Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay, Anayasa Mahkemesinin Kuran kursu kararı sonrası yapılan yazı ve yorumlara ilişkin açıklamada bulundu.

Atalay, Yüksek Mahkeme tarafından Kur’an kursları ve eğitiminin kalıcı olarak yasaklandığı algısının oluşmasına neden olacak tarzda yapılan açıklamaların, KKTC'yi aşan, herkesi olumsuz etkileyen istenmeyecek sonuçlar doğurduğunu dile getirdi.

Din İşleri Başkanı Atalay, Kur’an kursu ve benzeri etkinliklerin Din İşleri Başkanlığınca Milli Eğitim Bakanlığının alanda uzman müfettişleri tarafından denetim ve gözetiminde yapılmasını sağlayacak bir yasal düzenleme ile sorunun kalıcı olarak çözülmesinin sağlanması gerektiğini ifade etti.

Yüksek Mahkeme kararının açıklandığı günden bu yana HİZMET-SEN başkanı ve bazı basın mensuplarının verilen kararın konusuyla ilgili kamuoyunu yanlış yönlendirdiklerini üzüntüyle takip ettikleri söyleyen Atalay, "Temel etik gereği konuştukları konunun muhataplarıyla görüşmeleri, en azından ilgili yasa ve metinleri inceleyerek, eleştirilerini doğru bilgi üzerinden yapmaları gerekirken seslendikleri kamuoyunu yanlış bilgilere dayalı önyargılarıyla yanıltıyorlar" dedi.

Atalay'ın açıklamasının tamamı şöyle...

“Hizmet Sendikasının (HİZMET-SEN) iptal edilmek üzere Yüksek Mahkeme’ye taşıdığı Din İşleri Komisyonunun görevleri arasında tanımlanmış bulunan ‘Hafızlık Kursları’ ile ilgili madde teknik eksiklikler nedeniyle mahkeme tarafından yeniden düzenlenmek üzere 15.09.2021 tarihinde iptal edilmiştir. Ancak davacı tarafın avukatının henüz gerekçeli karar açıklanmadan iptal duyurusunu doğrudan laiklikle ilişkilendirerek sanki Yüksek Mahkeme tarafından Kur’an Kursları ve eğitiminin kalıcı olarak yasaklandığı algısının oluşmasına neden olacak tarzda açıklamada bulunması maalesef ülkemizi aşan, hepimizi olumsuz etkileyen istenmeyecek sonuçlar doğurmuştur.

Anayasamızın 23. Maddesi açıkça din ve vicdan hürriyetini koruma altına alır, hiçbir vatandaşımızın inancını, inandığı kitabı ve dininin temel esaslarını öğrenme ve yaşama konusunda kısıtlama getirmez, bilakis garanti eder. Anayasamız dolaylı olarak talep edilmesi durumunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kur’an öğrenilmesi, hafızlık ve bu amaçla eğitim verilecek kursların açılması ve halkımızın din eğitimi-öğretimi almasını temel bir hak olarak tescil eder ve güvence altına alır. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık düzeyinde de ifade edildiği gibi, Kur’an Kursu ve benzeri etkinliklerin Din İşleri Başkanlığınca Milli Eğitim Bakanlığının alanda uzman müfettişleri tarafından denetim ve gözetiminde yapılmasını sağlayacak bir yasal düzenleme ile sorunun kalıcı olarak çözülmesi sağlanmalıdır.

Bir yanlış defalarca tekrarlanırsa o yanlış doğru olarak kabul edilmeye ve inanılmaya başlanır. Maalesef ülkemizde bilinçli olarak bu ilkeyle hareket eden, elindeki imkanı, kalemi ve mikrofonu araç olarak kullanıp itibar suikastı gerçekleştirmek istedikleri kişi ve kurumlar aleyhinde yanlış, çarpıtılmış ifadeleri defalarca tekrarlayarak gerçeği saptıran ve bambaşka bir algı inşa etmekte olan bazı kişiler ve basın mensupları vardır.

Bu doğrultuda Yüksek Mahkeme kararının açıklandığı günden bu yana HİZMET-SEN başkanı ve bazı basın mensuplarının verilen kararın konusuyla ilgili kamuoyunu nasıl yanlış yönlendirdiklerini, yasal haklarımız saklı olmakla birlikte, üzüntüyle takip etmekteyiz. Temel etik gereği konuştukları konunun muhataplarıyla görüşmeleri, en azından ilgili yasa ve metinleri inceleyerek, eleştirilerini doğru bilgi üzerinden yapmaları gerekirken seslendikleri kamuoyunu yanlış bilgilere dayalı önyargılarıyla yanıltıyorlar.

Örneklemek gerekirse;

-Sayın HİZMET-SEN Başkanı basına din görevlilerimizden 70 üyelerinin olduğunu ve bir siyasal partinin istifa ettirdiğini iddia etti. Oysa gerçekte halen 3 üyesi bulunan sendikanın istifa baskısı yapıldığını iddia ettiği tarihteki üye sayısı sadece 9 kişidir.

-Sayın Sendika Başkanının ve onun sempatizanı olan basın mensubunun iddia ettiğinin aksine mahkemeye iptali için götürdüğü her iki madde ile ilgili üyelerini kapsayan tek bir hak bulunmamaktadır. Bu mahkeme sonucunda üyelerine sağladığı hiçbir hak yoktur.

- Sayın Sendika Başkanının iptal için başvurduğu Hafızlık kursunun iptalini istemediği, aslında herkesten daha çok Kur’an Kursu istediğine ilişkin açıklamaları da çok ilginç. 

- Yüksek Mahkemenin iptalini uygun bulmadığı kaliteli istihdam için vazgeçilmez olan “Dini Yeterlilik Sınavı” da Sendika Başkanınca iptal edilmesi istenen maddeler arasındaydı.

Çirkin bir amaçla bir gazetecinin iddiasının aksine, Din İşleri Başkanlığının 15. 04. 2021 tarihinde yayınladığı açıklamasından başka bir açıklaması yoktur. Din İşleri Başkanının hiçbir kişi, kurum ya da medya organıyla söz konusu, açıklamada yer alan çerçevenin dışında herhangi bir paylaşımı olmamıştır.”"