Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, 2021 yılı İktisadi ve Mali İş Birliği Protokolü’nün ülke ekonomisindeki yaraları sarmaya yeterli olmadığını belirterek, “rehavete kapılmayalım” uyarısında bulundu.

KTİM Başkanı Gürcafer, “Protokolün ekonomiye katkısı olacağını düşünüyorum. Ama ‘Protokol imzalandı, para gelecek ve tüm dertlerimiz, sıkıntılarımız bitti. Ekonomimiz güllük gülistanlık oluyor’ diye bir şey yoktur. Sakın o yanılgıya girmeyelim. Oradan gelecek olan 300-500 milyon TL merhemdir, faydası vardır, tedavi edicidir, yardımcıdır ama bizim yaralarımızı sarmaya yetmez” dedi.

Gürcafer, Ses Kıbrıs’ta yayınlanan “Kıbrıs’ın Nabzı” programına konuk olarak 2021 yılı İktisadi ve Mali İş Birliği Protokolü’nü değerlendirdi, Aytuğ Tükkan’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 

“TÜRKİYE, ‘DİPSİZ KUYUYA ARTIK KATKI YAPMAYACAĞIM’ KONUSUNDA ÇOK KARARLI”

KTİM Başkanı Cafer Gürcafer, Ekonomik Örgütler Platformu (EÖP) olarak Ankara’da gerçekleştirdikleri toplantıların kendisinde Türkiye’nin, artık dipsiz kuyuya katkı yapmamaya kararlı olduğu şeklinde intiba uyandırdığını söyledi.

Gürcafer, protokoldeki rakamların direkt piyasaya düşecek ve ekonomiye katkı koyacak rakamlar olduğunu, bütçe açığını kapatacak veya kamu giderlerinin karşılanması için verilecek bir rakam olmadığını dile getirdi.

Cafer Gürcafer, şöyle dedi: EÖP olarak Ankara’da yaptığımız temasların neticesinde gördüğüm kadarı ile Türkiye, ‘dipsiz kuyuya artık katkı yapmayacağım’ konusunda çok kararlı. ‘Bizim yapabileceğimiz yardım; bir şekilde katma değere dönüşecek ve çok doğru projelerle ilgili olacak. Yani direkt olarak toplumun refahına, ekonominin, sosyal yaşamın gelişmesine katkı koyacak şekilde olacak’ diyor. Dolayısıyla protokolün içeriğinde reel sektöre verileceği söylenen bir katkı, organize sanayi bölgelerinin yapılması ile ilgili bir karar var. Bütün bunlar altyapıya yapılacak yatırımlarla alakalıdır. Direkt olarak piyasaya düşecek ve ekonomiye katkı koyacak rakamlardır. Alınıp da bütçe açığını kapatacak olan veya kamu giderlerinin karşılanması için verilecek olan bir rakam değildir.

“REHAVETE KAPILINMAMALI”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, protokolün ekonomiye katkısı olacağını belirtti,   Ama ‘Protokol imzalandı, para gelecek ve tüm dertlerimiz, sıkıntılarımız bitti. Ekonomimiz de güllük gülistanlık oluyor’ diye bir şey yoktur. Sakın o yanılgıya girmeyelim” uyarısında bulundu.

Gürcafer, “Bu bir nebze nefes almaktır, piyasaya katkıdır. Çok önemlidir, bu verilecek olan 3,5 milyar TL’nin bir bilimsel çalışma neticesinde ekonomiye katkı yapacak şekilde kullanılması çok çok önemlidir ama tüketim amaçlı kullanılması halinde hiçbir işe yaramaz” dedi.

 Gürcafer, EÖP’ün Türkiye’de yaptığı temaslarda ısrarla üzerinde durduğu konulardan birinin de ekonomik kalkınma planı olduğunu kaydetti.

KKTC’nin bir kalkınma planı olmadığına dikkat çeken Gürcafer, her iktidar döneminde, KKTC’de her iktidar değiştiğinde, Türkiye’de her bakan değiştiğinde ortaya farklı farklı vizyonlar, kişilerin vizyonları ile alakalı da farklı ekonomik politikalar ortaya konduğunu söyledi.

