Cumhurbaşkanı adayı Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kanal T’de yayınlanan programda, Haberci Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Bilbay Eminoğlu, Yazı İşleri Müdürü Gizem Özgeç, Haber Müdürü Efdal Keser ve Yayın Danışmanı Köşe Yazarı Hasan Erçakıca ile Okur Temsilcisi Köşe Yazarı Dilek Kırıcı’nın sorularını yanıtladı.

“5 yıllık stratejiler öne çıkmalı”

Haber Gazetesi Köşe Yazarlarından Dilek Kırıcı’nın moderatörlüğünü yaptığı programda Cumhurbaşkanı adayı Erhürman, seçim süreci ile ilgili soruyu yanıtlarken sahada çok çalıştıklarını söyledi. Gittikleri her yerde insanların yoğun ilgisi ile karşılaştıklarını ve herkes ile konuştuklarını belirten Erhürman, “Aralıksız bir şekilde kendi vizyonumuzu anlatmaya çalışıyoruz. Umarım ki bu seçim gerçekten vizyonların tartışıldığı ve iki ay içindeki stratejilerin değil, 5 yıllık stratejilerin konuşulduğu bir arena olur. Ancak tam da arzu ettiğim gibi değil. Bizim meselemiz varlığıyla kültürü ile Kıbrıs Türkünü geleceğe nasıl taşırız meselesidir. Bunun ekonomik, Kıbrıs sorunu, dış politika gibi yönleri vardır ve esasında bunların üzerinde yoğunlaşmak gerekir” dedi.

Türkiye ilişkilerin her zaman önemli bir konu olduğunu ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye ile doğrudan ilişkilendirilmesinin yanlış olduğunu ifade eden Erhürman, Kıbrıs Türk halkının ciddi sorunları bulunduğunu, hidrokarbon sorunu olduğunu, bu konuda pek çok aktör devredeyken ülke içindeki sorunları da çözümlemek gerektiğini anlattı.

Erhürman tüm adayların birlikte katılacakları televizyon programlarının yararına işaret ederek kendisinin bu tür programlarda seve seve yer alacağını açıkladı ve her gazetecinin kendisine soru sorma hakkı olduğunu belirtti.

Parametrelerin önemi

Tufan Erhürman, kendisinin siyasi eşitlik konusunda çok hassas olduğunun ve 2017 yılında Cenevre’deki süreçte ‘Erhürman Kıbrıslı Rumları siyasi eşitlik konusunda uyardı’ söyleminin yer aldığının anımsatılarak o günden bugüne siyasi eşitliğin ne olduğunun sorulması üzerine de “BM Parametreleri her zaman önemlidir ve bunun dışına çıkmak kolay değildir. Bunun yanında bir de uyuşmazlık konuları var. Bizim için siyasi eşitlik tartışma konusu olan bir şey değildir. Siyasi eşitlik temel parametredir. İki toplumluluk, iki kesimlilik, federasyonun alt başlıkları olarak tek egemenlik tek vatandaşlık tek uluslararası kimlik bunların hepsi Güvenlik Konseyi kararlarına girdi. Güvenlik Konseyi çözümün formülü bunlardır dedi. Bunlar artık parametrelerdir. Uyuşmazlık konusu olanlar ise mülkiyet, toprak, güvenlik ve garantilerdir. Ama bunların çözüm formülü ile ilgili BM’nin Güvenlik Konseyi kararlarında hiçbir şey yoktur. Hiçbir Güvenlik Konseyi kararında güvenlik ve garantilerin nasıl çözümleneceği yer almaz” dedi.

Tufan Erhürman aynı şekilde, mülkiyet ve toprak sorunlarının çözüm parametrelerinin ne olduğunun da Güvenlik Konseyi kararlarında yer almadığını, bundan dolayı sonuç odaklı bir çözüm isteniyorsa, parametrelerin tartışılmaması gerektiğini vurguladı.

