Ahmet İLKTAÇ

Kuzey Kıbrıs’ta literatüre göre 9 fakat mevcut kayıtlara göre 6 farklı yılan türü bulunuyor… Bu türler arasında sadece 3 tür “zehirli yılanlar” kategorisine giriyor

“GUFİ TEHDİT HİSSETTİĞİ ZAMAN OLDUĞU YERDE KALIR”… Taşkent Doğa Parkı Biyoloji ve Çevre Eğitimi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, Engerek yani Gufi yılanının herhangi bir tehdit hissettiği zaman olduğu yerde kaldığını ve tehdit unsurunun kendine yaklaşmasını beklediğini söyledi. Kaşot, “Tehdit unsurunun üzerine doğru hareket etmesiyle de saldırır. Kuzey Kıbrıs’ta meydana gelen Engerek ısırılmalarının neredeyse tamamı hayvanı görmeyerek üzerine basma sonucu gerçekleşir. İnsanlar, doğada tam bir kamuflaj ustası olan bu türü fark etmeyerek üzerine basar” dedi.

Yaz aylarının geldiği Kuzey Kıbrıs’ta sıcaklıkların artmasıyla yılanlar da ortaya çıkmaya başladı.

Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalara göre, Kuzey Kıbrıs’ta literatüre göre 9, mevcut kayıtlara göre de 6 farklı yılan türü bulunuyor. Bu türlerin arasında zehirli yılanlar kategorisinde sadece 3 tür bulunuyor.

Zehirli yılan kategorisindeki Kedi Gözlü, Çukur Başlı ve Engerek (Gufi) yılanları arasında sadece Engerek türü yılanın insanlar için tehlikeli olabileceği belirtiliyor.

North Cyprus UK’ye konuşan Taşkent Doğa Parkı Biyoloji ve Çevre Eğitimi Uzmanı, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Öğretim Üyesi ve Taşkent Doğa Parkı’na bağlı Kıbrıs Çevre Eğitim Merkezi Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, halk arasında doğru bilinen yanlışları anlattı, yılan ısırmalarında ortaya çıkan reaksiyonlardan söz etti.

Kaşot: Hintliler yılanları kavalın

sesiyle değil, hareketleriyle oynatırlar

Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, yılanların boylarının 10 santimetre ile 12 metre arasında değişebildiğini söyledi.

Dünyada en büyük yılanın “Su Boası” olarak bilinen Anakonda olduğunu ifade eden Kaşot, yılanların genel olarak yumurta bırakarak ürediklerini, bazı türlerde de yumurtaların vücut içinde açılarak, canlı yapıyor gibi göründüklerini belirtti.

Kaşot, yılanların deri değişimi yaparak büyüdüklerini, deri değişimi sırasında gözlerinin matlaştığını ve vücutlarının uzun ve silindir şeklinde olduğunu söyledi. Yılanların sol akciğerlerinin körelmiş ve sağ akciğerlerinin de kuyruklarına kadar uzandığına dikkat çeken Kaşot, şöyle devam etti:

“Yılanların sağ akciğerinin ucunda hava kesesi bulunur. Bu sayede yılanlar avlarını yutarken boğulmazlar.

Göz kapakları ve kulak delikleri yoktur. Kısacası sesi duymazlar. Topraktaki titreşimlere karşı oldukça hassastırlar. Biliyor muydunuz ki yılan oynatan Hintliler, aslında kavalın sesiyle yılanı hareket ettirmezler! Yılan Hintli’nin kavalı çalarken yaptığı hareketleri takip eder. Bu durum da sanki yılanın müzikle dans ettiğini düşündürür.

Yılanların bacakları yoktur. Boa yılanı gibi bazı kökeni çok eskilere dayanan yılanlarda arka bacak kalıntısına rastlanır. Alt çenenin iki yarımında bulunan kemikler ön tarafta birbirleriyle kaynaşmaz. Bu kemikler arasında oldukça esnek bir doku bulunur ve yılan öldüğünde bu kısım çürüyerek kaybolur ve alt çene kemikleri birbirinden ayrılır.

Yılanların; göğüs kemiği, göğüs kemeri ve kuyruk bölgelerinde de kaburgaları bulunmaz. Dilleri uzun ve çatallıdır. Dilin temel görevi koku almaya yardımcı olmaktır. Yılanlarda başın uç kısmında yarıklar bulunur. Yılan ağzını açmadan dilini buradan çıkarır ve havadaki partiküller dile yapışır. Daha sonra dillerini ağız tavanında bulunan iki delikli Jacopson organına sokarak kokuyu algılarlar”.