Bunun yanlış olduğunu belirten Cafer Gürcafer, KKTC’de uzun süreli kalkınma planları yapılması, bu planların da bilimsel çalışmalar temeline dayandırılması, bunun da Kıbrıs Türkü tarafından yapılması gerektiğini dile getirdi.

Gürcafer, “Türkiye’den gelen katkı ile bu planları yapmamız lazım ve Türkiye’nin yardımları bu planlar doğrultusunda olmalıdır. Aksi halde yapılan katkı, palyatif, hediye gibi olur. Sürdürülebilir, ekonomiyi ayağa kaldıran, kişi başı milli geliri arttıran bir katkı olmaz. Bunu Türkiye’de ben gündeme getirdim. Özellikle söyledim” dedi.

“İMAR PLANLARI KALKINMA PLANININ ÖNEMLİ BİR PARÇASIDIR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, imar planlarının, kalkınma planının önemli bir parçası olduğunu ancak geçmişten bugüne imzalanan hiçbir protokolde imar planları için ayrılan bir kaynak olmadığını söyledi. Bu konuyu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın gündemine de getirdiklerini söyleyen Gürcafer, Oktay’ın bu hususta kendilerini haklı bulduğunu söyledi.

İmar planlarının oluşturulması için ciddi ekipmana ve güçlü bir ekibe ihtiyaç olduğunu kaydeden Gürcafer, “3-5 personel ile bu iş yapılmaz. İmkansızlıklarla bir baraka içerisinde o ekibin bütün ülkenin planlamasını yapmasını beklerseniz daha çok beklersiniz. Bu iş ekip işidir. 60 kişilik bir ekip oluşturursunuz ve bu ekipte ekonomistler, sosyologlar, toplum bilimciler olur, bu kişiler de bizim insanlarımızdan seçilir. Ekipmanı da sağlarsınız, 3-5 milyon TL’lik bütçeyi koyar ve 2021 yılının başından sonuna kadar, Yeşilırmak’tan Dipkarpaz’a kadar bütün ülkenin imar planlarını yaparsınız. Zaten Ülkesel Fizik Planı vardır. Bu planlana göre gidersiniz” diye konuştu.

Cafer Gürcafer, konuşmasının devamında şu açıklamaları yaptı:

Artık TC-KKTC ilişkileri artık çok daha ciddi. KKTC’nin ekonomisinin ayağa kaldırılması, Doğu Akdeniz’de tanınmıyor olsa bile, Tayvan da tanınmaz ama tüm dünya ile iş ilişkisi vardır. Dolayısıyla KKTC’de bu olsun diye daha ciddi bir irade var bugün ama bu bir arayıştır ve bu arayış doğru şekilde planlanmazsa doğru netice elde etmeyeceğiz. Bizim iş ilişkilerimizin bile hangi noktada olacağı hala daha belli değil. Ortaklıklar kurulacak tamam ama nasıl olacak? Hangi konularda olacak? Bütün bunlar işte o ekonomik kalkınma planının detaylarıdır. Biz sondan başlıyoruz. Yani ‘vitrinde gözüksün de içini doldururuz’ olmaz. Detayını çalışmamız bunu da çok fazla gecikmeden yapmamız lazımdır.

“SİSTEMDE VERİMLİLİĞİ TARTIŞMAMIZ LAZIMDIR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, ülkedeki yapısal bozuklukların giderilmesi noktasında STÖ’lerin birlikte adım atması gerektiğini kaydetti.

“Geldiğimiz nokta sürdürülebilir değildir” diyen Gürcafer, “Bizde yapısal bozukluklar vardır. Bu yapısal bozukluk, nasıl başladı? Nereden başladı ve nereden geldi? Zaman içerisinde birikerek bir enkaz yığınına dönüştü. Bugün siyasette olan insanlar bunun sorumlusu değildir. O günün siyasetçilerinin yanlışları, ihmalleri, doğru öngörüde bulanmamaları neticesinde atmış oldukları adımlarla bu ülke, bu hale geldi. Battık, bir şekilde yukarı çıkmamız lazım. Yapısal bozukluklarımızı gidermek için STÖ’ler olarak bu hususta adım atmamız lazımdır. Siyaset ile de görüşerek onu yapıyoruz zaten” ifadelerini kullandı.

