Elde mevcut kayıtlara göre ipekböceğinin anavatanı Çin’dir. Bazı tarihçiler ise ipek böcekçiliğinin Hindistan’da yapıldığını söylemektedir. Bir rivayete göre Çin imparotoru’nun eşi Şilingşi saray bahçesinde gezerken, dut ağaçları üzerinde ipekböceği kozalarına rastlamış ve ilk insan eli kozalara bu dönemde değmiştir.

 

Hasan KARLITAŞ

 

Bir çoğumuzun çocukluk anılarında mutlaka,  ipek böceği, dut ağacı ve ipek kozası ile ilgili anılar vardır…  Hiç tartışmasız yakın geçmişte, ipek böceği yetiştiriciliği ve  kozasından ipek çıkarmak, Kıbrıs’ın  önemli gelenekleri arasındaydı…  Ne yazık ki, değişen şartlar nedeniyle günümüzde, bu önemli üretim ve uğraş alanı kapsam değiştirmiştir. Günümüzde  İpek koza üretimi, tüm olumsuzluklara  karşın, el emeği göz nuru ile bin bir çeşit  farklı motiften oluşan sanat üretimine dönüşerek,  hâlâ daha buradayım dese de, günden güne azaldığını görmek endişe verici.  

Kıbrıs’a Osmanlı döneminde geldiği düşünülen ve uzunca bir geçmişe sahip ipek böceği yetiştiriciliğini tutku ile hala daha devam ettiren kişiler bulunmakta. Kıbrıs kültürünün bir parçası olan bu uğraşı devam ettirenlerin, varlığını görmek, kültürel mirasın yaşatılması adına ve  geleceğe dair umut veriyor.  

İşte bu uğraşı yaşatanlardan  birisi de,  Cengiz Topel Endüstri ve Meslek Lisesinde, edebiyat öğretmeni olarak görev yapan İbrahim Batıgün. İlkokul ikinci sınıfta on ipek böceği ile bu işe hobi olarak  başlayan, İbrahim Batıgün,  hâlen bu uğraşını  devam ettiriyor.   Bu günkü yazı konumuz, İbrahim arkadaşımın ‘İpek Böceği ve İpek Kozası’ hakkında yapmış olduğu araştırma…

 

 

İpek böceği yetiştiriciliği kültürümüzün bir parçasıdır

 

İpekböcekçiliği  bazı tarihçilere göre milattan 6000 yıl önce yapıldığı söylenmektedir. Bu tarihi ve 21. yüzyılı göz önüne alacak olursak ne kadar  uzun dönemden beri varlıklarını sürdürmüş olduklarını görüyoruz.

Elde mevcut kayıtlara göre ipekböceğinin anavatanı Çin’dir. Bazı tarihçiler ise ipek böcekçiliğinin Hindistan’da yapıldığını söylemektedir. Bir rivayete göre Çin imparotoru’nun eşi Şilingşi saray bahçesinde gezerken, dut ağaçları üzerinde ipekböceği kozalarına rastlamış ve ilk insan eli kozalara bu dönemde değmiştir.

Çok kıymetli bir dokuma maddesi olduğu anlaşılan ipek, onun hammaddesi olan ipek kozası, uzun yıllar Çin sınırlarından dışarıya çıkması yasaklanmıştı.

Türkiye’de ipek böcekçiliği bir zamanlar birçok insanın geçim kaynağıydı. Özellikle Bursa şehrinde bu yetiştiriciliğin çok yaygın bir şekilde yapıldığını duymuştum. Üretilen kozalar Kozahan denilen yerde satışa sunuluyordu. Geçen yaz burayı ziyarete gittim fakat umduğumu bulamadım. İpekböcekçiliği burada da yok olmaya yüz tutmuştu.

Kıbrıs’ta daha önceki yıllarda hemen hemen her evde beslenen ipekböceğinden elde edilen ipek, kızların çeyizlerinde kullanılıyordu. İpekböceği günümüzde Kıbrıs’ta çok az beslenmekte ve eski değerlerini neredeyse yitirmiştir.  Bizim ülkemizde ne yazık ki ağaç katliamlarından ipekböceğinin yediği dut ağaçları da nasibini almaktadır. Bir sene gidip topladığınız dut ağacını ertesi sene gittiğinizde yerinde bulamıyorsunuz. İpek böceği dut ağacı demektir. Eğer ağaç yoksa besleme yapamazsınız çünkü ipekböceğinin tek besin kaynağı dut yapraklarıdır.

Ben ilk hobi olarak başladığım ipekböceği yetiştiriciliğine daha sonraları ipekböceği sayılarının artması nedeniyle hobi olmaktan çıktı.   Büyük işçilik isteyen bu işi Kıbrıs’ta çok zor şartlar altında sürdürmeye çalışıyorum. Gerçekten de zor ama zevkli bir uğraş olan bu iş benim için bir dinlenme aracıdır. İpekböceklerinin yem yeme anlarında çıkarmış oldukları sesler bir musiki gibi gelerek hayal dünyasına dalmanızı sağlıyor.

En çok sorunu ise dut yaprağı bulmakta yaşıyorum ayrıca yetiştirdiğim kozalara talep çok az olması bir başka olumsuzluk.  Bütün bu olumsuzluklara rağmen bir kültürel değer olarak baktığım bu işin devamı için elimden geleni yapmaktayım.

İpekböceği yetiştirmek çok zevkli bir uğraştır. Herkese bu değerli mirası sürdürmek için ipekböceği yetiştiriciliğini yapmalarını öneriyorum.