Çınarlılı Hasan İnkaya ve Altınovalı eşi Lema hanım, ayni yastığa 54 yıldır, seve seve baş koyuyor.    

  Hastalıkta da sağlıkta da beraberliğe yemin veren İnkaya çifti, Çınarlı’daki bahçesi gül kokan evlerinin kapısını North Cyprus için araladı. 

  Hayatlarını birleştirdikleri ilk günden beridir, sağlam duygularla kurulan evliliklerinin temelinin sarsılmadığı gibi yıkılmadığına da vurgu yapan İnkaya çifti, yeni hayat kuracaklara, “Evlilikte, saygı, sevgi, güven ve hoşgörü şart!” diye nasihatte bulundu.

  Emekliliklerine kadar, evlatlarını yetiştirebilmek için her türlü işte yılmadan çalışan çift, 3 evlat, 6 torun, 1’i yolda 5 de torun sahibi… 

  Birbirlerine sevgiyle bakan İnkaya çifti, çalışkan, dürüst ve vicdanlı evlatlar yetiştirmenin gururunu yaşıyor.

 

“Biri kapmadan kapayım dedim ve kaptım!”

 

  “Dolmam meşhurdur” diyerek, ocaktan yeni aldığı dolmalarla mutfaktan çıkıyor Lema hanım, neşesiyle, evine de dokunduğu hayatlara umut oluyor. 

  “Hasan, ablamın kocasının kardeşidir!” diyen Lema hanım, “nasıl tanıştınız?” sorusuna, kestirmeden “Biri kapmadan kapayım dedim ve kaptım!” diye net yanıt veriyor. Ardından basıyor, kahkahayı… 

  Ailesine katkı için, 13 yaşından emekliliğe kadar çalıştığını kaydeden Lema hanım, 1942’de Altınova’da doğdu.

  Kamyoncu Şaban’ın 5 evladından biri olan Lema hanım, yeri geldi baba mesleğini kamyon şoförlüğü, yeri geldi marangozluk yaptı, atölyede tahtalara cila attı.

  Lema hanım, hayatını şöyle anlatıyor:

  “Okula 2 yıl gittim. Kızları iliştiğini babama söyledim diye, hoca beni dövdü. Bende, beni dövünce kaçtım, bir kere daha gitmedim. Hocanın adını unuttum! Okulda köpürülmüş kızlar vardı, onları incitirdi. Ben küçüktüm, beni incitmezdi. Okulu bıraktım diye, hiç pişman değilim. Adımı da yazarım, hesap da yaparım. Kendi kendime öğrendim. Kardeşlerimden bir tek Gülsüm okudu. Babam okutamam deyince, öğretmen kapıya geldiydi. ‘Okutun bu kızı’ diye, o da başardı, bursu okuyup, liseyi bitirdi.

  Evlenene kadar babama, evlendikten sonra da eşime yardımcı oldum. Demet bağladım, badadeze gittim, kombay arkasında işledim, kamyon-traktör sürdüm. Altınova ve Topçuköy arasındaki İngiliz’in çiftliğinde yıllarca çalıştım. Koyunların gübrelerini taşırdım, kamyonunan. O yıllarda kadın şoför yoktu. Beni parmakla gösterirlerdi. Babamdan alıştıydım, kamyon sürmeyi. Motor dışında her türlü aracı sürerim.  

  Babamı 1962’de kaybettik. 2 yıl sonra Hasanla evlendim. 22 yaşında evlendim. Babam varken, şartlar iyiydi, öldükten sonra zorlaştı. Annem çok zorluk çekti. 

  Ablam,  Hasan’ın kardeşini tutardı. Hasan, çok yavaştı. Birbirimizi bilirdik, beğenirdik. Bakışırdık.  İçimden dedim, ‘Eniştem yavaş, bu da yavaş. Bunu da ben kapayım, biri kapsasın’ ve biri almadan kaptım.

