Tek çatı altındaki dev “Yıltan Taşçı Akademi Fotoğraf Stüdyosu”nda farklı sanatsal konseptlerle ülkede bir ilki yaratan usta sanatçı, stüdyoda kurduğu atölyede, haftanın belirli günleri, fotoğraf çekmenin altın kurallarını öğreten, temel fotoğrafçılık kursları da veriyor…

 

Edebiyat, müzik ve fotoğraf alanında usta isim Yıltan Taşçı, ülkenin en büyük fotoğraf stüdyosunu Geçitkale’ye açtı.

Taşçı, kendi adını taşıyan tek çatı altındaki, “Yıltan Taşçı Akademi Fotoğraf Stüdyosu”nda yarattığı farklı sanatsal konseptlerle ülkede bir ilki yarattı.

Tek çatı altındaki dev stüdyoda, usta sanatçı Yıltan Taşçı, stüdyoda kurduğu atölyede, haftanın belirli günleri, temel fotoğrafçılık kursları veriyor.

Ayrıca bir günlük fotoğraf atölyeleri de yapan Taşçı, toplam 10 saat süren fotoğrafçılık kurslarında, fotoğraf çekmenin altın kurallarını öğretiyor.

 

Büyük beğeni topladı

Stüdyo içi ve bahçesinde farklı konseptlere yer veren Yıltan Taşçı, mutlu anları ölümsüzleştirmek için, stüdyosuna, arkası açık eski bir araçtan tutun da, namsiyeli yataklara, minderlere, telefon kulübesine kadar farklı dekorasyonlar yarattı.

Sanatsal gözle değerlendirilip oluşturulan stüdyo, içerisine ve bahçesine oluşturulan farklı platformlarla, görenlerin ilgi ve beğenisini kazanıyor.

Bahçesinde, araba lastikleri ve balyaların otantik bir hava kattığı arkası açık iki kaplı eski araç ile zeytin ağacındaki hamak stüdyoya gelenlerin favorisi…

Bölgedeki büyük bir eksikliği gideren stüdyo, Geçitkale’nin yanı sıra, Çatoz (Serdarlı), Gonetra (Gönendere), İpsillat (Sütlüce), Yıldırım, Akova, Alaniçi ve Tatlısu insanına en iyi hizmet için hazırda bekliyor.

 

“Tüm sanatlar edebiyattan beslenir”

Mesarya halkına kapılarını açan Yıltan Taşçı, stüdyonun, hayali olduğunu belirterek, hayalini gerçekleştirerek, “Stüdyonun bahçesine, stüdyonun üç katı kadar bir fotoğraf platosu oluşturdum. Doğal ortamda, doğal ışıktan yararlanarak fotoğraf çekeceğim” dedi.

1957’de Lefkoşa’da doğup, öğrenimini tamamladıktan sonra, birçok kitap yazıp, albüm çıkartarak, fotoğraf sergisi açan Yıltan Taşçı, şöyle dedi:

 “Bu stüdyoyla hayalimi, gerçekleştirdim. Nasıl bir ressamın bir ressam atölyesi var. Benim de bir fotoğraf atölyem osun dedim. Artistik fotoğraf çekimlerimi burada yapacağım. Detay, doku, deneysel ve daha birçok çalışma…

Stüdyoda iç mekânın yanı sıra, dış mekânda da tıpkı film setlerinde olduğu gibi çeşitli setler oluşturdum, farklı kompozisyon çalışmaları yarattım. Stüdyonun kapısı, dileyen sanatçı arkadaşlarıma açık. Reklam ve ürün fotoğrafçılığına da açığım… Toplu çekimler platformumuz da var.  40 kişiyi topluca çekebiliriz. Hatta köyden vesikalık ve düğün fotoğrafı çekmem için talepler bile geliyor. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum.”

