Misli KADIOĞLU

 

- Kenarları biraz yukarı kalkık tepsilerin içerisine hellimli zeytinli koyardı eskiler. Biraz büyük ve yayvan olanların üzerine bir bez serilir yapılan hellim börekleri, kıyma börekleri yine bu tepsinin üzerine yayılırdı. Kıbrıs mutfağının vazgeçilmez lezzeti kafesleri de bu tepsilerle fırının yanına götürürlerdi...

 

Kuzey Kıbrıs'ın simgelerinden biri olan sesta (sele), rengi, deseni ve örgüsü ile dikkat çeken dekoratif bir süs eşyası olmasının yanı sıra, günlük hayatta, tepsi ve sini görevinde de kullanılır.

Serdarlı Köyü’nde kapısının eşiğinde elinde kalemleri sele ören Ayşe teyzeyi görüyoruz bir öğle vakti. Büyük bir tebessüm, sıcak ve içten duygularla açıyor bizlere kapısını. Şu anda 76 yaşında olan Ayşe teyzenin 7 yaşından bu yanadır sele ördüğünü öğreniyoruz. Başlıyor Ayşe teyze bizlere Kıbrıs’a has bu tepsi işi hakkında bilgi vermeye. Rumcada sesta, kimileri tarafından sini, kimileri tarafından da sele ve tepsi olarak bilinen bu el işi, Görneç, Ergenekon gibi köylerde de yapılıyor. Ancak sesta denince akla Serdarlı (Çatoz) geliyor.

Ayşe teyze buğdayın saplarından ördüğü tepsilerinin sırrını bizlerle paylaşıyor...

 

 

Mayıs, Kalem çıkarma ayı

Tepsi yapımının inceliklerini bizlere anlatan  Ayşe teyze, kara buğdayın saplarının özenle seçildikten sonra tek tek ayıklandığını söylüyor. Ayşe teyze, kalem adı verilen bu sapların içinin boş olması gerektiğini belirterek, “Kalemin içi boş olacak, yoksa kopar işlenmez. Şimdi kalemi çıkarıp reşberleme zamanıdır.”  diyor.

Ayşe teyzenin elinden kahvemizi yudumlarken bir yandan da tepsi işi konusunda konuşmaya devam ediyoruz. Bu günlerde çok fazla tepsi örenin olmadığını da anlatan Ayşe teyze Mayıs ayının 15’inden başlayarak iki, iki buçuk ay buğdayı çok olanların kalem çıkardıklarını belirtiyor.

 

 Şimdiki gençler kullanmıyor

“Kenarları biraz yukarı kalkık tepsilerin içerisine hellimli zeytinli koyardı eskiler, biraz büyük ve yayvan olanların üzerine bir bez serer hellim böreği kıyma böreği yapınca bu tepsinin üzerine yayardık. Eskiden kafes de yapardık. Fırının yanına götürmeye bundan isterdin....” diyor Ayşe Teyze, tepsi işine olan ilginin savaştan önce çok fazla olduğunu belirtirken, şöyle devam ediyor konuşmalarına: “Harp öncesi çok iş yapardık. Rumlar çok alırdı bizden. Girne’de çok satılırdı. Kaynatam Girne’ye gider üç günde gelirdi. Bir günde Dome Hotel’in önünde satılırdı. Şimdiki gençlerde kullanan yok. Artık talep azaldı. Kocam ve Kaynatam toptancısıydı, Rum tarafına götürür bir günde üç yüz parça satardı”

 

Bir ayağım İngiltere’de

İngiltere’de bir kızı bir de oğlu olduğunu öğrendiğimiz Ayşe Teyze, bir yandan tepsi yaparken bir yandan da kendinden söz ediyor bizlere.

“27 defa oldu İngiltere’ye giderim bir ayağım da ondadır. Benim çocuklarım ondadır ve ben de senede bir yada iki defa onların yanına giderim”...

 

 

 

Boyalı kalemleri herkes kendisi hazırlar...

Kırmızı, yeşil, mor, sarı renk kalemler... Bu renkli kalemlerle tepsilerin üzerine şekiller yapılıyor. Boyalı kalemleri de kendisinin yaptığını söylüyor Ayşe Teyze ve başlıyor anlatmaya: “Bu boyalı kalemleri de herkes kendi hazırlar. Boyama zordur diye boyayıp da satan yok. Banyoya attığında zorluğu yoktur aslında. Kalemi iyice boyalı suda kaynattıktan sonra soğuk su dökecen. Kalemi boyaya bastıktan sonra iyice kaynatacan”.

Bu önemli bilgiyi de Ayşe Teyze’den aldıktan sonra, bu renkli kalemleri cifcik denilen malzemenin üzerine sardıklarını öğreniyoruz.

 

Ülkemiz kültürünün vazgeçilmezlerinden olan sele, sesta ve sepet yapımı Serdarlı’da bozulmamış ve kuşaklardır devam ediyor. Ancak Ayşe teyzelerin neslinden sonra bu geleneği sürdürecek kişiler hemen hemen yok gibi görülüyor.