“ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE, TÜM KAYNAKLARI ETKİN ŞEKİLDE KULLANARAK ÜRETMEYİ; DAHA ÖLÇÜLÜ TÜKETMEYİ ÖZENDİRECEK, DAYANIŞMA BİLİNCİNİ ARTIRACAK BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜME ODAKLANMALIYIZ”

“ÖNÜMÜZDE DURAN İKİ SEÇENEKTEN BİRİ İÇE KAPALI OTORİTER BİR YAPI, DİĞERİ İSE ÖZGÜRLÜKLERİN GENİŞLEYECEĞİ DAYANIŞMACI SEÇENEKTİR. TERCİHİMİZ DAYANIŞMACI VE ÖZGÜRLÜKÇÜ YENİ BİR DÖNEM OLMALIDIR”

“EĞİTİMİN, YETERLİ DÜZEYDE MEKÂNSAL, TEKNOLOJİK VE MALİ OLANAKLARA ULAŞMASI, TOPLUMSAL ÖNCELİKLERLE İLGİLİ BAKIŞ AÇISININ RADİKAL BİR ŞEKİLDE DEĞİŞTİRİLMESİYLE MÜMKÜN OLABİLİR”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Ramazan Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajında, öncelikle sağlık ve mutluluk dilediği Kıbrıs Türk halkının bayramını kutlayarak, İslam alemi ve tüm insanlığa barış ve huzur dolu bir gelecek diledi.

Dünyanın en güçlü ordularıyla silahlarına sahip ülkelerin, bir virüse karşı insanlarını korumakta çaresiz kaldığına dikkat çeken Akıncı, “İnsanlık kaynaklarını silahlanmaya, lükse, gösterişe değil bilime, sağlığa ve eğitime ayırmalı” dedi.

Önümüzdeki günlerde, tüm kaynakları etkin şekilde kullanarak üretmeyi; daha ölçülü tüketmeyi özendirecek, dayanışma bilincini artıracak büyük bir dönüşüme odaklanma gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı, “Önümüzde duran iki seçenekten biri içe kapalı otoriter bir yapı, diğeri ise özgürlüklerin genişleyeceği dayanışmacı seçenektir. Tercihimiz dayanışmacı ve özgürlükçü yeni bir dönem olmalıdır” şeklinde konuştu. 

Cumhurbaşkanı Akıncı, devlet okullarında uzaktan eğitimin etkin bir şekilde sürdürülemediğini maalesef hep birlikte yaşayarak gördüklerini kaydederek, eğitimin, yeterli düzeyde mekânsal, teknolojik ve mali olanaklara ulaşmasının, toplumsal önceliklerle ilgili bakış açısının radikal bir şekilde değiştirilmesiyle mümkün olabileceğine işaret etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bayram konuşması bu sabah BRT ve diğer televizyon kanallarında yayınlandı.

“TEDBİRİ ELDEN BIRAKMADAN, GEÇMİŞ YILLARDAN FARKLI OLARAK BU BAYRAMDA EL SIKIŞIP, SARILIP KUCAKLAŞAMAYACAK, SEVGİMİZİ SÖZLERİMİZ VE GÖZLERİMİZLE PAYLAŞACAĞIZ” 

Akıncı, mesajında, mübarek Ramazan ayının ardından ulaşılan bayramı, hep birlikte sevgi ve dayanışma içerisinde en yoğun duygularla karşılamakta olduklarını ifade etti ve şunları dile getirdi:

“Virüs salgını ile mücadelede sizlerin büyük çoğunlukla sorumlu ve tedbirli davranışları sayesinde iyi bir noktaya geldik. 

Ancak yine de tedbiri elden bırakmadan, geçmiş yıllardan farklı olarak bu bayramda el sıkışıp, sarılıp kucaklaşamayacak, sevgimizi sözlerimiz ve gözlerimizle paylaşacağız. 

  

Sürecin en başından beri virüs tehdidi ile panik yapmadan ama tedbiri de elden bırakmadan mücadele etmemiz gerektiğini sıklıkla vurguladım. 

Karamsarlığa yenilmeden ama gerçekleri de görmezden gelmeden, akıl ve bilim ışığında hareket etmenin ne derece hayati olduğunu hep beraber yaşadık.

Doktorlarımız, hemşirelerimiz, eczacılarımız ve tüm sağlık çalışanlarımızın takdiri hak eden özverili çalışmaları ve siz değerli halkımızın da sorumlu davranması çok şükür ki muhtemel bir yaygınlaşmayı engelledi.

Şimdi geldiğimiz noktada, tedbiri elden bırakmadan salgın döneminin diğer alanlardaki olumsuz yansımalarını ortadan kaldırmaya odaklanmalıyız.”

“HEP BERABER ÇALIŞMALI, MÜCADELE ETMELİ VE HEDEFLERİMİZİ KARARLILIKLA HAYATA GEÇİRMELİYİZ”

Salgınla birlikte tüm dünyadan artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sesleri yükselmeye başladığını; ancak sadece hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak demenin yeterli olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle dedi:

“Bundan sonra neyin nasıl olması gerektiğini çok geniş bir katılım mekanizmasını hayata geçirerek, tartışıp uzlaşarak hayata geçirmeliyiz.

