çok iyi İngilizce ve Rumca konuşmayı öğrendim” diyor.  Orta gelirli bir ailenin çocuğu olan Güngördü, çok enerjik, arkadaşlarıyla kolay uyum sağlayan arkadaş grubu içerisinde sevilen, saygılı bir çocuk olduğunu anlatıyor. Küçük yaştan itibaren kitap okumaya karşı ilgisi olan Güngördü, o yaş grubunun bütün klasiklerini okuduğunu söylemeden geçmiyor.

16 yaşında 96 gece esir kaldı

19 Mayıs Lisesi’nde öğlenciyken yaz tatilinde savaş çıktığını anlatıyor. Henüz daha genç bir delikanlı olduğu zamanlarda esirlik de yaşamış. Hayatında derin izler bırakan o günleri şu sözlerle anlatıyor:
“16 yaşındaydım. Esir düştüm. Bizi önce futbol sahasına sonra da bir okula götürdüler. 96 gece esir kaldım. Esir kampının en küçüklerinden biriydim. Belki de tek…”

Evleri Rum mahallesinde olduğu için babasına gelen bir haberle 15 Temmuz’da yeniden onlara göç yolları görülmüş. Bu kez, apar topar Limasol’daki futbol sahasının yanında teyzesinin evine gitmişler. Savaş çıktığında amcasının evinde olan Güngördü, kısa sürede çatışma yaşanmasının ardından bir öğleden sonra Limasol halkının esir alındığını anlatıyor.
Diğer erkekler gibi Güngördü de esir kampına götürülmüş.

Girne serüveni nasıl başladı?

Esirliğin ardından BM denetiminde esir değişimiyle Limasol’dan Lefkoşa’ya Atatürk İlkokulu’na götürüldüğünü söyleyen Güngördü, Ekim sonu ise Anafartalar Lisesi’ne kaydını yaptırmış. “Ailem İngiliz üslerinde olduğu için ailem benimle değildi. Şimdiki halk kütüphanesinin olduğu yerde genelde öğretmen koleji öğrencilerinin kaldığı erkek yurduna yerleştirildim.” diyor.  

Bir de anısını paylaşıyor bizlerle Güngördü. Ve başlıyor anlatmaya:

“Anafartalar lisesine gidip kaydımı Lise 2’ye yaptırdım. Fen bölümünde okumak istiyordum ancak sınıf dolu olduğu için beni Edebiyat bölümüne yazabileceklerini söylediler. Kabul etmedim. Geç kalmışım. Bende ‘Sinemada değildim. Esirdim’ diyerek ısrar ettim ve sonunda Fen bölümüne yazıldım”

 Gemi kaptanı ve mühendislik arasında seçim…

Girne için o dönemki izlenimlerini soruyoruz... Güngördü, “Bizim için Girne yeni bir şehirdi. Limasol’dan sonra burası çok küçük geldi. Liman olması çok önemliydi” diyor. Her ne kadar da savaşın verdiği korkular yaşanmış olsa da gelecek hayallerinin yavaş yavaş yaşandığı o yaşlarda, Güngördü’nün de gelecek planları kafasını karıştırmış. Babası limanlarda çalıştığı için gemi kaptanı olma yönünde olan düşünceleri daha sonra mühendisliğe yönelmiş. Ve ÖSS’ye girerek Ankara Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü kazanmış…

30 yılı aşkın dostluklar…

Ankara’da Ayrancı Yurdu’na giden Güngördü, kendisini öğrenci hareketlerinin içerisinde bulduğunu belirtiyor. Çeşitli eylemlerde yer alan Güngördü, 5-6 yıl Ankara’da yaşadığı süreç içerisinde 6 değişik evde yaşamış. 1980 darbesinin olduğu dönemde, kitap okuma özgürlüğünün kısıtlandığını sinema, tiyatroların yasaklandığını anlatıyor. Ankara’da bu süre zarfında kurduğu dostluklardan da bahseden Güngördü, 30-32 yıldır halen daha Ankara’dan görüştüğü dostları olduğunu söylüyor. Ayrıca,  Kıbrıs’a tatil için geldiğinde inşaatlarda çalışmış, yapıcılık boyacılık da yapmış Girne Belediye Başkanı.