Gürcafer, “Bana ne Seçim Yasası’ndan ya da siyasi partilerle ilgili yasadan. İşte bundan dolayı ben ilgilenirim çünkü sistemin bütünün çökmüş olmasında onun da payı vardır. Sistemi düzeltebilmek için onu da düzeltmem lazımdır. Siyaset sektörü, ülkeyi yöneten sektördür. Bana göre, en iyi insan kaynaklarından oluşması lazımdır. Dolayısıyla demek ki sisteminde bir arıza vardır ki bu ülkeyi iyi yönetemiyor. Meclise 5-10 iyi insan, çok değerli insan da gönderirsin ama etrafına bakar adam sersem olur. ‘Arkadaşlar, kusura bakmayın, bu iş bana göre değil’ der ve hiçbir şey yapmadan 5 yıl sonra kaçar gider. Bunun olmaması lazımdır. Bizim en değerlilerimizi meclise gönderip sistemde verimliliği tartışmamız lazımdır” dedi.

“BENİM SİYASETÇİM YAPMASI GEREKENİ YAPMIYOR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, ihaleler konusunda da önemli açıklamalarda bulundu.

Gürcafer, “Bu işin iki bacağı var biri 90’lı yıllarda Ecevit iktidarının olduğu dönemde yine böyle tartışmalar vardı. O zaman ‘Siz araç ve makine parkı bakımından yeterli değilsiniz. Biz size küçük yollar verelim. Köy bağlantı yolları ve köy yollarını verelim. Siz bu işlerle yavaş yavaş kendinizi geliştirin. Siz kendinizi geliştirdikten sonra da büyük yolları artık burada ihale edelim’ dendi. Tabi bu buzun üzerine yazıldı.  O günün siyasetçilerinin gitmesi ile birlikte bu da gitti” dedi.

Gürcafer, bugünkü tabloya bakıldığında ise ülkede o dönemde 3 derme çatma asfalt fabrikası varken, bugün 13 asfalt fabrikası, 100 milyon doların üzerinde de bir makine filosu oluştuğunu kaydetti.

Cafer Gürcafer, şöyle dedi: “Bugün, bu kadar sıkıntı varken Türkiye’de ‘biz sizin bütün yollarınızı yapıyoruz’ gibi gelip de burada müjde vermiş olmasının kendi bakımından takdirle karşılanması beklenirken bizim tepkimiz ile karşılaştı. Çünkü benim siyasetçim yapması gerekeni yapmıyor. Bunun bizim insanımız, ekonomimiz için ne anlama geldiğini gidip anlatmıyor. ‘Doğrudur efendim, siz yapın, haklısınız’ diyor. Dolayısıyla bu bizde ciddi sıkıntı yarattı.”

İhaleler konusundaki ikinci bacağını ise şu şekilde açıkladı:

“Biz altyapı olarak geliştik ve bu işleri yapabilecek kapasitedeyiz. Öte yandan biz paralı değiliz. Bu da çirkin bir yakıştırmadır. Çok üzgünüm, benim siyasetçilerim tarafından da bu konuşulurken ‘Kıbrıs’taki müteahhitler pahalıdır. Türkiye’deki müteahhitler bunu çok daha ucuza yapar’ dendiğinde benim siyasetçim bunu araştırıp, doğru ise nereden kaynaklanır? diye öğrenme ihtiyacı duymadı. 20 senir bu böyle konuşuluyor. Dolayısıyla bunun doğru olmadığını da kalem kalem anlattık. Neden doğru değil? Çünkü 1 ton asfaltın üretiminde kullanılan yakıtı fonsuz alma ile fonlu alma arasındaki fiyat farkı 35 TL’dir. 160 TL de katran, tonunda 200 TL. Bunları alt alta yazıp da söyledik. Bizim İkincisi KKTC ekonomisinin kendi kendine yeter bir noktaya gelmesi için, siyasi çıkarlarımız için bu görüntünün ortaya çıkmasının ne anlama geldiğini, dolayısıyla bu noktada inşaat sektörünün nasıl bir araç olduğunu, bu sektörde kaç bin inanımızın ekmek yediğini, burada Kıbrıslıların var olabilmesi için bu sektörlerin var olması gerektiğini çok iyi anlattık. Birbirimizi anladığımız için de çok mutlu olduk. Demek ki bu yapılmıyordu.”

