Dinçol, Hitit Üniversitesi Hitit Uygarlığı Uygulama ve Araştırma Merkezince Fen-Edebiyat Fakültesi konferans salonunda düzenlenen "M.Ö. 2'nci Bin Yılda Anadolu'daki Büyük Uygarlık: Hititler" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Hititlerin, Milattan Önce 2 binli yıllarda Anadolu'da hüküm süren en büyük imparatorluklardan biri olduğunu belirtti. Türkiye'nin yanı sıra Yunanistan ve Suriye gibi komşu ülkelerde halen izlerinin bulunduğunu belirten Dinçol, Hititlerin yaşantısı, dini inançları, siyasi iradesi ile sosyal ve kültürel etkinliklerinin halen araştırıldığını söyledi.

 

Türkiye'nin birçok bölgesinde Hititlerle ilgili arkeolojik kazı çalışmalarının yürütüldüğünü anlatan Dinçol, Hitit Medeniyeti'nin başkenti Hattuşa'nın bulunduğu Çorum'un Boğazkale ilçesi ile Alacahöyük ve Şapinuva ören yerlerindeki arkeolojik kazı çalışmalarının da büyük bir titizlikle devam ettiğini dile getirdi.

 

İstanbul Üniversitesi Hititoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinden emekli olduğunu belirten Dinçol, merhum eşi Hititolog Prof. Dr. Ali Dinçol ile beraber Hititler üzerine çok sayıda araştırma yaptıklarını söyledi.

 

Hitit çivi yazılı tabletleri tercüme ederek, arkeoloji dünyasını etkileyecek önemli bulguları ortaya çıkardıklarını ifade eden Dinçol, bu alandaki çalışmalarına devam ettiğini aktardı.

 

ÜLKENİN GELECEĞİNİ FALDAN ÖĞRENİYORLARMIŞ

 

Hititlerin yaşantısını anlatan Dinçol, yönetimde söz sahibi olan kralların, ülkenin geleceğini ve devlet yönetiminde oluşabilecek değişiklikleri öğrenmek için karaciğer falı, talih falı, su yılanı falına ve kuş uçuşlarına baktıklarını söyledi.

 

Hititlerin bin tanrılı bir dine mensup olduğunu dile getiren Dinçol, kralların, tanrıların gazabından çok korktuklarını, hangi tanrının kızdığını öğrenmek için de fal baktırdıklarını söyledi.

 

Falın yanı sıra kehanetin de Hititler'de önemli bir "merak giderme" aracı olduğunu dile getiren Dinçol, şunları kaydetti:

 

"Hititler hem ülkenin geleceği ve devlet yönetimindeki değişiklikleri öğrenebilmek hem de hangi tanrının kızdığını bulabilmek için çeşitli yöntemlere başvururlardı. Bunlardan bir tanesi kehanette bulunmaktı. Doğa olaylarına göre hangi tanrının kızdığını öğrenmeye çalışıyorlardı ancak esas öğrenme aracı fal baktırmaktı. Hititler'de fal konusu biraz farklı. 'Üç vakte kadar ne olacak' gibi şeyler soramıyorlar sadece belirli sorular yöneltebiliyorlardı. Soruların cevabı da olumlu ya da olumsuz olarak geliyordu. Buna göre de sordukları sorunun cevabını aldıklarını düşünüyorlar. Her tanrının tapınağında bunu yapıyorlar. Bunun için de ya kuş uçuşlarına bakılıyor ya da kurban edilen hayvanların, özellikle de koyunların karaciğerindeki birtakım özelliklere bakılıyordu. Ayrıca talih falı ve su yılanı falına da bakıyorlardı."

 

Konferansa, Çorum Müze Müdürü Önder İpek, fakültenin bazı öğretim görevlileri ile öğrenciler katıldı.