Libya’ya gidecekken Girne Belediyesi’nde iş…

Güngördü, Girne Belediyesi serüvenine başlangıcını ise şöyle anlatıyor:

“Libya ve Arabistan’a bir şirket mühendis götürecekti. Bu nedenle görüşmeler yapıyordum. 1985 yılının haziran ayında, o dönemin belediye başkanı Ziya Rızkı ve sorumlu mimar Rasıh Keskiner, bana sordular…1985 Nisan ayında belediyede işe başladım. Belediyede işimi çok önemsedim. Her gün işime severek gittim. Zevkle çalıştım. Şehre hizmet etmek, şehirde bir şeyler yapmak bana kendimi mutlu hissettiriyor.” diyor.

Ayrıca, belediyede çalıştığı süreç içerisinde çeşitli sosyal etkinliklere katılan Güngördü, Girne Sanat Derneği kurucu üyelerinden… Doğan Türk Birliği’ne 2 farklı dönemde yöneticilik de yaptı.

1985’ten 1996’ya belediyede memur ve şube amiri, 1996’dan 2010’a belediyede müdürlük görevinde bulunan Güngördü, 2010 yılında seçimlere girmeye karar vermiş. “Ailem ve çevremin desteğiyle başkanlık seçimlerine katıldım. Çok iyi hazırlanmama rağmen çeşitli nedenlerden seçimi az bir farkla kaybettim. Ardındansa belediyede görevim engellendi. Haksız yere görevimden alındım.” diyor.

4 yıl sürgün hayatı yaşadığını anlatan Güngördü yılmamış, her gün mesai yapmış ve bu süre içerisinde de seçimi kaybetmeyeceğini çok iyi etüt etmiş.  Arkadaşları, ailesi ve sevenleriyle güzel bir seçim sonucu alan Güngördü, seçim öncesi 20 kişilik bir grupla değerlendirmeler yaptıklarını seçime yeniden katılmasının uygun olacağı görüşüyle hareket edip,  bağımsız aday olduğunu söylemeden geçmiyor. Ve Güngörü, 29 Haziran da Girnelilerin verdiği destekle 700 oy farkla seçimi kazanıyor.

 

“Girne turizm yanında öğrenci hareketiyle de ivme kazandı”

Girne’deki hedeflerinden söz eden Güngördü, şöyle konuşuyor:

“Girne için hedeflerimiz var. Girne Akdeniz’in tarihi doğal güzellikleri ve yat limanıyla önemli bir kasabası. Son zamanlarda gerek GAÜ gerekse farklı iki üniversitenin şehre kampus açmaya karar vermesiyle Girne’de, turizm yanında öğrenci hareketi de ivme kazandı. Yoğunlukları ve ülkeye gelişleri dikkate almak zorundayız. Kentin 35 bin kişilik bir nüfusu var. Tatillerde gelenler ve Girne’de ikinci evi olan ailelerinde gelmesiyle kentin nüfusu yaz aylarında 2 katına çıkıyor. Bu nedenle de plan projeler yapmak zorundayız. Trafik sorununu gidermek için başladığımız uygulamalar, içme suyu sorunu ve evsel atık sorununu aşmak önceliğimiz… Projeler dahilinde aynı zamanda imar planı için yetkililerle temas halindeyiz. Girne’ye imar planı şart… Kültür sanat faaliyetlerimiz ise artarak devam ediyor.”

Röportajımızın sonunda hayatının her evresinde eşi ve çocuklarından destek gördüğünü de belirten Güngördü’nün sevenlerinden aldığı güçle, Girne için hizmet verebilmek adına heyecan ve mutluluğu gözlerden kaçmıyor. Biz de Girne Belediye Başkanı Güngördü’ye başarılarının devamını diliyoruz.