Tüm zorluklara karşın, 4 evlat yetiştirip büyüten Mehmet Aktaşoğlu ile Nazif Aktaşoğlu, şimdilerde,  tümü Londra’da evli olan çocuklarının ve torunlarının hasretini çekiyor.

  Londra’da evlenip, iş kuran çocuklarının her fırsatta kendilerini ziyarete geldiğini anlatan Aktaşoğlu çifti, o günleri iple çektiklerini anlatıyor.

  “Birlikte ağlıyor, birlikte gülüyoruz” diyen Aktaşoğlu çiftti, sevginin yürekte olan yüce bir duygu olduğunu belirterek, mutlulukla geçen yılları bizlerle paylaşıyor.

“Yolda gördüm, beğendim”

  Asker emeklisi olan Mehmet Cemal Aktaşoğlu, Güney’de Köfünye’de doğdu.

  11 kardeşin en büyüğü olan Cemal dayı, genç yaşta hem babasını hem de ilk eşini kaybetti.

  Cemal dayı, 2evladıyla dul kalmış, 5 yıl boyunca. Daha sonra Nazif hanım çıkmış karşısına. Yoldan geçerken, görüp beğendiği Nazif hamla, 1961’de evlenmiş.  2’si ilk eşinden olan 4 evlat büyütmüşler sevgiyle…

  “Babam ölünce, annemle, kardeşlerime sahip çıktım” diyen Cemal dayı, yaşamını şöyle dile getiriyor:

  “1930’da Köfünye’de doğdum. Rumların paskasının olduğu ayda. Babam Cemal Hacıhasan, rençberdi. Annem Cemaliye, ev hanımıydı. Dedelerim çocukluk arkadaşıydı. Dediler ki ‘evlenirsek, birimiz kız diğerimiz oğlan edeceyik ve evlendireceyik genneri’. Evlendiler, biri kız diğeri oğlan etti.  Anneminan babamı. Biri Cemal oldu, diğeri Cemaliye. Büyütüp, evlendirdiler. Bubam 20 yaşında evlendi, 42 yaşında öldü. 12 çocuk etti. Berikat da 42 yaşında öldü, ölmeseydi daha çok çocuk yapardı. Anneme çok düşkündü. 20 yıl 5 vakit namazını kıldı. En büyük evladı benim. İlkokulu bitirdim.

Okumadım ama okuttum.  Babam öldüğünde, ben 20 yaşındaydım. En ufak kardeşim de 1 yaşındaydı. Babam varlıklıydı, tarlaları vardı. Çalıştık, idare ettik. Kardeşlerime annemle baktım.

  Ardından ilk eşimi kaybettim. Eşim öldükten sonra, kardeşini tanıdığım Nazif’i gördüm. Eşim, 5 yıllık ölüydü. Bir gün, halamın kızını ziyarete gittiydim, Aleminyo’ya. O esnada da Nazif yoldan geçerdi, abasına giderdi, gördüm, beğendim. Sonra, gaynıma dedim ki ‘kız kardeşin var, benim da karım öldü. Vermen bana’ . O da, ‘al da git’ dedi. Ben de aldım.”

“Öksüzlerimi çocuklarından ayırmadı”

  İlk eşini yakalandığı amansız hastalık sonucu kaybeden Cemal dayı, Nazif hanımın, öksüz kalan evlatlarını sevgi ve sabırla büyütüp evlendirdiğini minnetle anlattı.

  Cemal dayı, Nazif hanımla, 1961’de evlendiklerini belirterek, “25 yaşında dul kaldım.  Ölen eşimle, 3 yıl geçindik. Bağırsak kanseriydi, öldü. Ardında da iki evlat bıraktı. 25 yaşında dul kaldım,  5 yıl dul ettim” dedi.

  Nazif hanımla, 30 yaşındayken evlendiğini anlatan Cemal dayı, şöyle devam etti:

  “Nazif 23, ben 30 yaşındaydım. Gördüm, beğendim. Sıkıntılara rağmen çok güzel bir hayatımız oldu. Hayatımız çok muhabbetli geçti. Evlatlarımızı evlendirdik, çok şükür hepsi iyidir. Yaz tatillerinde gelirler. Yanımızda olsunlar isterik ama buna da şükür.”

Kızına, eşinin ölen karısının adını koydu

  1938’de Aleminyo’da doğduğunu, babasını henüz 6 yaşındayken kaybettiğini anlatan Nazif hanım, abileri tarafından büyütüldüğünü söyledi.

  “Biz 7 kardeştik, ben en küçükten bir büyüktüm “diyen Nazif hanım, dünürcülüğe gelineceğini aile büyüklerinden öğrendiğini anlattı ve ekledi:

  “Büyükler karar verince, bize söz düşmezdi. Büyükler uygun gördü, evlendik. Cemal, ölen eşinin babasıyla beni istemeye geldi. Ben mutfaktaydım. Kapı arasından bakanlar, ‘Gözleri çok güzeldir Nazif’ dediler. Kahveleri yaptım. Ağırlarken gördüm genni. Ya badem, ya turunç macunu ikram ettiydim. Bir de düğünden önce gelip, aldıydı beni da gittik gelinlik kumaşı aldık. Arşınlanmış kumaş aldık. Terziye giderdim ben, ustama verdik dikti.

