Gazimağusa’da güllü, mezdekili ve salepli dondurmalarıyla bilinen Zekeriya Ateş, alanında idol olmuş bir isim…

Uzun bir süredir, kayınpederinden miras kaldığı fıstıkçılıkla evine ekmek götürüyor…

Bir zamanlar “Dondurmacı geldi” diye etrafı çınlatan sesi, şimdilerde, “Fıstıkçı geldi” diye çınlatıyor…

Gazimağusa sur içinin tarihi sokaklarını, Gazimağusa Limanı’nı, terminali, Sakarya’yı ve daha bir çok bölgede arıyor ekmek parasını…

Sabahın erken saatinde başlıyor yolculuğu, kavurduğu fıstıklar bitene dek sürüyor… 30 kilo fıstık satabilmek için 6 saat yürüdüğü oluyor… Mahallelere ve işyerlerine giriyor… O’nun gibisini yapan yok bölgede… Geldiğini gören arabanın başına üşüşüyor… Kilosu 6 TL’den satıyor, özenle kavurduğu fıstıklarını… Yiyen tadına doymuyor…

Alışkanlıklar değişti…

 

1978’den beri…

Zekeriya Ateş, 1944 doğumlu. Türkiye’nin Kayseri ilçesinde hayata açmış gözlerini. Tam 70 yaşında. 1974’te gelmiş Kuzey Kıbrıs’a askerlik görevini yapmak için. Burada evlenmiş hayat arkadaşı Yıldız hanımla… Bu evlilikten 4 çocuğu olmuş… 8 de torun sahibi …

Zekeriya Ateş, 1978’de başlamış, dondurma ve fıstık satmaya. Halen devam ediyor.

Narinciye Fabrikası’nda çalışmış bir süre, fabrika kapatılınca, kaynatası Nidai Tamavcı ile başlamış çalışmaya. Dondurma ve fıstık satmayı ondan öğrenmiş.

“Bölgede kuruyemişçi çoğaldı. Alışkanlıklar değişti” diyen Zekeriya Ateş, geçmişle günümüzü kıyaslıyor istemese de. Kısacası zamana inat direniyor… Satışlar, eskiye nazaran çok düşse de, birkaç kuruş kazanmak için çaba sarf ediyor azimle…

Araba olsa daha kolaydı diyor, ancak maddi imkansızlıktan el arabasıyla dolaşıyor. “Zamanla yaşam şartlarının ve alışkanlıkların değişti” diyor, umutsuz bir ses tonuyla…

Zekeriya Ateş, “Mahalleye girdiğimizde, çocuklar sıraya girerdi. Ellerinde, 2-3 kuruşlarıyla… Kaynatam rahmetlik oldu. Kayınlarımla anlaşamadım. Dondurma işinden vazgeçeli, 15 yıl oldu… Hala benim gibini yapan yok…” diye konuştu geçmişi özleyen gözlerle…

 

Eskisi gibi değil!

Elim, ayağım sağ oldukça fıstık kavurup satacağım diyen Zekeriya Ateş, işlerin eskisi gibi olmadığını belirtti ve ekledi:

“Fıstıkçılığın yanı sıra, bir otelde bahçıvan şefi olarak çalıştım, daha sonra emekli oldum. Fıstıkçılığı hiç bırakmadım. Sağlığım el verdikçe yapmaya devam edeceğim. Mağusa’da benim gibi fıstık kavuran yok. Londra’dan müşterilerim var. 30 kilo yani 60 paket günde satıyorum. Sabah 08,00’da çıkıyorum yola, akşam 7’ye kadar… Yaz aylarında satışlar biraz daha düşük, kışta daha iyi… Ekmek paramı çıkartırım, herkes benden, ben de müşterilerimden memnunum.

Geçmişte, satışlar daha iyiydi… Eskisi gibi değil artık. Hiçbir şey eskisi gibi değil! Melendi fırıncı vardı, fıstıkları onun fırınında kavururduk. Günde 100 kilo fıstık içi kavururduk. Rahmetlik Mehmet Dede, yani ‘Dedeko’nun büfesinin yanında, 2 saatte bitirirdik, tümünü. Satmaya yetiştiremezdik. Fırın kapanınca evde yapmaya başladım. Şimdi, 30 kiloyu satmak için neredeyse bütün gün dolaşırım.

Bandabuliya diye bir şey kalmadı… Bir zamanlar, sur içi, bayram yeri gibiydi… Köyden gelenlere, şoförlere dondurma ve fıstık satardık. Şimdi suriçinde insan yok!”

 

 “Benim gibi yapan yok”

“Benim gibi yapan yok” diye gururla övünüyor Zekeriya Ateş ve ekliyor:

“İşler çok düştü. Allaha şükür emekli çıktım. İdare ediyorum. İmkanım olsa, bir araba alır, daha çok satarım, ancak yok. Buna da çok şükür… Satabildiğim kadar kavuruyorum.   Fıstıkları, tüccardan alırım, çürüklerini tek tek ayırıp temizlerim. Ardından tuzlayıp, 2 saat süreyle fırına veririm. İyice kavrulması için yarım saate bir karıştırırım…

Daha sonra tartıp, poşetlere koyarım. Satışa çıkarım. Haftanın 3 günü kavururum.”