Zehirli yılanların morfolojik özelliklerine de değinen Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, alacakaranlıkta ve gece aktif olduklarını, baş kısımlarının üçgen şeklinde olduğunu, ağır hareket ettiklerini, vücut uzunluklarına oranla kalın olduklarını, kuyruk kısımları kısa ve küt olan yılanların zehirli olabileceklerini hesaba katmak gerektiği uyarısında bulundu.

Zehirsiz yılanların morfolojik özellikleriyle ilgili bilgi veren Kaşot, zehirsiz yılanların en belirgin özelliklerinden birinin vücutlarının oldukça uzun, başlarının üst kısmındaki pul sayılarının az ve geniş ayrıca göz bebeklerinin yuvarlak olduğunu, başlarında ise herhangi bir çıkıntı olmadığını dile getirdi.

“Kuzey Kıbrıs’ta 9 farklı yılan türü var”

Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, Kuzey Kıbrıs’ta literatüre göre 9, mevcut kayıtlara göre de 6 farklı yılan türü bulunduğunu ifade etti.

Kuzey Kıbrıs’taki endemik olmayan yılar türlerinin Kör Yılan (Typhlops vermicularis), İnce Yılan- Ok Yılanı (Platyceps najadum, varlığı şüpheli), Sikkeli Yılan (Hemorrhois nummifer), Su Yılanı (Natrix tessellata, varlığı şüpheli), Uysal Yılan (Eirenis levantinus, varlığı şüpheli), Çukur başlı Yılan- Sarı Yılan (Malpolon insignitus), Kara Yılan (Dolicophis jugularis) olduğunu anlatan Kaşot, alt tür olarak endemik türü ifade eden yılan türlerinin ise, Kedi Gözlü Yılan (Telescopus fallax cypriaca),Sağır Yılan- Koca Engerek- Gufi (Macrovipera lebetina lebetina) olduğunu söyledi.

“Kuzey Kıbrıs’ta insan için

tek tehlikeli yılan Gufi”

Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, Kuzey Kıbrıs’ta 3 tür zehirli yılan bulunduğunu ifade ederek bu türlerin insanlar için tehlikesi bulunmayan Kedi Gözlü Yılan (Telescopus fallax cypriaca), yine insanlar için tehlikesi bulunmayan Çukur Başlı Yılan (Malpolon insignitus) ve insanlar için tehlikeli olabilecek olan Engerek-Gufi (Macrovipera lebetina lebetina) olduğunu dile getirdi.

İnsan için tehlikeli olabilecek olan Engerek (Gufi) Yılanı’nda zehir dişlerinin çenenin hemen önünde konumlandığından, insanın herhangi bir yerini kolaylıkla ısırıp zehrini aktarabildiğine dikkat çeken Kaşot, bu nedenle Gufi’nin Kıbrıs’ta insan için tehlikeli olabilecek tek yılan türü olduğunu vurguladı.

Engerek’in zehrinin hemolitik bir etkiye sahip olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Kan hücrelerini parçalayarak, dokularda nekrozlara neden olur. Normal koşullarda insana herhangi bir zararı olmayan bu yılan, zehirli oluşu nedeniyle hareketsizdir. Zehir, yılanı düşmanlarından koruyan bir savunma mekanizmasıdır. Aynı zamanda hayvanın avlanmasına da yardımcı olur. Sahip olduğu zehir nedeniyle herhangi bir tehdit hissettiği zaman olduğu yerde kalır ve tehdit unsurunun kendine yaklaşmasını bekler.

Tehdit unsurunun üzerine doğru hareket etmesiyle de saldırır. Kuzey Kıbrıs’ta meydana gelen Engerek ısırılmalarının neredeyse tamamı hayvanı görmeyerek üzerine basma sonucu gerçekleşir. İnsanlar, doğada tam bir kamuflaj ustası olan bu türü fark etmeyerek üzerine basar. Bu durumu bir tehdit ve kendisine karşı saldırı olarak algılayan yılan da kendini savunmak amacıyla üzerine basan kişiyi ısırır”.

“Fare ve kurbağalar besin kaynakları”

Yılanların bulunduğu ekosistemdeki fare ve kurbağa gibi türleri besin olarak kullandığını ifade eden Kaşot, “Böylece fare ve kurbağa popülasyonlarının aşırı artışı engellenir. Bunun sonucunda, fare ve kurbağalarla aynı besini paylaşan diğer hayvanların besinlerden yararlanmalarına olanak verilmiş olur” dedi.