“Siyasi eşitlik tartışma konusu olamaz”

Erhürman “Sayın Guterres de sonuç odaklı görüşmelerden bahsediyor. Peki, sonuç odaklı olacaksa siyasi eşitlik gibi Güvenlik Konseyi kararlarında defalarca yer almış bir konuyu siz tekrardan tartışma konusu haline getirirseniz o zaman federasyonun da tek egemenliğin de tek vatandaşlığın da tek uluslararası kimliğin de iki kesimliliğin, iki toplumluluğun da tartışılması lazım. Bunları tartışırsanız sonuç odaklı bir alandan çıkmış sayılırsınız. Guterres belgesinde siyasi eşitlik maddesi vardır. Ama siyasi eşitlik tartışma konusu olarak girmemiştir. Dönüşümlü başkanlık var ve en az bir olumlu oy ilkesi yer almaktadır. Ayrıca etkili katılıma da vurgu yapılmıştır. Guterres Kıbrıslı Türkler bir olumlu oy istiyor, Kıbrıslı Rumlar ise Kıbrıslı Türklerin sadece yaşamsal konularında bir oy ilkesini kabul ediyorlar diyor. Bunlar Guterres çerçevesine yazıldıysa benim Guterres çerçevesi ile ilgili tanımım bu çerçeve geriye kalan tartışılması ve çözümlenmesi gereken konuları sıralayan bir çerçevedir. Bu hukuki bir metin değildir. Bütün bunların konuşulması gerekir. Bugüne kadar hiçbir belgede sadece yaşamsal konularda Kıbrıslı Türkün bir olumlu oyu aranacak diye bir ibare yoktur. Crans Montana hiçbir şekilde siyasi eşitlik gibi bir temel parametreden hareketle bitemezdi. Yani bir temel parametreyi ben halkıma anlatamam iddiası ile o masadan kalkılması mümkün değildi. Guterres’in buna müdahale etmesi gerekirdi. Anastasiadis Berlin’e kadar bizimle dalga geçti. Berlin’de aniden 91 yılındaki karar ortaya çıktı. Orada yer aldığı şekli ile siyasi eşitlik temelinde bir federasyon zemindir denildi. Bu karar hep vardı. Ben Rum siyasilere hep söyledim siz bu konuyu açarsanız bu bizim taraftan da iki toplumluluktan iki kesimliliğe, federasyondan tek egemenliğe kadar her şeyin açılması anlamına gelir. Biz neyi toplarsak toplayalım buradan çözüme gitmeyiz. Siz bunu tartışma konusu yaparsanız bu sonuç odaklı bir müzakere sistematiği değildir dedim. O gün de söyledim bugün de söylüyorum” şeklinde konuştu.

“Kimseyle polemiğe girmem”

Tufan Erhürman bir soru üzerine seçim propagandası döneminde kendisinin ne yapılması gerektiğini söylediğin iyi bildiğini, diğerlerinin de ne söylediğini anımsadığı ifade ederek, “Ben ne yapacağımı söylüyorum. Benim ne yapacağımı söylediğim şeyler şu ana kadar yapılmadıysa, halk bunu anlayamayacak durumda değildir. Kıbrıslı Türkler çok zeki insanlardır. Bundan dolayı adayların ne söyleyip ne söylemedikleriyle uğraşmam. Hangi adayın daha önce ne söylediği hep akımdadır. Ama ben kimseyle polemiğe girmek istemiyorum. Bu memlekette insanların böyle şeyler duymak isteyeceğini de sanmıyorum. Bizim insanlarımızın kavgayı, patırtıyı çok sevdiği kanaatinde değilim” dedi.

“Halkın bütününden oy istiyorum”

Tufan Erhürman ikinci tura kalması halinden YDP’nin kendisini destekleyeceği yönündeki söylemlerin hatırlatılması üzerine de partiler düzeyinde bir destek alışverişi içerisinde olmadığını ve olmayacağını da söyledi. Erhürman, “Ama hangi partinin tabanından bana oy gelecekse hiç birinden şikâyet etmem. Çünkü ben Kıbrıs Türk Halkının bütününden oy istiyorum ve Kıbrıs Türkünün her konumuyla geleceğe taşınmasıyla ilgilenen bir vizyon ortaya koyuyorum. Bu vizyonu benimseyen hangi partinin tabanı olursa olsun bana oy verebilir. Ben hiç kimseye şuradan ya da buradan oy istemem demiyorum. Çünkü cumhurbaşkanı Kıbrıs Türk halkının cumhurbaşkanı olacak” diye konuştu.

