Bir ülkenin engellisine, emeklisine, çocuklarına ve kesinlikle hayvanlarına verdiği değer ve sunduğu hizmetler, o ülkenin gelişmişlik düzeyi ile alakalıdır. 

   Bir ülke, hayvanlarının haklarını koruyamıyorsa; iyi bir ülke değildir… Önce bunu yazarak başlamak lazım… 

   Modern ülkelerde, çağdaşlığın en belirgin göstergesi, sadece hayvanlar da değil; ormanları, ağaçları, tarihi eserleri, doğal kaynakları da koruyabilmektir.. Çevreyi koruyabilmektir… KKTC, bunların tümünde sınıfta kalıyor… 

   Bu ayki yazımıza, önce insanlarla başlayalım… 

   Çok sık yzaıyoruz bu konuları ama olsun.. 

   KKTC'de emeklilerin aldığı sağlık hizmeti sınıfta kalmaktan da öte kötü durumdadır. 

   Her şey daha güzel olamaz mıydı? 

   Kıbrıs Türk Toplumu’nu 1958 yılından beri yönetenler, eğer engellisi, emeklisi ve çocukları için hiç bir şey başaramamışsa; dağlara beş bin tane daha bayrak çekmişsiniz; 20 Temmuz'larda ya da 15 Kasım'larda, gökyüzünde jetleri dolaştırmışsınız ne yazar? 

   KKTC’de çok ciddi sorunlar vardır… Hatta 1974 sonrası, iskan - ganimet sorunu, adaletsizlikleri nüfusumuzu bilemememiz gibi utanç verici durumlar söz konusudur.

   KKTC ilan edildiği için, yadiğimiz ambargo ve izolasyonlar söz konusudur ki bunun suçunu hep başkalarında arıyoruz… Ama konumuz bunlar değil…  

   Bu yazıda, engelliye, emekliye ve çocuklara ne verdiğimizi sorguluyorum. Sonra da hayvan haklarına geçeceğiz… 

   Efendim, doğrudur, bu ülkede çok sayıda insanı çok erken emekli ettik. Bu iyilik miydi? 

   Olmadığı ortaya çıktı.
Nüfusu kontrol edemedik. Eğitimi mahvettik. 

   Haliyle, engelliye hizmet; emekliye sağlık; çocuklara eğitim ve sağlık hizmetleri çok aksadı. 

   Hatta aksamanın ötesinde; dünya gerçeklerinin çok gerisinde kaldı. 

   Hastanelerde aşırı izdiham nedeniyle emekli ve yaşı 65'ten yukarı insanları süründürüyoruz... 

Bir çeşit insan hakkı ihlali kabul edebileceğimiz, "emekliye bedava sağlık" hakkını yaşama geçiremiyoruz. 

   1958'den beri bu toplumu yönetenlerin tümü bunun sorumlusudur. 

   Engelliler kısmına geçelim. 

   Mağusa'da, geçtiğimiz günlerde, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Özel Eğitim Merkezi'nin yılsonu müsameresinde sunuculuk yapmam istendi... Hayatımda böyle bir etkinlikte sunuculuk yapmadım... Çok keyif aldım... Ama keyif almamın sebebi, sunuculuk yapmak değildi... Çok güzel insanlarla bir arada olmaktı. 

   KIBRIS Gazetesi’nde de bu konudan bahseden bir yazı yazdım… Oradan alıntı yapayım…

   Kimlerdi bu çok güzel insanlar? 

   Önce çocuklar... Yaşları 18'den küçük, yaklaşık 70 çocuk... Muhteşem gösteriler sundular... Hepsi harikaydı... Hele Libyalı olduğunu öğrendiğim 15 yaşlarındaki Muhammed adlı çocuğun palyaço gösterisi, süperdi. Ayrım yapmak için değil, hepsi çok iyiydi ama o gösteride çok eğlendiğim için belirtmek istedim. 

   Sonra aileler... Yaşadıkları kolay değil... Devlet, bu ailelerin yanında yeterince duramıyor... Ya da şöyle diyeyim, o gece de mikrofondan söyledim; İngiltere'de 15 yıl bu konuda devletin yaptıklarını izlemiş, görmüş biri olarak, burada devletin engelli kişilere ve ailelere desteğini "yok" kabul etmek zorundayım. 

   Öğretmenler... Özel eğitim öğretmenliği, sabır ötesi bir güç istiyor... Öğretmenlik kutsal bir meslektir ama özel eğitim öğretmenliği, Tanrı katında bir konudur. 