“UZLAŞTIK”

Türkiye Cumhuriyeti Karayolları Genel Müdürlüğü’ndeki temaslarına da değinen Gürcafer, “Uzlaştık, anlaştık, ortak bir akıl ortaya koyduk ve ‘bunun doğrusu önce ortak yapmaya başlayalım ki hem ülkemize ekonomik açıdan bir katkı olsun hem müteahhitlerimiz gelişsin. Zaman içerisinde siz bu birinci sınıf yolları da yapabilirsiniz noktasına gelindiğinde de tamamen Kıbrıslılar yapsın noktasında anlaştık. Dolayısıyla bundan sonra Ankara’da çıkacak olan bütün ihaleler, bu prensipte bu temelde çıkacak” dedi.

Gürcafer, T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın açıkladığı Kıbrıs ile ve Bayındırlık Ulaştırma Bakanlığı ile ilgili yapmış olduğu duyuruda belirtilen yolların yapımı ile ilgili, bunun neticesinin en geç 1-2 ay içerisinde görüleceğini dile getirdi.

 Gürcafer, açıklamasının devamında şunları kaydetti: “Bizde İnşaat Encümeni tarafından veriler karneler vardır.  Bizim söylediğimiz; şartname çıkarken örneğin Türkiye’de 150 km. bir yol ihalesi çıktığında şartnamede; ‘bu ihaleye katılacak olan müteahhitler, tek seferde en az 100 km bitirmiş olması lazımdır’ der.

Bizim ülkemizin ölçeğinde böyle bir şey yoktur. Dolayısıyla bunu bizim kendi ülkemizin ölçeğine uyarlayarak örneğin; iyi deneyimli bir müteahhidin Kıbrıs şartlarında, ‘ben yol müteahhidiyim’ demesi için 15 km bir yol yapması lazımdır. Ona uyarlayacağız. Birinci sınıf karnesi olan, araç parkı olan, banka referans yazısı olan 10-15 müteahhit firma belirlenir. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından yeterlilik verilir. Hangileri ile girerlerse girsinler. Bu onların bileceği iş. Bizim için önemli olan bunu başarmış olmak, işi o noktaya getirmiş olmaktır.

Müteahhitlik sektöründe, bu ihalelerde kar marjı maksimum yüzde 10’dur. Bu da şu demektir; geriye kalan rakam yani yüzde 85’i, bu sektörde olan 60-70 alt sektöre gider. Bu da binlerce insana ekmek verilmesi demektir. Bu da ekonomimiz açısından çok önemli kritik bir değerdir.”

“2021 ÜLKE EKONOMİMİZ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİDİR”

Türkkan’ın sorusu üzerine Başbakan Ersan Saner ile görüşmesine ilişkin de açıklamada bulunan KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “Sayın Başbakan ile gitmeden önce konuşmuştuk, gelir gelmez de bizi çağırdı. Hem birkaç sıkıntılı konu vardı onları hem de genel olarak neler yapmamız gerektiğini konuştuk. Ben iyimserim biraz da endişeliyim. Endişem şu ki; tren kaçıyor, 2021’in kaçmaması lazım. 2021 ülke ekonomimiz açısından çok önemlidir. Ondan dolayı biz ekonomik örgütler olarak aşı’ dedik. Şimdi bütün dünyada bir plan program yapılmaya başlandı. Bizim de bir plan program yapmamız lazımdır. Aşı, aşılanma, pandemi ile birlikte bir süre daha yaşayacak şekilde ekonomiyi şekillendirme noktasında yaptığımız bir şey yok. Bunları yapmamız lazım” dedi.

Aşının ortaya çıkması ile birlikte tünelin ucunda artık ışığın göründüğünü dile getiren Gürcafer, “bu noktada içimde bir miktar da iyimserlik var. Aslında bu yaşadıklarımızın yapısal bozukluklarımızı düzeltmemizde bir fırsat olarak değerlendirilmesini isterim. Bu yaşananları bir fırsata dönüştürebiliriz. Felaket tellallığı yapmak ile bir şeyi eleştirmek arasındaki ince çizgiyi iyi bilmek lazımdır. Yalnızca eleştirerek de bir yere gidemeyiz. Yapıcı da olmak lazımdır” diye konuştu.