Bir farenin bir defada 9 yavru doğurduğunu, bu yavruların 1’er aylık olunca doğurabildiklerini anlatan Kaşot, doğan yavruların en az dört tanesinin dişi olduğu kabul edilirse, her birinden de tekrar 9’ar yavru doğduğu hesaplanırsa, ikinci ayda en az 46, tamamının dişi olduğu hesabıyla ise 91 yavrunun doğacağını belirtti. Kaşot, “Bir yılda doğacak fare sayısı hesaplandığında, fare populasyonunun aşırı miktarda artacağı görülmektedir” diye konuştu.

Yılanların hem fare ve sıçanları hem de diğer canlıları yiyerek, doğadaki besin zincirlerinin devamlılığını sağladıklarını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, doğada her canlının bir görevi (ekolojik nişi) bulunduğunu anımsattı.

“Bu nedenle yılanlar da diğer canlılar gibi ekosistemin işleyişi için olmazsa olmaz canlılardır” diyen Kaşot, besin zincirinde yılanların kaybolmalarının yoğun olarak beslendikleri fare ve sıçan popülasyonlarının aşırı artışına neden olacağını ve ekosistemin işleyişinin bozulacağını söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, yılanları öldürmek yerine onlar hakkında bilgi sahibi olarak, çevremizi de onlar hakkında bilgilendirip, bilinçlendirmemiz gerektiğinin altını çizdi.

“Bir gün öldürdüğümüz zehirli yılanların zehrine muhtaç olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?” diye soran Kaşot, şu şekilde devam etti:

“Günümüzde tıp camiası, Alzheimer gibi birçok sinir sistemi kökenli hastalığın tedavisinde yılan zehrinden yararlanmaktadır. İnsanların faydasına kullanılan zehirli yılanlar ne yazık ki insanlar tarafından acımasızca yok edilmektedir.

Yılanların durduk yere öldürülmesi nedeniyle birçok tarım zararlısının popülasyonunda ciddi artışlar meydana gelmiş ve elde edilen ürün verimliliği de azalmıştır. Yılanların tarıma bu denli faydaları varken ve çiftçilerin vazgeçilmez dostları olmaları gerekirken, ne yazık ki çiftçiler tarafından da acımasızca öldürülmektedirler”.

Yılanlar hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar

Yrd. Doç. Dr. Nazım Kaşot, yılanlar hakkında doğru bilinen yanlışları da açıkladı:

“Yılanlar sokmaz, ısırır. İğnesi olan canlılar sokarken, dişleri olan canlılar ise ısırırlar.

Örneğin, arı sokar ama yılan ısırır. ‘Yılanlar dilleri ile sokar’ ifadesi yanlış bir inanıştır. Yılanlar dillerini koku almada kullanırlar. Yılanlar öç almazlar. Bir yılan öldürüldüğünde arkasına öç almak için başka bir yılan gelmez.

Üreme zamanı dişi yılanlar toprağa bir koku bırakırlar. Eğer öldürülen yılan dişi bir yılan ise erkek yılan kokusunu takip ederek onu aramaya gelebilir ama bu durumun öç alma ile alakası yoktur.

Yılanların dünyanın en korkunç yaratıkları olarak düşünülmesinin tek nedeni insanların yılanlar hakkında çok az bilgi sahibi olmalarıdır.

Unutulmamalıdır ki insan bilmediği şeylerden korkar! Her gördüğümüz yılan zehirli değildir. Yılanlar bizi gördüğü anda kaçmaya çalışır. Kısacası onlar bizlerin onlardan korktuğundan çok daha fazla korkarlar.

Engerekler (Gufi) gündüzleri aktiftirler fakat genellikle geceleyin avlanmaya çıkarlar. Bu nedenle geceleyin doğaya çıkmak gerekiyorsa temkinli olmakta yarar vardır. Kuzey Kıbrıs’ta insan gördüğü zaman olduğu yerden ayrılmayan tek yılan Engerek’tir. Rahatsız edilmediği ve üzerine basılmadığı takdirde de ısırmaz!

Bu nedenle doğaya çıktığımızda bastığımız yerlere çok dikkat etmemiz gerekir. Unutmayalım ki hiçbir canlı durup dururken başka bir canlıya zarar vermez. Her canlı, kendini diğer canlılardan korumaya çalışır”.

Taşkent Doğa Parkı bünyesinde faaliyet gösteren Yaban Hayat Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi tarafından eve giren yılanların evden alınıp tekrar doğaya geri salındığına da değinen Kaşot, “Bu yolla eve giren yılanların öldürülmesinin önüne geçilmiştir. Ücretsiz bir hat olan 1190’ı arayarak 7 gün 24 saat bu hizmetten yararlanabilirsiniz” dedi.