Bir süredir kurumlarımızın müdahil olmadığı protokoller silsilesine 11 Şubat 2021 tarihinde imzalanan “TC-KKTC Yükseköğrenim İşbirliği Çerçeve Protokolü” de eklendi. Katılımcılık, bilimsellik, öngörü ve koordinasyondan yoksun yönetim anlayışının ülkemizdeki yükseköğretim alanını yok etme noktasına getirmesinde yeni bir adım olan bu protokol, KKTC’de yükseköğretimin kalite, kapasite ve öğrenci sayısının artırılmasını sağlamayacağı gibi ülkemiz yükseköğretimine ciddi sıkıntılar getirecektir. Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi-Kıbrıs Akademik Birimi’ne dönüştürülmesini öngören bu metne göre kurulacağı ifade edilen Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi-Kıbrıs Akademik Birimi,

  • 52-2008 Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama (Yabancılar) Yasası İçdüzeni Yasası’nda belirtilen “yabancı” ve/veya “yabancı tüzel kişi” tanımlarından muaf tutulması kamu topraklarına yönelik devletin geliştirmiş olduğu sınırların dışına taşmaktadır.
  • Mali kaynaklarının öğrenci kayıt ücretlerinden oluşacak bir fonla oluşturulması ve bunun denetiminin nasıl sağlanacağının belirtilmemesi bir yana, denetimin KKTC kurumları tarafından yapılamayacak olması büyük bir zafiyettir.
  • YÖDAK’ın tüm organlarında asli üye olarak yer alacağı belirtilmesine rağmen, öğrenci kontenjanlarının YÖDAK değil de sadece YÖK tarafından belirlenecek olması kurumlarımızın yok sayılması anlamına geldiğinden kabul edilebilir değildir.
  • T.C. kaynaklardan özel olarak yararlanabileceği ifadelerini içermesinden dolayı ayrıcalıklı bir yükseköğretim kurumu oluşturulma ihtimalinin ortaya çıkması ülkemizdeki akademik-demokratik teamüllerin yok sayılması anlamına gelmekte ve üniversitelerimiz arasında haksız rekabet olasılığını doğurmaktadır.

İçinden geçmekte olduğumuz süreç göstermiştir ki, ülkemizdeki üniversite sayısının fazlalığı değil, ürettiği akademik nitelik ve ülkenin öğrencilere sunacağı sağlıklı yaşam koşulları her şeyden daha önemlidir. Bu nedenle yapılması gereken yeni üniversiteler kurmak ya da var olanların adını değiştirmek değil, yükseköğretimde adalet, demokrasi, hukuk devleti ilkelerinden ve bilimsellikten taviz vermeden, sürdürülebilir uygulamaların hayat bulmasını sağlamaktır. İdeolojik saiklerle ve günübirlik politikalarla, bu ilkeleri görmezden gelen her adım, ülke yükseköğretimine de ülke ekonomisine de fayda sağlamayacağı gibi çaresi mümkün olmayan sosyal yaralar açacaktır. Milli Eğitim Yasa'mızın belirlediği seküler ve modern eğitim ilkelerinin dışına çıkan ve toplumumuzun bir sosyal mühendislik nesnesi haline getirilmesine sebebiyet verecek ideolojik yaklaşımların karşısında olduğumuzu belirtiriz.

CTP Eğitim Çalışma Grubu