"Kendi küçük dünyama saklanarak yaşayacağıma, gerçek dünyada savaşarak ölürüm!" diye bağırdı genç. Öyle boşaltılmıştı ki içi, yankılandı sesi, kalbinin duvarlarına çarpıp düştü kulaklarına. Öylesine yalnızdı ki uğruna ölebileceği şu dünyada, gözleri dönüp dolaşıp buldu 20 senedir görmeye alıştığı gözlerini.


Sıfatlar, başkaları O'nu hep birşeylere indirgesin diye varmışcasına tanımlayıp, kalıplayıp duruyordu benliğini. Öyle sıkılmıştı ki gördüğü aynılardan, beslenemiyordu artık. Öyle boşaltılmıştı ki içi, neredeyse tıklım tıklım boşlukla dolmuştu. Dedim ya, sıkılmıştı genç, fena halde! 


"Eğer böyle giderse, insanlar doğar, yaşayamaz ve ölürler." diye düşündü. "Ölürüz, eğer böyle giderse..." 


Ve nasıl gittiğini daha yakından görmek için sokağa çıktı genç, içini daraltan boşluğu söküp bir yol kenarına atmak için yürürken duydu içini kemiren kötülüğün puslu karanlığını. Öylesine netti ki karanlık, acıtıyordu gözünü! Bağırıyordu sanki birileri "diren" diye! Ne yapmalıydı? Kime, nasıl direnecekti daha önünü bile göremezken? Görmeyi bırak, bakmayı daha yeni öğreniyordu oysa, henüz yirmi yaşındaydı genç! "Diren" diyordu sesler, boğuluyordu sanki genç, nefesi biber gibi yakıyordu boğazını, göğsünü.


"Ellerim!" diye geçirdi içinden! "Ellerimle bulurum yolumu, yararım kömür karanlığını geçerim içinden, evet direnebilirim ben!" diye düşündü ama elleri tutamıyordu sanki beyninin o aydınlık kararlılığını. İçini boşaltmaya çalışan kötülük müydü elini ayağını da boşaltan? 


Düştü genç. Sadece düştü, yıkılmadı. Yerde sadece eli kaldı, ayağı, göğsü kaldı, kalbi ama yüreğini sesler aldı! O koca yüreğini, direnmesini herşeyden çok isteyen sesler aldı ve gürleyerek devam ettiler yollarına. Geri dönüşü, çıkmaz yolu olmayan,şu hayatta tek varış noktası olan ölüme, "senden daha güçlüyüz, öldürülmekle ölmeyiz" diyen sesler yürüdü


Onlar yürürken duruyordu yol kenarında sökülüp atılmış kemiren kötülüğün boşlukları. "Boşlukla doldurulmayacak kadar çokuz biz, hergün daha da!" diyordu birinden doğup da binlercesinde yaşayan gençler.


Öyle de oldu! Bir kez doğdu, binlerce, milyonlarca yaşadı, bir kez öldü, binlerce, milyonlarca yaşadı insan! Çünkü tek başına doğar beraber yürümeye mecbur olanlar, sırf yok olmamak, sırf boş olmamak için...