Yeni dönemde, ülkemizde nasıl bir gelecek istediğimizi sadece söylemekle yetinmeden, bu geleceği el birliği ile kurmak için hep beraber çalışmalı, mücadele etmeli ve hedeflerimizi kararlılıkla hayata geçirmeliyiz.

Pandemi sonrası dünya siyasetinin iki farklı yöne evrilebileceği düşünülmektedir. 

Ya içe kapanıp otoriterleşmeye ya da yeni dayanışma mekanizmalarının hayata geçeceği daha özgürlükçü bir yola girilecektir.

Önümüzde duran iki seçenekten biri içe kapalı otoriter bir yapı, diğeri ise özgürlüklerin genişleyeceği dayanışmacı seçenektir. Kıbrıs Türk halkının tercihi ve hedefi kuşkusuz ki dayanışmacı ve özgürlükçü yeni bir dönem olmalıdır. 

Silahlanma yarışı ve güç dengesi üzerine kurulu dünya düzeninin virüs salgını karşısındaki çaresizliği açıkça görülmüştür. 

Eşitlikçi, özgürlükçü ve insan hayatının kutsallığını kabul eden, güç savaşlarını derinleştiren değil, dayanışma anlayışını zenginleştiren yaklaşımların tüm insanlığın ortak ve adil geleceğinin temeli olduğu aşikardır. 

Gelecek hem tüm dünyada hem de adamızda bu temel üzerinde yükselecektir.”

“OLABİLDİĞİNCE KENDİNE YETEN VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR EKONOMİK YAPI KURMANIN YOLUNU BULMALIYIZ” 

Cumhurbaşkanı Akıncı, Covid-19 sonrası dönemde, ülkede gelir dağılımının daha adil olduğu, yoksulluğun ortadan kalktığı, olabildiğince kendine yeten ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı kurmanın yolunu bulmak gerektiğini vurguladı ve şöyle devam etti:

“Sınırlı işgücümüzü ve doğal kaynaklarımızı daha iyi kullanmamızı, çevreye daha az zarar vermemizi sağlayacak, örneğin, yerel üretim içerisinde, özellikle katma değeri yüksek, organik ve doğal tarımsal üretimin payını artırmaya odaklanmalıyız.

Küçük aile işletmelerinin yoğun olduğu, çevreye duyarlı, özel ilgi modeline dayalı, turizm gelirlerinin geniş toplum kesimlerine ulaşmasını mümkün hale getirecek yeni bir turizm ekosistemi oluşturmak için sektörü yeniden yapılandırmalıyız.

Yüksek öğretim alanımızı, nitelikli ve günümüz dünyasının her alandaki dönüşümünü dikkate alarak eğitim veren ve ileri teknoloji üretebilecek şekilde dönüştürmek yönünde gerekli adımları atmak için önümüzde bir fırsat bulunmaktadır. 

İlk ve ortaöğretim altyapımıza yatırım yaparak, tüm çocuklarımızı iletişim teknolojilerinden etkin bir şekilde yararlandırmanın ne kadar acil bir gereklilik olduğunu da gözlemledik.

Devlet okullarımızda uzaktan eğitimin etkin bir şekilde sürdürülemediğini maalesef hep birlikte yaşayarak gördük.

Öğretmeni, öğrencisi ve tüm hizmetlileri ile eğitim hayatımızın, dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip ülkelerindeki düzeyde mekânsal, teknolojik ve mali olanaklara ulaşması, ancak toplumsal önceliklerle ilgili bakış açısının radikal bir şekilde değiştirilmesiyle söz konusu olabilir.

Temel ihtiyaçları karşılamakta yeterli ve sürdürülebilir bir ekonomik modelin en az üretim kadar önemli olan bir diğer bacağı ise ölçülü, makul ve tutumlu tüketimdir. 

Kamusal sağlık ve kamusal eğitim sistemimizi güçlendirmek; bilim ve araştırmada atılım yapmak; sosyal güvenlik sistemimizin kapsam ve niteliğini genişletmek gibi kamu yararına adımlar atabilmemiz için borçlu yaşama alışkanlığından kurtulmamız gerekiyor.

“TASARRUFU YAŞAM BİÇİMİMİZİN BİR PARÇASI HALİNE GETİREMEDİĞİMİZ SÜRECE…”

Tasarrufu yaşam biçimimizin bir parçası haline getiremediğimiz sürece, daha büyük sıkıntılarla yüz yüze gelme riski hep önümüzde duracaktır. 

Bu riskin ortadan kalkıp tüm bunların mümkün olabilmesi için atılması gereken ilk adımlardan biri, öncelikle toplumsal dayanışma bilincimizin gelişmesidir. 

Kıbrıs Türk halkının zor zamanlarda gerçekleştirmeyi başardığı dayanışma anlayışı, yaşam biçimimizin en önemli öğelerinden biri haline dönüşmelidir. 

Bu dönüşümün sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarını bir bütünlük içinde, demokratik ve katılımcı süreçlerle, aklın ve bilimin ışığında, özgür düşünce ve hür irade ile kolektif bir anlayışla biçimlendirmeliyiz.

