1932 doğumlu olan Kemal Köse, Lefkoşa'da doğdu, Akkavuk Mahallesi'nde büyüdü. “Babam çoban, annem de ona yardım ederdi. Dereboyu’ndan ileriye yerleştik, babam orada çobanlık yapardı, hep boştu o bölgeler. Yerleşime açık olmayan bölgelerdi oraları. 10 kardeşti. Şimdi sen on çocuk yapsan, çobancılık yaparak besleyip büyütemezsin, aç kalırlar. Eskiden bir tencere bulgur pilavı yapardık, bitene kadar yerdik, 3 gün 3 gece, şimdi? Yanında da sadece salatalık domadez olurdu, öyle 3 çeşit yemek yoktu her gece...

Çiftçinin Allahtan gelen bereketli yemekleri vardı, enginar, gavulya, yumurta otu, ayrelli, gaz ayağı, yumurta, yabanı ısbanah, yabanı pazı, yabanı pratsa, gömeç, brincoloz (dere nanesi) bunları pişirir yerdik hep... Şimdi siz evde haftada kaç defa buları pişirisiniz.... Bu yüzden insanlar çok çocuk büyütürdü. Kendiliğinden doğal, ovadan yerdik, hastalık yoktu...

İlkokulu bitirdim, başka gitmedim. İlkokula giderken de 3 ay tatilim olurdu, bisikletçi yanına giderdim, sanata başladıydım, okul bitince de devam ettim, 1952 yılına kadar usta yanında çalıştım. 18 yaşına gelince de dükkân açtım. Dükkânı 1980 yılından beridir Mevlevi Tekke Sokak'tadır, ondan önce de Sarayönü'nde idi. Hem bisiklet satar hem de tamir ederdim. Sattığım bisikletleri İngiltere’den yurt dışından getirirdim. 1942 yılından beridir bu işin içindeyim. Oyalantı iştir, severek yapmak lazım, özveri ister, bisikletin ön ve arka çamurlukları vardı, benim tamir ettiklerimi boyadır, üstüne de orijinal çizgilerini çekerdim. Aslından farkı kalmazdı.

Ben bu mesleğin ticaretini de yaptım, yedek parça da getirip sattım. Eskiden araba yoktu, taksi yerine garutsalar (faytonlar) vardı. Bisiklet çok yaygındı, herkes bisiklet ile gider gelirdi. Özellikle Kemal amcanın akranları, bisiklet kullanımının çok yaygın olduğu dönemde yaşardı. İş sahipleri de, ebeler, öğretmenler hep bisiklet kullanırdı. Bu yüzden yüzlerce bisikletçi vardı, kullanıcılar da tamirciler de fazlaydı. Bazen insanlar kendi bisiklet lastiğini kendisi yapardı patladığında, zor işler için bize gelirdi. Şimdilerde her şey fabrikalaştı, şimdi işimiz azaldı ama zaten bizim de iş gücümüz azaldı, vaktimi burada geçiririm, nere gidecem ki, ufak tefek şeyler yaparım...

Dört çocuk büyüttüm okuttum bu iş ile ve halen daha da elimden gelen yardımı da yaparım. Yatırımlarımı da yaptım, hükümet bizi mecbur ederdi yatıralım. Şimdi on dükkândan beşi yatırmaz, şimdi kontrol eden yok, yatırım yapmazlar. Bize yatırım yapmayı ilkokuldan başlardık, okula giderken banka defterimiz vardı ve para yatırırdık, tasarrufu ve yatırımı bize küçükten aşılamaya başlıyorlardı. Biz de bu alışkanlığı ediniyorduk. Emekli olana dek yatırımımızı yaptık, eksik etmedik. Daha paranın değerini bilmeden yatırım yapmayı öğrenirdik. Cebimizde mendilimiz vardı, mendili masaya çıkarır, tırnaklarımızı uzatırdık, öğretmen tek tek kontrol ederdi, haddimize düşmezdi kirli tutalım, uzun olsun, temizlik ve yatırımı okulda öğrenirdik.

Günümüzde insanlar spor olsun diye bisiklet sürer. Şimdi araba parasına bisikletler var. Yarışlara katılırlar, hediyeler ödüller kupalar var, sponsorları olur. Eskiden insanların günlük yaşantısında ihtiyaçtı şimdilerde hobi! Ama olsun, hiç olmamasından iyidir, gidip kumar oynayacaklarına böyle de olsa yapsınlar!

Eşi Ayşe Köse, hayattadır, abileri müşterimdi, bisikletinin lastiği patladı, tamire geldi, gördüm beğendim, kısmet... Lefkoşa'ya evlendik, hanımım Balikidre (Balıkesir) köyündendi. Üç oğlan bir kızım oldu, hepsi de üniversiteyi bitirdi ve iş sahibi oldu. Üç oğlum da bu mesleği benden kaptı. Her cumartesi saat ikiden altıya kadar çocuklarım gelir, yer içerik. Hanıma derim, ‘artık yorulun yapma’ diye, hanım kızar, ‘onlar olmadan benim boğazımdan geçmez’ der. Sekiz torunum oldu.

Günümüzde genel bakım yaparım, patlak lastiği onarırım, gün olur müşteri gelmez, oyalanırım, vakit geçsin, gelirim... Eskiden insanlar birbirlerine yardım ederdi, komşuluk çok önemlidir, hürmetliydik, saygılıydık. Tüccarlar da birbirini desteklerdi, gidip başka bir tüccardan alışveriş yapabilirdik. Komşumuzun yası bizim yasımızdı, mahallede ölü olsa, tanır veya tanımaz bir hafta radyomuz açılmazdı. Şimdilerde daha da çok sesini açıp, şarkı söylüyorlar... İnsanlar umursamaz oldu, nüfus arttı, kimse kimseyi tanımaz, kadını erkeği işe gider, yabancılaştık... Sanat sanattır, yaratıcı ve sanatkâr kişiliği olan Kemal Bey, kabanının kopan fermuarına bakır ek yaptı ve kullandığı dikkatimizden kaçmadı.