Kediler karmaşık yaratıklar olarak kötü bir şöhrete sahip. Bu yüzden de sahipleri genellikle kedilerinin davranışlarına ve en önemlisi de onların sevgilerini nasıl kazanacaklarına dair daha fazla bilgi edinmek istiyor.

Tabii ki söylemek yapmaktan daha kolay ama Nottingham Trent Üniversitesi’nin yeni bir araştırmasında, kedinizin kalbini kazanmanın anahtarının hep düşündüğünüz şeyin tam tersi olabileceği keşfedildi.

Aslında çalışmanın bulgularına göre işin sırrı, kedinizi ne zaman okşamak istediğinize sizin karar vermenizdense ne zaman okşanmak istediğini basitçe onun seçmesine izin vermekte yatıyor.

Bu tavsiyeye uyulduğunda kedilerin sahiplerine karşı daha az saldırgan davrandığı ve aynı zamanda daha çok sevgi gösterdiği anlaşıldı.

Araştırma ekibi, tavsiyelerini özetlemek için CAT (İngilizcede kedi anlamına gelen kelime -ed.n.) kısaltmasını kullandı: (C – Control / Kontrol) Kediye seçim ve kontrol olanağı sunun, (A – Dikkat / Attention) kedinin davranış ve vücut diline dikkat edin, (T – Touch / Dokunma) kedinin nerelerine dokunduğunuzu düşünün.

Çalışma, Battersea’nin Londra’daki kedi barınağında bulunan 100 kediyle katılımcıların etkileşimlerini izleyen araştırmacılar tarafından gerçekleştirildi.

Her katılımcı, CAT yönergelerini almadan önce 3 ve aldıktan sonra da 3 olmak üzere toplam 6 kediyle etkileşime girdi.

Kedinizin okşanmaya istekli olup olmadığını anlamak için belirlenen stratejilerden biri, kedinize elinizi uzatmak ve onunla etkileşime girip girmediğini görmek oldu. Zira kediler okşanmak istediklerinde kendilerine uzatılan ele sürtünerek bunu gösterebiliyor.

Kedi uzaklaşmayı seçer, mırıldanmayı bırakır ve kendini tımar etmeye başlarsa veya arkasını dönerse, bu durum kedinin okşamanızdan bıktığı ve durmanızı istediği anlamına gelebiliyor.

Çalışmada kedilerin okşanmayı tercih ettiği noktalar da incelendi. Çoğu kedinin kulaklarının dibine, yanaklarının çevresine ve çenelerinin altına dokunulmasını seçtiği belirtildi.

Araştırmayı yöneten Dr. Lauren Finka, şunları söyledi:

Sonuçlar, ‘daha az temaslı’ bir sevme tarzının kediler arasında net bir tercih olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum da kontrolün çoğunu kedilere veriyor.

Kediler hislerini paylaşmaları söz konusu olduğunda pek dışavurumcu olarak tanınmaz.

Bu durum, genellikle okşanma sırasında sorunlara yol açabilir. Zira birçok kedi zaman zaman biraz rahatsız olabilir. Ancak bunu idrak etmek, bizim açımızdan her zaman kolay değil.

Battersea’nin kedi sağlığından sorumlu yöneticisi JoAnna Puzzo da şunları ekledi:

Her kedinin benzersiz bir kişiliği var ve bu olağanüstü. Ancak bu yeni çalışmanın da gösterdiği gibi genellikle paylaştıkları temel benzerlikler mevcut.

Kediler hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyleri ifade ederken son derece ince davranabilir. Bunun sonucunda davranışları yanlış anlaşılabilir veya tamamen göz ardı edilebilir.

Bu yeni basit ama etkili ‘kedi’ yönergelerini kullanarak, sahipleri kedilerinin nasıl hissettiğini daha iyi anlayabilecek, evcil hayvanlarının mutlu ve rahat olmasını sağlamak için onlarla etkileşimlerini bu doğrultuda uyarlayabilecek.