   Belediye Başkanı... Umut dolu sözler verdi... Tutacağından eminim... 

    Gazimağusa Özel Eğitim Merkezi ve tüm diğer eğitim merkezlerinde, beden eğitimi, müzik gibi branş öğretmenlerine ve tabii ki daha fazla özel eğitim öğretmenine ihtiyaç vardır... 

Devlet?
Nerede devlet?

   Yok, ağırınıza gitse de, yineleyeceğim; "maharet, dağa bayıra bayrak dikmek değildir!" 

   Maharet, özel eğitim ihtiyaçlı her çocuğumuza ve bireyimize; engelliliğinin ağırlığına göre, haftalık özel eğitim desteği süresini artırmaktır... Bu, evet para işidir... Bulacaksınız... Bir yerlerden bulacaksınız... 

   76 öğrencisi var Mağusa Özel Eğitim Merkezi'nin... Bu yıl, 12 öğrenci geri çevrilmek zorunda kaldı. 15 öğretmen yetmiyor... Daha çok özel eğitim öğretmeni istihdam edeceksiniz... Üniversitelerimiz yetiştiriyor; işsiz çok sayıda beden eğitimi, müzik ve özel eğitim öğretmeni vardır ya da önümüzdeki yıllarda olacaktır. Onları işe alacaksınız... Türkiye'den geliyor bazı öğretmenler... Bir şikayetim yok.    Ama eğer bizde yetişmiş ve işsiz varsa ki dolu; o zaman Türkiye'den gelişleri durduracaksınız... Türkiye ile protokol mu imzaladınız bu konuda? Derhal iptal edeceksiniz... Yapamıyor musunuz bunu? 

O zaman, hava basmayacak, çok çok özür dilerim ama "gi - de - cek - si - niz! Digomoya kadar! 

   Devleti yönettiği iddiasında olanları, özel eğitime özel ilgiye davet ederken; bol parası bulunduğundan emin olduğum dostlarımızı da, Mağusa Özel Eğitim Merkezi ve benzeri merkezlere desteği düşünmeye davet ediyorum... 


Ve gelelim hayvanlara


   Bir devletin elbette tüm vatandaşları hatta sınırları dahilindeki tüm insanları yani sakinleri çok önemlidir.

   O devletin büyüklüğü ve gücü; vatandaşına, yaşayanlarına verdiği hizmetle ölçülür.

   Vatandaşına en iyi sağlık, en iyi eğitim, en iyi barınma, en iyi ulaştırma, en iyi bayındırlık, en iyi sosyal güvenlik, en iyi adalet, en iyi huzur ortamını sağlayan devlet, en iyi devlet değil midir?

   Öyledir.

   Ama, en iyi devlet; özellikle emeklileri, yaşı ilerlemiş olanları, çocukları ve engellilerini çok mutlu edebilen; onlara çok iyi hizmet sunabilen devlettir.

   KKTC?

   Bırakın devlet olup olmadığının siyaseten ve hukuken tartışmasını; hangi hizmeti vatandaşına doğru bir şekilde sunuyor ki?

   Engellisine, emeklisine, çocuğuna sahip çıkamayan devletin; dört bir yana bayrak asmakla devlet olamayacağını yukarıda yazdık... 

   Bu ülke, hayvanlarına sahip çıkabiliyor mu?

    Yollar sokaklar hayvan ölüleri ile dolu... Özellikle Girne – Lefkoşa yolu tam “turistik”... 

   Her gün bir yerlerden “zehirleme” haberleri yağıyor...

   Devlet, “köpeğinize çip taktırın” diyerek, hayvanına sahip çıkamaz... 

   Tedbir almak, zorunluluğudur... 

   Ormanlarını da korumak zorundadır, hayvanlarını da, ağaçlarını da... Her canlısını da... 

   Bu, çağdaşlığın bir gereğidir.

    Dört köpeğim var... Sevginin zirvesidir köpek... Ve ne isterse olsun, kimsenin köpeklerimi zehirlemesini kabul edemem... 

   Bu konuda, polisin de ileri adım atması ve köpek cinayetleri konusunda hızlı davranması şarttır.

   Evet, haklısınız; bazı bölgelerde köpeklerin, örneğin ağıllara saldırdığı ve kuzlara koyunlara zarar verdiği biliniyor... Devletin görevi, tümüne sahip çıkmaktır.

   Nasıl mı?

   Hep yazdık, yazmaya da devam edeceğiz: Seçilecekseniz, siyasete girecekseniz, bunun çaresini düşünmüş olmanız gerekmiyor mu?