 

“2008 fotoğrafik kariyerimde milattır”

 “Anayolum edebiyattır benim. Müzik ve fotoğraf bu anayola çıkan tali yollardandır; çünkü tüm sanatlar edebiyattan beslenir” diyen Yıltan Taşçı, basın dünyasında da yer aldığından söz etti.

Yıltan Taşçı, şöyle devam etti:

 “Kıbrıs gazetesinde, “ 8’inci Gün”, “ Yıltan Taşçı’nın Seçkisi – O An”, “Gezi-yorum”, “Ülkemin İnsanları” başlıklı köşelerimde yazılarım ve fotoğraflarım yayınlanmaktadır.

Ülke televizyonlarında, programlar hazırlayıp sundum. İlk fotoğraf makinesini, 12 yaşında, 1960’lı yılların sonunda, Zafer Matbaası’nda çalışırken gördüm. Fotoğrafçılığa orada ilgi duydum ve hatıra fotoğrafları çekmeye başladım. 1980’den 1990’a kadar, Kıbrıs Postası, Birlik ve Söz gazetelerinde, foto muhabirliği yaptım. 2008 yılı,  fotoğrafik kariyerimde bir milattır. Öncesi hep hatıra fotoğrafı çektim. 2008’de çok yakın arkadaşım ve dünya çapında iyi bir fotoğrafçı olan Tevfik İleri’nin yönlendirmesiyle, artistik, yani sanatsal fotoğraf çekmeye başladım. 9 yıl oldu. Sanat ruhu bende vardı. Müzik ve Edebiyattan dolayı… Ulusal yarışmalara katılmaya başladım. Sanatsal fotoğraflarım ödüller almaya başladı. Ardından sergilemeler aldım. Kendimi, bir anda fotoğraf dünyası içinde buluverdim…”

  

“Fotoğrafçılık meditasyondur”

Fotoğrafçılığın bir tür meditasyon olduğunu da ifade eden Yıltan Taşçı, fotoğraf çekerken, şarkı söylerken ve bir de balık avlarken hiçbir şey düşünmediğini itiraf etti.

 “Hatta sahnedeyken insanları bile görmem” diyen Taşçı, söyle devam etti:

 “Fotoğrafta bakıp görürüm, ama şarkı söylerken bakıp görmem… Sahne sonrası eşim der, ‘Görmedin ama beni en öndeydim’. Görmedim derim, söylerken kendimden geçerim çünkü… 

Fotoğraf yarışmasına yönelik bir fotoğraf çekiyorsam eğer, fotoğrafı çektiğim anda, özellikle tematik yarışmalarda, çektiğim anda o fotoğraf ödül alacağını anlarım... Bunu çok yaşarım.”

Fotoğrafçılıkta, en önemli nokta, görmektir! Önceleri, bakardım ama görmezdim. Bakmak ve görmek, çok farklı kavramlardır. Birçok insan bakar ama görmez. 2008’e kadar, ben de, bakardım ama görmezdim… Aslına olay müzikteki gibidir, kulağınız yoksa keman çalamaz, şarkı söyleyemezsiniz. Kısaca detone olursunuz. Fotoğrafçılıkta da, göz önemlidir. İnsanlar bakar, ama görmez! Görebilmek için, estetik bilinç gereklidir. Estetik bilinci olmayan insanlar göremezler. Estetik bilinç sahibi olabilmek için bol bol kitap okumalı, resim ve fotoğraf görmek gerekir. Yalnızca fotoğraf yetmez. Ünlü ressamların resimlerini incelemek gerekir. O bilinci almak gerekir ki, estetik bilincin olsun. Ve çok da ebedi eser okumak gerekir. Öykü roman şiir… Ben tüm güzel sanatların edebiyattan beslendiğine inanırım. Kitap okumayan hiçbir iş yapamaz, gelişemez. Hangi işi yaparsa yapsın bir yerde tıkanır ve kalır. Bir heykeltıraşın roman okumamasını düşünemem, mümkün değil. Bir fotoğrafçıysan roman, şiir ve öykü okuyacaksın.”