Asmaaltı Bereket Fırını, Lefkoşa’nın simgelerinden bir tanesi.  Gerek yerli halkın, gerekse yurt dışında yaşayan Kıbrıslıların uğrak yeri, ülkeye turist olarak gelenlerin de durak noktası olan Asmaaltı Bereket Fırını, Kıbrıs çöreğinden, hellimli ve zeytinliye, peksemet, pilavuna, gulliri ve pide çeşitlerine Kıbrıs’a ait birçok lezzeti, lahmacun, tahınlı gibi hamur işlerini müşterileriyle buluşturuyor.

200 yıllık taş fırın ve yarım asırlık nostalji… İlker Dağer, dededen babaya, babadan kendisine geçen işine tutkuyla bağlı. 

 

Misli KADIOĞLU

Lefkoşa’da adeta bir simge haline gelmiş olan Asmaaltı Bereket Fırını, Lefkoşa’nın tarihi değişiminin de en önemli tanıklarından…
Gerek yerli halkın, gerekse yurt dışında yaşayan Kıbrıslıların uğrak yeri ülkeye turist olarak gelenlerin de durak noktası olan Asmaaltı Bereket Fırını, Kıbrıs çöreğinden, hellimli ve zeytinliye, peksemet, pilavuna, gulliri ve pide çeşitlerine Kıbrıs’a ait birçok lezzeti, lahmacun, tahınlı gibi hamur işlerini müşterileriyle buluşturuyor.  Yalnızca bir fırından öteye, burası Kıbrıs insanının misafirperver ve güler yüzlülüğünün hissedildiği bir mekan olarak da sıcak buluşma ve muhabbetlere imkan tanıyor. Asmaaltı Bereket Fırını’nın başında bulunan İlker Dağer’le sohbet ediyoruz bu sayımızda.


“50 yıldır bu fırında çalışıyorum”

Neredeyse tüm Lefkoşalıların tanıdığı, Kıbrıs halkından çoğunun bildiği İlker Dağer, 1954 doğumlu. Çocukluğu Ayluga mahallesinde geçen Dağer babası İngiliz üstlerinde çalıştığı için ilkokulu Mağusa’da okumuş. Ona Asmaaltı Bereket Fırını’nın hikayesini soruyoruz. Başlıyor anlatmaya:
“Bu dükkan annemin babasına aitti. Dedem bu fırını Ermenilerden aldığında ben 10 yaşındaydım. Bizse 1963’ten beridir burasını devraldık. Bu işe babamla başladım. 50 yıldır bu fırında çalışıyorum. 1963 yılı itibari ile dedem Yusuf Ahmet yaşlandığında dolayı bu işi daha fazla devam ettiremeyeceğini anlayınca kendi oğulları ile konuştu onlara bu işi teklif etti. Fakat iki oğlu da bu işe sıcak bakmadılar.  Daha sonra babama teklif etti. Babamda bu işi deneyerek yapabileceğine karar verdi ve fırını devraldık.”


200 yıllık fırın…

Dile kolay yarım asrı bu fırında, bu noktada geçiren İlker Dağer işine adeta tutkuyla bağlı. “Emeklilik hakkı kazandığım halde işimi bırakmadım. Her sabah saat 03:30’da buradayım. Yıl 364 gün” diyor.
Rumlar, Ermeniler, Maronitler… Asmaaltı Bereket Fırını’nın olduğu nokta hep fırın olarak çalışmış. Burada bulunan fırın ise tam 200 senelik. Dedesi zamanında ekmek ve yemek de yapılırmış bu fırında, ancak İlker Dağer, ekmek işine girmemiş. Buranın bir özelliğinin de kendi malzemelerini getirenlere özel, pide, lahmacun vs. yapılması. Dağer, “Evinden yumurtasını, pastırmasını getiren ve isteyene pidesini yapıyoruz” diyor.
Yenikent’te de şube açtıklarını anlatan İlker Dağer, dedesinden babasına, babasından kendine geçen bu mesleği, oğluna devretmiş.


“İnsanlar arasında muhabbet vardı bir zamanlar”

İlker Dağer’le sohbet edip eski Lefkoşa’yı ondan dinlemezlik olmuyor. Dağer, başlıyor çocukluğunun Lefkoşa’sını anlatmaya:
“Buralar çok kalabalıktı bir zamanlar. İnsanlar arasında insanlar vardı o zamanlar. Bu arada çok da fırın yoktu. Müşterilerimiz devamlı gelirlerdi. Annemle kapalı çarşıya gittiğimizde birbirimizi bulmakta zorlanırdık. Şimdi dışarıya marketler açıldı. Lefkoşa’nın içinde insanlar azaldı. Jenerasyon değişti.”


Buraya gelmeyen yok

Başbakan’dan Cumhurbaşkanı’na, milletvekillerine ülkenin önde gelenleri de Asmaaltı Bereket Fırını’na uğrayanlardan… İlker Dağer, gururla bahsediyor bu konulardan. Ve şöyle devam ediyor:
“Gün olur Finlandiya’ya 15 tahınlı gönderdiğim olur. Avustralya’ya zeytinli yolladığım olur. Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında İngiltere’den gelen çok müşterilerimiz olur. Bu kişiler o kadar müpteladırlar ki ‘İlle senin hellimlini, lahmacununu gelip yiyeceğiz’ diyenler, alıp götürenler çok olur. Ben onları geldikleri zaman tanır, hatırlarım. Bu da insanları çok memnun eder.”