Lefke Avrupa Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, “İletişim Günleri” etkinlik dizisi kapsamında “Basın ve Özgürlükler” konulu panel düzenledi. Dünya Basın Özgürlüğü günü çerçevesinde çevrimiçi gerçekleşen panele gazeteci Hasan Hastürer, Hasan Erçakıca, Serhat İncirli ile Hukukçu Şahap Tokatlı katıldı. Yoğun ilgi gören etkinlikte panelistler önemli açıklamalar yaparak Kuzey Kıbrıs’ta basının özgür olup olmadığını kendi deneyimleri ve KKTC yasaları çerçevesinde değerlendirdiler.

KKTC yasalarında basın, ifade ve kişi hak ve özgürlükleri kapsamında yer alan düzenlemelere değinen Avukat Şahap Tokatlı, KKTC’de kişi hak ve özgürlüklerinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasayla güvence altına alındığını belirtti. Av. Tokatlı, basında çıkan haberlerde kişi hak ve özgürlüklerinin rencide edilmemesi ya da yalan haber yapılmaması gerektiğini vurgulayarak bunlara aykırılık durumu halinde Osmanlıca tabirle zem ve kadih denilen hakaret davası açıldığını ifade etti. Av. Şahap Tokatlı, “Bizim Türkiye’den veya dünyanın diğer yerlerinden farklı olarak basınla ilgili regülasyonumuz, daha çok haksız fiiller yasası ve anayasamızdaki kişi hak ve özgürlükleri ile Yayın Yüksek Kurulu altındaki düzenlemelerde ele alınmaktadır” dedi.

Avukat Şahap Tokatlı’nın hukuki açıklamalarının ardından gazeteci panelistler “KKTC’de gazetecilik görevini ifa ederken özgür müsünüz?” sorusu çerçevesinde görüş ve deneyimlerini paylaştılar.

Hasan Hastürer: “En tehlikelisi otokontrol – otosansür”

Konuyla ilgili olarak Hasan Hastürer, özgürlükler açısından en tehlikelisinin otokontrol olduğunu belirterek, “Bir talimat ve bir itaat kültürünün etkin olduğu ve doğru kabul edildiği bir coğrafyada yaşıyoruz, genel anlamda çoğunluğun doğru kabul ettikleri gerçekten doğru kabul ediliyor” dedi.

Hastürer, Kıbrıs Türk toplumunun gerçek anlamda bir sivilleşmeyi tamamlayamamış olduğunu ve buna bağlı olarak da demokratikleşme sürecini oldukça gerilerden takip eden yapıya sahip olduğunu belirterek “özgürlükler bir interaktif yapı, dinamizm içerisinde var olduğu zaman bunun bir değeri oluyor, işlevselliği oluyor” dedi.

Hasan Erçakıca: “Ne kadar fedakârsanız o kadar özgürsünüz”

Gazeteci Hasan Erçakıca ise; sözlerine “Ne kadar fedakârlık yapmayı düşünürseniz, ne kadar bedel ödemeyi düşünürseniz o kadar özgürsünüz” diyerek başladı. “Bizde basın özgürlüğü, siyasi özgürlükler ve diğer özgürlükler bu çerçevede gelişmiştir” diyen Erçakıca, özgürlüklerin hukuki çerçevesinin gayet geniş olarak çizildiğine vurgu yaparak KKTC’de yapısal, ekonomik, varoluş sorunları olduğunu belirtti.

“Basın özgürlüğü demokrasinin bir ürünü değil, demokrasi basının bir ürünüdür” diyen Erçakıca, sözlerini “hiç bir topluluk yoktur ki basın gelişmeden demokrasi olmuş olsun… Basın olmadan kamuoyu olmadan siyasal eylem olmaz, demokratik siyasal eylem olmaz. Basının önü ne kadar temizlenirse ne kadar özgür olabilirse insanlar da ancak o kadar özgürdür. Basın da insanlar ne kadar sahip çıkarsa o kadar özgür olacaktır” diye sürdürdü.

Serhat İncirli: “Antidemokratik uygulamalar içerisinde gazetecilik yapmaya çalışıyoruz”

 Konuşmasına, Fransız yazar ve düşünür Voltaire’in “söylediğinize katılmayabilirim ama bunu söylemeniz için ölümüne kavga veririm” ve “sizi kimin yönettiğini bilmek istiyorsanız kimi eleştiremediğinize bakın” sözlerine atıfta bulunarak başlayan gazeteci Serhat İncirli, Kuzey Kıbrıs’ta gazeteciliği 1958 – 1974, 1974 – 2000 ve 2000 sonrası olmak üzere 3 döneme ayırarak her dönemin ‘eleştirilemezi”ne değindi.

Konuşmasında toplumun küçük bir toplum olmasının gazetecilik faaliyetlerine etkisine de değinen İncirli, “o kadar küçük bir toplumuz ki bazı şeyleri söylerken veya yazarken sevdiğimiz insanları üzmemeyi veya tanıdığımız insanları kırmamayı – Hasan Hastürer hocamın dediği gibi – bir çeşit oto sansür ya da oto kontrol olarak kullanmak zorunda kalıyoruz” dedi.

Panel, katılımcılardan gelen soruların cevaplandırılması ile son buldu.