Basının ‘kamu görevi’ yaptığını anımsatan ve gece gündüz demeden büyük riskler altında çalıştığına vurgu yapan BASIN-SEN Başkanı Ali Kişmir, Hükümet’in uyarıları dikkate almaması nedeniyle basın sektöründe işçi kıyımı yaşandığını, birçok basın emekçisinin de maaşlarını alamadığını vurguladı.

İşten çıkarılanlar olduğu gibi çalıştıkları yerden hiçbir şekilde gelecekleri hakkında bilgi sahibi olamayan basın çalanları da olduğuna işaret eden BASIN-SEN Başkanı Kişmir, şu anda basın sektöründeki işçi kıyımı daha krizin ilk ayında yüzde 30 civarlarında olduğunu belirtti.

Maaş ödeme sıkıntısı ise yüzde 70 civarlarında olduğuna işaret eden Kişmir, böyle devam ederse,  gelecek ay işçi kıyımının yüzde 50’yi aşması ve maaş ödeme ile kesintisinin yüzde yüze dayanmasını kaçınılmaz olduğunu altını çizdi.

“Hükümetin bu konuyu şimdi gündemine alması çok geç kalınmış bir adımdır”

BASIN-SEN’in açıklaması şöyle:

“İçerisinden geçtiğimiz bu zor süreç daha başlamadan ve hükümet kısmi sokağa çıkma kararı almadan çok önce basın sektörünün içerisinde bulunduğu durumu defalarca dile getirmiş ve önümüzdeki süreçte neler yaşanacağını defalarca hem açıklamış, hem de ilgili yerlere iletmiştik.

Ancak üzülerek görüyoruz ki, geldiğimiz aşamada hükümet yetkilileri uyarılarımızı dikkate almaya daha yeni başladıklarını ifade etmekte ve “umarız” kelimesi ile başlayan cümleler kurarak açıklanacağı söylenen ikinci ekonomik tedbir paketinde basına da yer verilmesini beklediklerini söylemektedirler.

Baştan beri söylediğimiz gibi basın kamu görevi yapmaktadır. En elzem is yerleri arasında ilk sıralardadır. Basın emekçileri, toplumun doğru ve sağlıklı bilgi alabilmesi için gündüz gece demeden büyük riskler altında çalışmaktadır. Hükümetin bu konuyu şimdi gündemine alması çok geç kalınmış bir adımdır ve ne yazık ki bazı basın kuruluşları ile basın emekçileri için bu adım artık bir şey ifade etmeyecektir. Özellikle Toplu İş Sözleşmesi bulunmayan yerlerde kontrol elden kaçmış durumdadır. Resmen işçi kıyımı yaşanmaktadır.

Yine Toplu İş Sözleşmesi bulunan bazı medya organları da sendikamız ile birlikte hareket etmek yerine yasaları ayaklar altına alarak emekçileri mağdur etmektedir.

Bugün itibarıyla, 7 Toplu İş Sözleşmemiz bulunan 3 iş yerimiz çalışanlarına tam maaş ödemesi yapabilirken, 1 iş yerimiz hem emekçilerle anlaşarak hem de sendikamızı bilgilendirerek bu zor süreçte çalıştırmadığı işçilerin maaşlarından kesintiye gitmiş, maddi imkanları çerçevesinde haftalık ödeme şekline dönmüş ve bu kesintileri süreç normalleşince geri ödeyeceğini taahhüt etmiştir.

Geriye kalan3 iş yeri ise bizimle bu süreci sağlıklı bir şekilde atlamayı tercih etmemiş, aksine kendi aldıkları yanlış kararla hem iş yerlerini daha fazla çıkmaza sokmuş, hem de emekçilerin geleceğini belirsizliğe düşürmüşlerdir. Ayrıca bu iş yerlerinde ne yazık ki Toplu İş Sözleşmesi, İş Yasası ve Basın İş Yasası hiçe sayılarak bazı emekçilere maaş ödemesi yapılmamış, hatta üstüne işten durdurmalar yaşanmıştır.

Toplu İş Sözleşmesi bulunmayan yerlerde ise durum çok daha vahim bir hal almıştır. Birçok basın emekçisi maaşlarını alamamış durumdadır. Evlerine tek kuruş götürememiş konumdadırlar. Ayrıca işten çıkarılanlar olduğu gibi çalıştıkları yerden hiçbir şekilde gelecekleri hakkında bilgi sahibi olamayan üyelerimiz de mevcuttur. Şu anda basın sektöründe işçi kıyımı daha krizin ilk ayında yüzde 30 civarlarındadır. Maaş ödeme sıkıntısı ise yüzde 70 civarlarındadır. Böyle devam ederse,  gelecek ay işçi kıyımının yüzde 50’yi aşması ve maaş ödeme ile kesintisinin yüzde yüze dayanması kaçınılmazdır. 

Şimdi buradan lafı dolandırmadan çok net belirtiyoruz ve gelecek hakkında size net bilgi veriyoruz; 

Unutulmamalıdır ki, siz bazı medya patronlarının bugün banka hesapları kabarıksa, altınızda son model arabalar varsa ve devasa villalarınızda ailenizle saltanat sürüyorsanız, tüm bunları çoğunluğunu asgari ücretle çalıştırdığınız emekçilere borçlusunuz. En çok kazandığınız dönemde dahi bu insanlara bir ailenin geçinebileceğinin yarısı kadar maaş ödemezken, yaşanılan ilk kriz ortamında ilk olarak bu insanların ekmeklerine göz dikmek, onları sokağa atmak an hafif deyimle vefasızlık ve vicdansızlıktır. Bilmenizi isteriz ki, bu konuda ne sizlerin ne de hükümet edenlerin yakasını asla bırakmayacağız. Mağdur ettiğiniz emekçilerin haklarını sonuna kadar savunacağız ve en güçlü silahımız olan kalemimizle size bulunduğunuz makamları dar edeceğiz. Kısa bir süre sonra bu ülkede artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sermayesi ve siyasetiyle sizler anarşinin kapısını sonuna kadar aralamış bulunuyorsunuz. Siz ekmeğimizi elimizden aldınız, biz saltanatınızı elinizden almak için gün sayıyoruz. O gün geldiğinde gerçekten korkunuz. Çünkü emekçinin nasırlı elleri balyoz gibi suratınızda patlayacak. 

Çok kızgın ve öfkeliyiz. Bize bunları yaşatanlara gerekli bedeli ödeteceğiz.”