   Kaynanam da çok severdi beni. İstediler, annem da verdi. Dünürcülük da olmadı… Annem da dünürleriynan iyi geçinirdi. 1964 nişan olduk, 1965’te evlendim. 1966’da Şaban’ı, 1969’da Ayten’i 1972’de de Şerife’yi kucağıma aldım. Ayten liseyi bitirince, İngiltere’ye gelin gitti, hala orada yaşar, tatillerde gelir. Diğer kızım yanımda, torunlarla ...”

 

“3 gün 3 gece düğün yaptık”

 

  Aile arasında yüzükleri taktıktan bir yıl sonra, düğün yaptıklarını anlatan Lema hanım. Altınova’da doğup büyüdüğü evde, 3 gün 3 gece düğün yaptıklarını anlattı.

  Her geceye bir gelinlik giydiğini anlatan Lema hanım, o yıllarda yalnızca el makinelerinden fotoğraf çektiklerini söyledi ve devam etti:

  “Kına gecesi öncesinde, köye bayraklar asılır ve davullu zurnalı köy gezilirdi. Sabaha yakın kına yakılırdı. Ertesi gün, tebrik başlardı. Herkes birbirine yardım ederdi. Düğün yemeği, etli kuru fasulye, tava, pilav ve salataydı. Ertesi gün nikâh kıydık, daha sonra, şimdi oturduğum eve gelin geldim. Kaynanam da bizle kalırdı. O benim çocuklarıma ben de ona baktım. Seve seve baktım.”

  Çevresi tarafından sevilip sayılan bir kimse olan Leyla hanım, doğayı ve çiçekleri çok sevdiğini belirttikten sonra, ayrelli, gafgarıt, hostes gibi doğanın hediyelerini toplamaktan da büyük keyif aldığını anlattı.

 

“Birbirimizi kırmadık”     

  

  Leyla hanım, eşinin diyaliz hastası olduğunu da sözlerine ekleyerek, eşinin iyi bir eş iyi bir baba olduğunu sözlerine ekledi.

  Eşinin sakin bir kişi olduğunu anlatan Leyla hanım, uzun yıl evli kalmanın sırrının karşılıklı güven, sevgi ve saygıdan kaynaklandığını söyledi ve “Birbirimizin kalbini hiç kırmadık. Saygı gösterdik, sevdik. Kararlarımızı hep ortak aldık” dedi.

 

“Hep yanı başımda”

  1944’de, Çınarlı’da dünyaya geldiğini anlatan Hasan İnkaya, 7 çocuklu Mustafa Mehmet Emin’in en küçük evladı olduğunu belirterek, eşiyle severek evlendiğini anlattı.

  “Leyla, yengemin kardeşiydi, çalışkanlığıyla bilinirdi” diyen Hasan İnkaya, geçmiş yıllarda yaşam şartlarının zorluğundan bahsederek, şimdilerde yaşamın kolaylıklarından söz etti ve şöyle konuştu:

  “Babam okutamadı bizi. Evde 7 çocuktuk. Babamı, ben 16 yaşındayken, kaybettik. İnşaatlarda yapıcılık yaptım önce sonra asker oldum daha sonra Kooperatifte şoför olarak çalışıp emekli oldum. Evlendiğimde askerdim, esir oldum. Hala kalbimin yakınlarındaki kurşunla yaşarım. Doktorlar tehlikeli diye çıkartmadılar. Çocukluk yıllarım çok zor geçti. Evlendikten sonra, Leyla’la birbirimize desek olduk, çocuklarımızı büyüttük. Mutlu olduk hep. Yıllarca annemle oturduk, daha sonra ablam eşini kaybetti. Ablamı ve yeğenlerimi da yanımıza aldık. Geçindik.”

  Leyla hanımın yaşam kaynağı olduğunu söyleyen Hasan İnkaya, “Leyla hep yanı başımda. Haftanın 3 günü diyalize götürüp getiriyor beni. Bir an olsun yalnız bırakmıyor. Allah başımdan eksik etmesin. Uzun süre mutlu olmanın formülü, karşılıklı sevgi, saygı ve güvendir” dedi.