  Düğünü Aleminyo’da yaptık. Kına gecesi de yaptık ama Cemal eline kına koymadı. Eşi Rasiha’nın acısı tazeydi daha. Abimin evinde gelin oldum. Abim çok ağladı. Testi kırdılar, oyunlar oynadılar. Bütün gece oturduk. Sabah beyaz yemeni koyup, avcuma kına koydular. Cemal bana çok iyi baktı. Bekarlığımda işlerdim, çiftlikte. Öksüz bir çocuktum. Evlendikten sonra, işletmedi beni hiç. Eniştem, düğünden önce, düşün dedi, bu adam dul 2 çocuğu var. Nice çocukların biri bir nenesinde diğeri diğer nenesinde kalacaktı. Gündüz gelirdi çocuklar, gece gitmez ağlarlardı. Ben de ikisine de yatak kurdum, bizde kaldılar hep. Evlendikten 2 yıl sonra da ben doğurdum. Kız olursa, ilk eşinin adını istedi koysun. Ben de koruk dedim. Kız oldu, adını Rasiha koyduk. Rahmetlik Rasiha’nın annesi Münüre teyze çok memnun olduydu, çok severdi beni ama oturduğum evde kızı yaşardı diye gelemezdi. Sonra Rasiha’yı bademciklerinden ameliyat edince, dayanamadı geldiydi.”

Bir akrabam ‘evlenme’ diye mektup yazdı

  Aşkın, Cemal, Rasiha ve Osman olan evlatlarını birbirinden ayırmadığını anlatan Nazif hanım, dul biriyle evlenen bir akrabasının kendisine evlenmeden önce gönderdiği bir mektuptan da söz etti.

  “Mektupta, ‘gardaşcığım, dul adam alacağına, bir daş al, bağla boğazına, beni de gel al da atlayalım denize’yazardı. O’nun eşi döverdi çok. Cemal hiç beni dövmedi. Aksine, çok iyi davrandı. O bana baktı ben de ona…  Rasiha’yı doğurduktan sonra koptu kıyametler.  Askere gitti. 1963’te gitti, 1978’e kadar. Yalnızlık çektim çok. Sonra buraya geldik, göçmen. Aşkın ve Cemal güneydeyken Londra’ya gittilerdi. Daha sonra Rasiha’yı istediler, burada düğün yaptık. Onlar da gitti. Arkalarından da Cemal oğlum da gitti. Londra’yı’ görsün diye, gitti gelmedi.”

“Çok çektik”

  Maddi değil, manevi zorluk yaşadıklarından söz eden Cemal dayı, babasının mal varlığını koruyup geliştirdiğinden söz etti.

  Hadiseler nedeniyle büyük acılar çektiklerini dile getiren Cemal dayı, asker ve sigorta emeklisi olup, kimseye muhtaç olmadıklarını anlattı.

  “Oyanda bıraktık, bu tarafta bulduk” diyen Cemal dayı, talihinden memnun olduğunu belirterek, gülümsüyor.

  Ülkedeki ilaç paralarının çok yüksek olduğunu da satır arasına sığdıran Cemal dayı şöyle devam etti:

  “Asker emeklisiyim ben. Askerliğin yanı sıra çok iş yaptım. Çiftçilik, hayvancılık …  Çeşitli işlerde çalıştım. Ailemi bugünlere getirdim. Çok zor yıllardı. Gaynımı 1974’te kaybettik. Aytottoro’da kampta nöbetteyken, Rum’un silahlı saldırısına yakalandım. Rum karşı tepeden A4’ü ayarladı, ateş yağdırdı. Yakayı kurtardım. Çok şükür kurtuldum. 

  Güneydeki mallarımıza, Rum 50 hane ev yaptı. Allahtan Türkiye bize elini uzattı da, bu tarafta malımıza göre mal bulduk. Çok çektik, inşallah bir daha kötü günler görmeyiz. Geçmişte hayat şartları zordu. Bizim zamanımızda çok fakirlik vardı. Daha iyi günler görmeyi beklerik.

  Hadiselerin içinde, kardeşlerimle mücadeleye başladık. Uzun zaman mücadele ettik. Eşimle beraber, yatağı unuttum! Gece gündüz tepelerde nöbet bekledim. Hanımım, annemle birlikte kalırdı.

“Muhabbet Muhammet’tir”

  Geçmişte, “beğendim beni, beğendim seni” diyerek evlenildiğini söyleyen Cemal dayı, uzun süren evliliklerin emek istediğini dile getirdi ve evleneceklere tavsiyede bulundu.

  Eşinin tüm aileye baktığını anlatan Cemal dayı, zor günlerde huzurlu olan bir ailenin tüm zorlukların üstesinden gelebileceğini belirterek, “Hatalı olan hatasını kabul edip düzeltecek. Hatasız kul olmaz.

Bir de gıtlıkta, biri birinin boğazına sarılmayacan. Kültür, sıhhat ve aile bağlılığı çok önemlidir. Ailene düşkün olacan. Biri birine yardım edecen”dedi.

  Söze katılan Nazif hanım, geçtiğimiz günlerde geçirdiği bir rahatsızlık sonucu hastanede tedavi gördüğünü anımsatarak, Cemal dayının yemeden içmeden kesildiğini söyledi.

  “Cemal araba süremez artık, bir Renosu var. İkimiz de yaşlandık. Şimdi, bana bir bakıcı tutacak diye hayal eder. Ama ben istemem, ben işimi yaparım. Yemeğimi de yaparım. Biz biri birimize bakarık. Muhabbet Muhammet’tir. İnsanın kalbinde varsa muhabbet, huzurla geçer hayat.”