Kıbrıs Türk toplumunun, tüm bunları başarabilecek bilgisi, birikimi ve kültürü vardır. Önemli olan tüm bunları, kişisel ve zümresel çekişmeleri bir kenara bırakarak ortak hedef ve toplumsal çıkarlar zemininde buluşturabilmektir.

Dünyada hak ettiğimiz eşit ve onurlu yeri almak için çözüm mücadelesi ile eş zamanlı bir şekilde, bu topraklarda kök salmak için ekonomisi ve demokrasisi ile güçlü bir yapı oluşturmak ortak hedefimiz olmalıdır. 

Bu hedefe hızlı bir şekilde ulaşmak için de her alanda dönüşümü başlatmalı ve sonuç alana kadar kararlılıkla çalışmaya devam etmeliyiz.

Önümüzdeki günlerde, kendi işgücümüzü ve doğal kaynaklarımızı etkin şekilde kullanarak üretmemizi; daha ölçülü tüketmemizi özendirecek, dayanışmanın önemini ve bilincini artıracak büyük bir dönüşüme odaklanmalıyız. 

Daha da önemlisi bunları bir an önce hayata geçirmek için kararlılık göstermeliyiz.”

“YANGINA KARŞI GEREK ERKEN UYARI SİSTEMİ AÇISINDAN GEREKSE HAVADAN MÜDAHALE KONUSUNDA NE KADAR YETERSİZ OLDUĞUMUZU BİR KEZ DAHA ACIYLA GÖZLEMLEDİK” 

Geçtiğimiz günlerde yaşanan büyük yangında, adanın ve dünyanın ortak zenginliği olan ormanların ciddi bir kısmının kaybedildiğine dikkat çeken Akıncı, aralarında yüzyıllardır ayakta kalmayı başarmış anıt zeytin ağaçlarının da olduğu çok değerli orman alanlarının maalesef yitirildiğini belirtti. 

“Yangına karşı gerek erken uyarı sistemi açısından gerekse havadan müdahale konusunda ne kadar yetersiz olduğumuzu bir kez daha acıyla gözlemledik” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, mesajında şunları kaydetti: 

“Ülkemizin bu kaybı hepimizi derinden üzerken, diğer yandan da doğal afetlere karşı Kıbrıs’ta dayanışmanın bir ilk örneğinin sergilenmiş olmasından da, buruk da olsa bir memnuniyet duyduk.  

Siyasi üstünlük sağlama oyununa hiç prim vermeden, çevremiz için doğru olan neyse o yönde girişim yaparak Türkiye’den gelen helikopterlere ek olarak güney Kıbrıs’tan da katkı talep ettim. 

Bunu hükümetimizle istişare ederek, onların da olumlu görüşlerini alarak yaptım. 

Bu yardımlaşmanın talebimiz üzerine gerçekleşmiş olması bir tabunun yıkılmasıdır. Benzer durumlarda, aynı davranışın güneyden de sergilenmesi durumunda, bu tabunun ikinci bacağının da yıkıldığını söyleyebileceğiz.”

“SAVAŞLARA DEĞİL BARIŞA, SİLAHLANMAYA DEĞİL SAĞLIK SİSTEMLERİNİN GELİŞTİRİLMESİNE VE GELECEK NESİLLERİN EĞİTİMİNE YATIRIM YAPILMASININ NE KADAR GEREKLİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI” 

Akıncı, milyarlarca dolarlık silah geliştirme ve silahlanma harcamalarına karşın, dünyanın en güçlü ordularına, en gelişmiş silahlarına sahip olan ülkelerin, bir virüse karşı insanlarını korumakta nasıl çaresiz kaldığını hep beraber gördüklerini dile getirerek, şunları ifade etti: 

“Çöken sağlık sistemlerini, doktorların yetersiz altyapı nedeniyle, gözyaşları içinde hangi hastaya yaşam hakkı verip hangi hastayı ölüme terk etmek konusunda acı içinde karar vermek zorunda kaldıklarını gördük.

İnsanlığın kaynaklarını silahlanmaya, lükse, gösterişe değil bilime, sağlığa ve eğitime ayırmasının ne kadar büyük önem taşıdığına şahit olduk. 

Bu süreçte, savaşlara değil barışa, silahlanmaya değil sağlık sistemlerinin geliştirilmesine ve gelecek nesillerin eğitimine yatırım yapılmasının ne kadar gerekli olduğu ortaya çıktı. 

Bu kadar açık bir şekilde ortaya çıkan bu gerçek, tüm dünyanın harcamalarını planlarken, önceliklerini yeniden düşünmesini zorunlu kılmaktadır. 

Barış, dayanışma, sosyal adalet, sağlık, eğitim ve çevre bundan böyle en öncelikli konular olarak ele alınmalıdır. Daha güzel bir dünya ancak böyle kurulabilecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle Ramazan Bayramınızı kutlar, hem sizlere hem de sevdiklerinize öncelikle sağlık ve mutluluk, İslam alemi ve tüm insanlığa barış ve huzur dolu bir gelecek dilerim.”