Yaşlılığın önüne geçmek için yıllardır yapılan araştırmalar birçok farklı molekülü işaret etse de, KANIMIZ bu konuya ışık tutmaktadır. 2005 yılında Thomas Rando önderliğinde  Stanford Üniversitesi’nde fareler üzerinde yürütülen çalışmada, genç ve yaşlı farelerin kan dolaşım sistemleri birbirine bağlanmış ve bu işlemin sonuçları incelenmiştir. Parabiosis olarak da adlandırılan bu metod sonucunda genç fareden kan alan yaşlı farenin gençleştiği görülmüştür. 2005 yılında Nature isimli dergide yayımlanan bu makalede bu metodun özellikle kasların tamirine olumlu etki yaptığı vurgulanmıştır.

Genç kanda bulunan bazı moleküllerin bu pozitif etkiyi yaptığı düşünülmektedir, ki bunlardan bir tanesi de daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi GDF11 proteinidir. 10 yılı aşkın bir süredir yürütülen çalışmalar, bu yöntemin yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan hastalıklara alternatif bir tedavi olabileceğini işaret etmektedir. Nitekim, şu sıralarda Alzheimer olan hastalara genç bireylerden alınan kan verilmesi klinik olarak denenmektedir. Bu yöntemin olumlu sonuçlar doğurması halinde, ilerleyen dönemlerde birçok hasta için yüksek miktarda ‘genç kana’ ihtiyaç duyulacağı düşünülmektedir.

      2 Mart 2017 tarihinde EMBO Journal isimli dergide yayımlanan ve Hartmut Geiger önderliğinde Ulm Üniversitesi’nde yürütülen çalışmada kanımızdaki kök hücrelerin miktarının ne kadar önemli olduğuna vurgu yapılmıştır. Yaşla birlikte kanımızdaki kök hücreler azalmakta ve bu da özellikle bağışıklık sisteminin güçsüzleşmesine yol açmaktadır. Kan kök hücrelerinin yaşının ise osteopontin adı verilen bir protein ile ilişkisi olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle osteopontin ile kan kök hücreleri daha genç bir hale dönüştürülmüştür. Kısacası yaşlı olan kanı gençleştirmenin mümkün olduğu gösterilmiştir. 

Kan kök hücrelerinin üretilmesi de tedavi seçeneklerinin artırılmasına yardımcı olacaktır. Mayıs ayında iki farkli araştırma grubu tarafından yapılan çalışmalarda, kan kök hücrelerinin laboratuvar ortamında elde edilebileceği gösterilmiştir. Nature isimli dergide yayımlanan bu çalışmaların birincisinde Harvard Tıp Okulu’ndan George Daley önderliğinde insan kök hücreleri çeşitli faktörler yardımıyla kan kök hücrelerine dönüştürülmüştür. Diğer bir çalışma ise Raphael Lis önderliğinde Weill Cornell Tıp Fakültesi’nde yürütülmüş ve fare akciğer kök hücreleri başarılı bir şekilde kan kök hücrelerine dönüştürülmüştür. 

Son olarak, Shyni Varghese önderliğinde Kaliforniya Üniversitesi’nde kan hücresi takviyesi için sentetik kemik ve kemik iliği üretilmiştir.  Sonuçlari 8 Mayis 2017 tarihinde PNAS isimli dergide yayımlanan çalışmada üretilen sentetik kemikler farelere yerleştirilmis ve buradaki kemik iliğinden yeni kan hücrelerinin üreyip kana karıştığı gözlemlenmiştir. Kısacası bu yolla vücutta yeni kan hücresi üretilmesinin mümkün olduğu görülmüştür.

Tüm bunların sonucunda, kan yardımıyla  şu anda tedavi edilemeyen  bazı hastalıkların önüne geçilmesi yakın gelecekte mümkün olabilecektir.

Kaynakca: Newscientist, Nature, EMBO Journal, PNAS

 

Dr. Umut Cagin

[email protected]