Yeşil Hat 20. yılında:  64 milyondan fazla geçiş Yeşil Hat 20. yılında: 64 milyondan fazla geçiş

Bağımsızlık Yolu Parti Meclis Üyesi Cansu N. Nazlı, Yeniçağ Web TV’de, İsmet Özgüren’in sorularını yanıtladı.

Kadına şiddetin gittikçe arttığını ifade eden Nazlı, kadınların bedeni ve yaşamı üzerindeki baskıların dinsel gericilikle daha da artığını söyledi. Yasal olmayan kuran kurslarıyla doğrudan gericiliğin hedefinde olan çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere toplumun demokratik laik değerlerinin ciddi bir saldırı altında olduğunu belirtti.

Nazlı, ceza yasamızda kadına yönelik şiddetle ilgili bir suç tanımı olmadığını belirterek kadına yönelik şiddetin genel olarak şiddetten, hakaretten farklı olduğunu ve kadınların tanıdığı erkekler tarafından tekrarlayan bir şekilde şiddete maruz kaldığını açıkladı.

Kadına yönelik şiddetin ceza yasasında bir suç olarak tanımlanması gerektiğini ifade eden Nazlı, suçun ağır teminat koşulları getirilerek, tutuklu yargılanacak şekilde uygulanması ve yüz kızartıcı suç kapsamına alınması gerektiğinin altını çizdi. Ceza yasasında verilen suç ile yaptırım sağlanması değil yüz kızartıcı suç kapsamında sosyal hayatta da yaptırıma maruz kalınmamanın öneminden bahsetti.

Taleplerinin yeni bir yasa olarak değil var olan yasada birkaç basit değişiklikle olabileceğini belirten Nazlı, 8 Mart, 25 Kasım gibi günlerde vekillerin kadınlara yönelik konuşma  yapmasındansa yasayı hayata geçirmelerinin daha anlamlı olacağını söyledi.

HER BÖLGEYE KADIN SIĞINMA EVLERİ VE ŞİDDET ÖNLEME MERKEZLERİ YAPILMALI

Kadın sığınma evi yapılmamış olmasını gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin çok büyük bir ayıbı ve utancı olarak değerlendiren Nazlı, her bölgede kadın sığınma evinin bulunmasının öneminden bahsetti.

Nazlı, şiddet önleme merkezlerinin de uygulamada eksikliğinin hissedildiğini belirterek şiddet önleme merkezlerinde, şiddete uğrayan bir kişinin tek bir merkez üzerinden sosyal hizmetlerden, psikolojik danışmanlık hizmetinden, hukuki açıdan yardım alabileceği bir yer olduğunu açıkladı.

Şiddet önleme merkezleri olmadığı için kadınların yaşadığı travmaları tekrar tekrar anlatmak zorunda kaldığını ve böylece çifte mağduriyet yaşadığına dikkat çekti.

Nazlı, polisteki kadına yönelik şiddetle ilgili birimin her bölgede aktif olmadığını dile getirerek birimlerin varlığının önemli olduğunu belirtti.

Lefkoşa’daki birimde personel eksikliği nedeniyle vardiyada tek bir polisin görev yaptığını aktaran Nazlı, destek birimlerinin her bölgede aktif olması, köy karakollarına kadar kırsalda bacakları olması ve yeterli sayıda eğitimli personelin atanması gerektiğini söyledi.

Alo 183 ihbar hattında alt yapı ve vardiya sorunu olduğuna değinen Nazlı, oraya daha fazla personel istihdam edilmesi ve vardiyalı sisteme geçilmesi gerektiğini söyledi.

Kadınların Hamileyken İşten Çıkarılmasının Yasaklanması, Mobing Yasası ve Ebeveynlik İzninin

YASALAŞMASI TALEPLERİNİ 8 MART’TA YÜKSELTECEĞİZ

Gericilikle ilgili meseleler, 8 Mart’ta karşısında mücadele ettiğimiz ve talep olarak yükselttiğimiz konuların başında yer alacak ifadelerini kullanan Nazlı, Din İşlerine 10 milyon TL’lik bütçe ayrıldığını hatırlattı. Nazlı, Alo 183’e, devlet okullarına, hastanelere bütçe yokken Din İşlerine milyonların akıtılmasını bilinçli ve siyasi bir tercih olduğunu söyledi.

Din İşlerine, Evkafa değil sosyal hizmetlere bütçe ayrılması gerektiğini ve bu talebi 8 Mart’ta da yükselteceklerini söyledi.

Nazlı, özel sektörde çalışan kadınların mağdur olduğunu, hamile olan kadınların yasal olmamasına rağmen doğum iznine çıkmadan ya da döndükten sonra işten çıkarıldıklarını belirterek 8 Mart’ta kadınların hamileyken işten çıkarılmasının yasaklanması, emekçiler için Mobing Yasası, yeni doğan çocuğun ihtiyaçları için her iki ebeveynin de kullanabileceği ebeveynlik izninin yasalaşması taleplerini yükselteceklerini söyledi.

SOKAK VE MECLİS ÖRGÜTLENEREK, BİRLİKTE HAREKET ETTİĞİ TAKTİRDE ETKİLİ OLABİLİR

Bağımsızlık Yolu’nun her alanda ortaya koyduğu somut önerilerin toplumda bir karşılığı olduğunu belirten Nazlı, temel önermeleri ve talepleri sadece toplumda değil, sendikaların da dile getirdiğini ve bu taleplerimizi herkesin sahiplendiğini görüyoruz dedi.

Nazlı, siyasetin meşruiyetinin sadece seçim sandığına yansıyan bir oy oranıyla görülmediğini, sözünüzün sizden başka mecralarda da yayılarak benimsendiği zaman da görüldüğünü söyledi.

Nazlı, Bağımsızlık Yolu’nun, sadece parlamenter sistemi savunan bir tarafı olmadığını, sokak ve meclisin örgütlenerek birlikte hareket ettiği taktirde etkili olduğunu söyledi.

KAÇAK DURUMDA ÇALIŞAN KİŞİLERİ KİMİN ÇALIŞTIRDIĞINI SORGULAMAMIZ GEREK

Nazlı, üniversitelerin insanların ülkeye girişini yasal hale getiren ve öğrenci kisvesiyle yasa dışı çalıştırılan insanlara kapıyı açan ve sermaye sahiplerinin karına kar katmasına yarayan kurumlar haline geldiğine ifade ederek, küçük esnafın devlet tarafından alması gereken yardımı özel üniversiteler tarafından muafiyet ve teşviklerle faydalandığına dikkat çekti.

Bu durumun artık son bulması gerektiğini söyleyen Nazlı, bu kurumların vergilendirilerek, alınan vergilerin kamusal eğitime, devlet okullarının ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanılması gerektiğini dile getirdi.

Nazlı, kaçak durumdan yakalanan kişilerin haberlerine baktığımız zaman ‘bu insanın bu kadar zaman boyunca nerede ve kimin çalıştırdığını’ sorgulamamız gerekiyor dedi. Kaçak işçi olarak çalıştığı tespit edilen kişinin deport edildiğini işverene ise asgari ücret oranında ceza kesildiğine dikkat çeken Nazlı, iki cezanın ağırlığına bakıldığında esas bedeli ödeyenin emekçi olduğunu söyledi.

Nazlı, bu durum için işverene belirli bir süre o kişiyi çalıştırılma ve çalıştırdığı döneme kadar geriye dönük yatırımlarını yapma zorunluluğu getirilmesi gerektiğini savunduklarını belirtti. Özel üniversitelerin de getirdikleri öğrencilerden sorumlu tutulması gerektiğini ekledi.