Doğru zemin vurgusu

Erhürman Türkiye ile ilişkiler konusundaki soruyu yanıtlarken doğru zeminde diplomatik ilişkilerin önemine dikkat çekti. Erhürman, “Doğru zeminden kastım evet biz kendi ayaklarımız üzerinde duracağız. Ekonomik olarak, demokratik olarak kendi kendimizi yöneteceğiz. Masada da şu anda var olan formül üzerinden bir an önce çözüme gitmeye çalışacağız. Bu zeminde iyi diplomatik ilişkiler kurmalıyız diyorum. Maraş Konusunda bir toplantı düzenlenecekse bizim buradaki ilgili çevrelerin öncülüğünde düzenlenmesi gerekirdi. Ben bunu söylüyorum. Bu toplantı düzenlenecekse, buradaki siyasi partiler o toplantıda bulunmalıydı. Cumhurbaşkanı açılış konuşmacılarından biri olmalıydı. Maraş konusunda Türkiye’den birilerinin güvenlik konseyi kararları dışında bir formülü varsa bun yanlıştır. Bunu söylemiştim ve hala aynı görüşteyim. Biz artık buradan oraya Türkiye’dekiler de oradan buraya konuşmaktan vazgeçmelidirler. Bunu net bir şekilde ortaya koyuyorum. Yani doğru düzgün iletişim kurmak zorundayız. Çünkü Türkiye garantörümüzdür. Türkiye’den bize maddi kaynak gelmeyecekse bunu da oturup konuşmalıyız ve ona göre plan, program yapmalıyız. Türkiye’deki sistemden dolayı muhatap bizim cumhurbaşkanımızdır” dedi.

“Seçime yönelik açıklamalar yapılmamalı”

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman İngiltere’den doğrudan uçuşların gerçekleşip gerçekleşemeyeceği yönündeki soru üzerine,  “Biz turizmi dışarıda pazarlarken insanlara somut şeyler söylemek durumundayız. Burada esas mesele İngiltere’ye gidip de dönüşte İngiltere’deki Brexit olayından sonra AB’den çıkılması nedeniyle KKTC’ye doğrudan uçuşlar olabilir demek yerine, bunun gerçekleşmesi için makamlarla müzakere yapmak lazım. Yani doğrudan uçuşların önündeki engeller kalktı şeklindeki açıklamalar hiç mantıklı değil. Sorun AB veya Avrupa Hukuku değildir. Kaldı ki İngiltere özellikle üslerden dolayı Güney Kıbrıs ile çok yakın ilişki içerisindedir. İngiliz yüksek komiserliği, İngiltere’den doğrudan uçuşlar konusunu yalanlamıştır. Brexit’ten sonra ortaya çıka yeni hukuki durumdan nasıl yararlanacağız düşüncesiyle İngiltere ile çok daha yoğun temaslar yapılması gerekirdi. Ben şu anda konuyla ilgili yapılan açıklamaları açıkçası önümüzdeki iki aylık dönem yönelik stratejilerin bir parçası olarak değerlendiriyorum. İki ay sonra bu seçim bitecek. Önümüzdeki dönemde ne yapabileceğimizi konuşmamız lazım” şeklinde konuştu. Tufan Erhürman Maraş konusunda ise BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde Maraş’ın açılabileceğini, bunu kendisinin yapabileceğini vurgulayarak, eğer yapılması planlanan beşli konferansta bir şey çıkmazsa bunu hayata geçireceğini belirtti. BM’yi muhatap almadan Maraş’ı açarız söylemlerinin gerçekçi olmadığına dikkat çeken Erhürman, bunun ileride yapılacak hamlelerin de önüne geçebileceği uyarısında bulundu.

