Hafta sonu eşimin toplantısı dolayısıyla İzmir'e seyahat ettik. Fırsat bu fırsat diyerek iki gün de Alaçatı’da program yaparak yazda yapamadığınız yaz tatilini sonbahar tatili olarak değerlendirmek istedik.

Alaçatı son yıllarda yıldızı parlayan bir tatil destinasyonu… Yıllar önce geldiğimde kendi halinde bir Ege kasabası iken şimdi ise magazin programlarının vazgeçilmezi… Sörf okulları, butik tarzı otelleriyle tatil yapmak isteyenlerin vazgeçemediği, adından sıkça söz ettiren bir tatil kasabası… Bu gibi destinasyonları incelemek, gözlemlemek; biz de  neler yapabiliriz sorusuna cevap aramak, bu güzel yerlerden faydalanıp, bilgi dağarcığımızı genişletmek her zaman en çok merak ettiklerim arasında olmuştur ve sizler için Alaçatı’yı keşfe çıktım.

Daracık sokakları, taş evleri, taş sokaklara atılan masalları….

Hediyelik eşya satan yerlerde Alaçatı’ya ait magnetleri, özel tasarım atölyelerinin ürünleri…(zevkli alışveriş dedikleri bu olsa gerek)

Aslına bakarsanız Alaçatı’nın  en önemli özelliklerinden biri de hiç bir yerde plastik sandalyeye hatta çiçeğe rastlamıyor oluşunuz. Yine renkler hep pastel olarak döşenen Alaçıta’da, mavi kapılar da dikkat çekiyor.


Alaçatı’nın caddelerinde rastladığınız köpekleri insanlarla birlikte yaşamayı öğrenmiş. İnsanlar da onlara o kadar sevgi ile yaklaşıyorlar ki köpekten korkan turiste rastlamanız mümkün değil. Bu noktada aklıma Mağusa’nın  yollarda yatan ve gezen köpekleri geldi.  Kabul edelim ki biz de hayvanlara çok iyi bakıyoruz ve köpeklerimizin  hayatlarımızda ayrı bir yeri olmaya başladı.


Taş evleri ile ünlü bir destinasyon demiştim. Beş oda ve 10 odaya kadar her yer konukevi , pansiyon ve otellerle dolu… Kendisi işletemiyorsa kiralayarak bölge turizmine katkı sağlanıyor. Bahçeli evler cemileler ile (begonvil diyorlar) süslenmiş. Esnafın sıcaklığı ve yardımseverliği pahalı olan Alaçatı’yı unutulmaz kılıyor ! Ve insanlar tekrar tekrar bu tatil beldesine gitmek için bir yıl önceden  rezervasyonlarını yapıyorlar.
Çünkü kaç yıldır belirledikleri standart politikalarından ödün vermiyorlar….

Belki bir gün biz de Alaçatı gibi oluruz ne dersiniz?