Uzun süre “sıfır vaka” üzerinden olumlu propaganda yapan ve bunun ilanihaye süreceğini düşünen hükümet, alması gereken tedbirler konusunda yetersiz kalınca, ülkede bir güvensizlik baş gösterdi.

“Sıfır vaka” güzellemesiyle, Kıbrıs Türk halkını kristal kapta saklamanın ve seçim için avantaj sağlamanın hesaplarını yapan hükümetin hesabı tutmadı.

Ülkeyi ilanihaye kapalı tutup da buradan başarı öyküsü yaratmak mümkün değildir.

Önemli olan, kapalı dönemde tüm tedbirleri alıp, dünyaya açılacağımız güne hazırlıklı olmaktı.

Hükümet kapalı dönemi değerlendiremedi, halkta “Gerekli tedbirler alınmıştır, endişeye gerek yoktur” duygusunu yükseltemedi.

Tam tersine her birkaç günde bir, halkın güvenini aşağıya çekecek, güvenini zedeleyecek hatalar yapıldı.

Halbuki bilim kurullarının kararlarının ön planda tutulacağı, bilimsellikten şaşmadan kararlar alınmalı, her türlü sorunda inisiyatif üstlenecek bir kriz merkezi oluşturulmalıydı.

Yapılmadı, yapılamadı…

Hem gereklilik hem de haktaki psikolojik rahatlık açısından bir pandemi hastanesi dahi yapılamadı.

Bu konuda halktan büyük bir baskı olduğu halde, hükümetin bunu bile yapmaması, akıl alır gibi değildir.

Bu baskıyı üzerinden atmak, hem ülke insanı hem de ülkeye gelecek olanları rahatlatmak için bu adım neden atılmaz ki?

Hükümet kendi eliyle ülkeyi güven bunalı olan bir ortama soktu.

Güven bunalımı da kaosa neden oldu.

Vatandaşlarımız, ülkeye gelecek her bireyden korkmaya başladı.

Korku ise ülkede kaosa enden oldu.

Neredeyse birçok kişi, “Ülkeye kimse gelmesin” demeye başladı.

Kimisi yurt dışından kimsenin gelmesini istemezken, kimisi de kategorisi ne olursa olsun, gelecek herkesin karantinaya alınmasını istiyor.

Bırakın pozitif vaka çıkmasını, pozitif vaka şüphesi, dedikodusu bile halkı korkutur, panik yapar oldu.

Hükümetin güven tesis etmesi ve bu kadar paniğe gerek olmadığını vatandaşlara anlatması gerekir.

Tüm dünyada ülkeler dışa açılıyor, dev gibi ülkeler bile kapalı kalamadı, virüsle yaşamamız gerektiğini herkesin idrak etmesi gerekiyor.

Salgının ülkemize geldiği günlerdeki tedbirlere geri dönmemiz şarttır.

Vatandaşlarımız hem panik yapıyor hem de alması gereken hiçbir tedbiri almıyor.

Panik yapmadan tedbirli olmalıyız…

Panik yaparken, tedbirlerimizi alsak ya da artırsak, paniğe itiraz da etmeyeceğim ama öyle de olmuyor.

Bu arada hükümetin “A”, “B”, “C” diye kategoriler belirlerken bilimsel davranmadığı izlenimi vermesi, hem KKTC’de yaşayanları korkutuyor, hem İngiltere’de yaşayan vatandaşlarımız, “çifte standarda” maruz kaldıkları hissine kapılıyor.

Kategori belirleme, bilimsellikle ve dünyanın uyduğu kriterlerle yapılsa İngiltere’deki vatandaşlarımız da bir şey demeyecekti ama bugün onların da kalbi kırık…

İngiltere’deki Kıbrıslı Türkler, “KKTC’ye gelirken, PCR yaptıracağız ve uçak bilet parası ödeyeceğiz. KKTC’de harcayacağımız para getireceğiz. Bunlar yetmezmiş gibi KKTC’deki karantinada kalacağız ve karantina parasını da biz ödeyeceğiz. Gelmemizi istemiyorlar mı?” diye soruyor.

“Kesin dönüş yapın” denilen İngiltere’deki vatandaşlarımızın da Kıbrıs’taki hükümete güveni kalmadı.

Demek ki, en önemli şey “güven” ama şu anda hükümetin en başarısız olduğu konu da bu.

Güven tesis edilemediği sürece panik havasın da sürecektir.