“Dik duruş lafla olmaz”

Tufan Erhürman Türkiye ile ilişkiler konusunda başka bir soru üzerine ise Türkiye ile ekonomik ve siyasi anlamda işbirliğinin önemine işaret etti.  Erhürman “Son zamanlarda meşhur olan bir laf var dik duruş diye. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir yapının dik duruşu falan olamaz. Kendi ayaklarımız üzerinde duracağız ki kendi kendimizi yönetme konusunda bütün müdahalelere tam olarak kapalı olalım. Dik duruş lafla sözle ilgili bir şey değildir. Bizim ekonomik olarak ayaklarımız üzerinde durmamız lazım. Bunun için de hem AB, hem Türkiye ile var olan ekonomik düzlemi yeniden konuşmamız lazım. Türkiye ile olan mali ve ekonomik düzlem yanlış gidiyor. AB’den yılda 30 milyon Euro mali yardım geliyorsa ve yeşil Hat Tüzüğündeki sorunlar hala giderilmediyse ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü gündemden düşürülme tehlikesi yaşıyorsa hellimin tescili sorunu bir türlü aşılamamışsa benim de AB’ye soracak sorum var demektir.  Onlara sen sosyal ve ekonomik kalkınmam için bana 30 milyon Euro’yu vermiyor musun diye sorarım.  Benim önümün açılması lazım ki sosyal ve ekonomik kalkınmamı gerçekleştireyim. Senin 30 milyonundan çok daha fazlasını elde edebilir derim.  Bizim 960 milyon dolar yıllık turizm gelirimiz var. Bunu 100 milyon dolara çıkarabiliriz. Bütün bu konuları AB ile doğrudan konuşabilecek olan makam da cumhurbaşkanıdır” şeklinde konuştu.

“Kimse aklımı benden daha iyi yönetemez”

Erhürman Türkiye ilişkilerin bozulmasına yönelik bir başka soru üzerine ise bunun bir diplomasi fiyaskosu olduğunu ifade etti. Konunun provokasyon olarak değerlendirip değerlendirilemeyeceği konusunda ise Erhürman, “Provokasyon ve manipülasyon konuları çok kullanılıyor.  Bir provokasyonun başarıya ulaşması için kişinin provoke edilmesi gerekir. Aynı şekilde manipülasyonun da başarıya ulaşması için kişinin manipüle olması gerekir. Ben bütün bunları boşa çıkarmaya da adayım.   Ben oyuna gelirsem provokasyon başarıya ulaşır. Ama ben oyuna gelmem. Neden gelmem çünkü ben özgüven sahibi bir halkın mensubuyum ve ben ne yapmamız gerektiğini biliyorum.  Ne yapmamız gerektiğini konuşurum. Birileri beni provoke etmeye çalışırsa da ben provokasyona gelmem.  Ben Başbakanken de bunlar çok yapıldı. Türkiye’nin istemediği adam denildi.  Ben bu oyunlara gelmedim gelmem de. Kimse benim aklımı benden daha iyi yöneteceğini düşünmesin.  Ben kendi aklımı yönetebilirim.  Kimse benim halkımın aklını da bu halktan daha iyi yönetebileceğini düşünmesin. Benim halkımın aklı var” şeklinde konuştu.

Erhürman buradaki meselenin akıl yolu ile ve diplomasiyi kullanarak Türkiye ile ilişki biçimini sürmek olduğunu belirterek “Eğer benim halkımın özgüvenine özsaygısına dokunacak bir açıklama gelirse de yine diplomatik üslup içinde cevabını veririm, vermek zorundayım. Yani bir siyasi partinin lideri çıkıp da ‘Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak’ derse de sen beni ne zannediyorsun diye de sorarım. Yani birileri bana burada ne olması gerektiğini ve benim ne olmam gerektiğini mi söyleyecek. Buna cevap veririm ama diplomatik üslubumu bozmam. Çünkü istenen bozmam ise benim buna gelmemem lazım.  Ben hayatta yapılan her şeyin kişiyi amaca yaklaştırıp yaklaştırmadığı üzerinden değerlendiririm. Bir amaç vizyon varsa yapılan her şey ona ulaşmak için yapılmalıdır” dedi.

“Maraş’ı açmanın koşulları var”

CTP Genel Başkanı Erhürman bir başka soru üzerine ise Maraş konusunda Rum Liderin bir açıklama yaptığını ve konunun ileri götürülmesi halinde mali yardım tüzüğünü engelleyeceğini söylediğini anımsatarak “Ben Cumhurbaşkanı olmam halinde ona Maraş’ı mı komiteye getirmek istiyorsun, getir. 90’lı yılların ortalarına doğru BM’nin Butros Butros Gali’nin çok net bir güven yaratıcı önlemler paketi vardı. Maraş’ın yanında Lefkoşa Uluslararası Havaalanı da vardı masaya onu da koyuyorum ama bugünün konjonktürün bir dayatması daha var masaya onu da koyuyorum derim. Hadi birlikte bir komite kuralım derim. Eğer Uluslararası havaalanı yoksa ve hidrokarbon yoksa bu komite meselesi olmaz. O zaman ben Maraş’ı uluslararası hukuka uygun olarak BM ile istişare ve müzakere ederek açarım.  Ama birlikte bir şey yapalım diyorsa Sayın Anastasiadis, ben buna varım. Her zaman iki halkın birlikte bir şey yapmasına varım. O zaman birlikte yapacağımız işi doğru zemini üçünün birden masaya gelmesidir. Kapsamlı çözüme arzu ettiğimiz kadar hızlı gidemiyorsak bunlar bizi hızlandırarak oraya doğru götürür. Böylece direkt uçuş sorununu çözerim, doğrudan ticaret sorununu büyük ölçüde çözerim ve bu iş her iki tarafa da kazandıran hatta başka taraflara da kazandıran kalıcı barışa katkı koyan bir iş haline döner” dedi.

“TC ile ilişkilerde birlikte kırmızıçizgiler oluşturmalıyız”

Rum tarafı kadar Türkiye ile ilişkilerin de önemli olduğunu ifade eden Erhürman ziyaretlerin sembolik olmaması gerektiğini aktardı. Erhürman “Bu ülkede kim Cumhurbaşkanı olursa olsun ilk ziyaretini Türkiye’ye yapar. Ben Cumhurbaşkanı olduğumda Türkiye’ye sadece sembolik bir ziyaret yapmayacağım.  Mutlaka Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ile bu konuları masaya yatırmak gerekir. Çünkü artık ortam çok gerildi. Birbirimizi daha iyi anlayacağımız bir dili ilk günden itibaren inşa etmek lazım.  Bizim Türkiye Cumhuriyeti’ne çok açık bir şekilde bizimle bunları konuşmak istiyorsa konuşmaya hazır olduğumuzu söylemeliyiz.  Ama bizimle ilgili bir şey konuşulacaksa da sadece bizimle konuşulmasını isteriz.  Buradaki sorun iki yönetim arasındaki sorun olmaktan çıktı. Bu iki halk arasında sorun olmaya doğru gidiyor. Bu çok tehlikeli bir şeydir.  Tehlike çanları çalmaya başlamış durumdadır. Birbirimizi anlamamız lazım. Buna da ilk ziyaretten başlamak gerekir. Birlikte kırmızıçizgiler oluşturmamız lazım.  Altını çiziyorum senin benim değil birlikte oluşturulacak kırmızıçizgiler oluşturulmalıdır. Ben bir vizyona doğru gitmek istiyorum. Ben çözüme barışa kendi ayakları üzerinde duran bir yapıya gitmek istiyorum. Ben ne söylersem ne yaparsam bunun için yapıyorum. Söz değil yaptıklarım önemlidir. Bu nedenle Türkiye ile ilişkilerin daha ilk ziyaretten doğru zemine oturmasını istiyorum. Karşılıklı önyargıların ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyorum. Bunu başaracağıma inanıyorum. Bir Cumhurbaşkanından AB ile BM ile uluslararası diplomasi yürütmesini ve başarılı olmasını bekliyorsak TC ile de aynı başarı neden sağlanmasın? Ben bunu yaparım” şeklinde konuştu.

KAYNAK: HABERCİ GAZETESİ