Uzun bir süreden sonra hepinize merhaba. Sizlerle, bazen turizm, bazen hayat, dostluklar ve ülkemizle ilgili paylaşımlarda bulunmak üzere yine ve yeniden yazılarımla buradayım. Her ne kadar siyasetten uzak desek de bir yerinden muhakkak siyasete bağlı bir şeyler çıkabiliyor. Bir gerçek var ki ülkemizdeki siyasilerin başarısı, rol modelliği, vizyonudur  bizi ileriye taşıyan; yoksa siz istediğiniz kadar konuşun siyasinin vizyonu yoksa her şey boş. ( bakın çok detaya girmedim )

Geçen ay Mağusa belediyesinin programı çerçevesinde bir grup arkadaşla  Malta’ya gittim.  Uzun zamandır bu adaya gitmek ve birebir benzeyen iki adanın arasındaki farkı, neler yapıldığını görmek istiyordum. Bana teklif yapıldığında hemen kabul ettim . Gerek Antik Mağusa Vakfı , gerekse bir turizmci ve sur içi çocuğu olarak Mağusa’ya bir şeyler yapabilmek için içimde bir ümit oluştu.

Malta’ya vardığımızda oradaki turizm otoritesi yetkilisi ile 2 saate yakın görüşme yaptık. İçtenlikle bize yaptıklarını, karşılaştıkları sorunları; kısaca gelişme sürecini anlattı. Aşağıda size konuşmalardan bazı notlar aktaracağım. 

Öncelikle turizm ve kültür bakanlığı bir arada bulunuyor. Valetta ve Mdina  Mağusa kalesinden küçük olsa da kale kenti. 2004 e kadar surlar içi saat 6 da ölüyordu. Çünkü hiç bir aktivite yoktu. Gelen turistler hayalet bir şehirde geceyi geçirmek istemiyordu tabi ki. Ve turizm alanında gelişmeye karar verdiklerinde öncelikle esnafın, kafelerin, barların suriçinde aktif olmasını sağladılar. Evet turizmde dalış,dil okulları ,otelleri vardı fakat istedikleri geliri yakalayamıyorlardı. Hayalet bir şehir vardı. Kültürel turizm çok önemli; gelenler tarihi yerleri görüyor  fakat hepsi bu.

Öncelikle turizmi bağımsızlaştırdılar. Siyasilerden arınmış bir turizm otoritesi var. Surlar içinde opera binalarının, devlet dairelerinin ,okulların, büyük mağazaların,butik otellerin, pansiyonların açılması ve gelişmesi için devletle işbirliği yapıldı ve kentte büyük bir hareketlilik sağladılar. Surlar içinde konaklayanlarda artış oldu. Turizm otoritesi tam da bu noktada büyük bir görev aldı. . Restoranlar, kafeler vb. birçok yerin açılmasına onlar karar veriyor. Kaliteli yerlerin Malta yerel yiyeceklerinin satılması , hediyelik eşyalar da dahi  önce onların süzgecinden geçiyor. Zaman zaman siyasilerle çakışsalar da her şey Malta için olduğundan orta yol bulunuyor. Ve Malta’nın tanıtılması için kurdukları pazarlama ofisinde gerek sosyal medya gerekse fuarlarla büyük atılım yaptılar. Tarihi eserleri AB’ den aldıkları teşviklerle restore ettiler . Halk turizme inandı ve dört elle ülkenin ekonomik olarak gelişmesi için çalıştı. Çevre düzenlemesi iklime uygun bitkilerle yapıldı. Kaktüs ,zakkum sardunya. Çemberlerde bile zakkum ve babutsa var!

Malta’ nın ekonomik avantajları:

•           Çok dil bilen kalifiye iş gücü

•           Rekabet edebilir insan kaynakları maliyetleri

•           Çok yüksek verimlilik

•           İş dünyasını destekleyen devlet politikaları

•           Stratejik konum ve pazarlama avantajları

•           Malta’ dan kolayca ulaşılabilecek konumda gelişen pazarlar

•           İş yaşamını destekleyen servisler

•           İletişim ağının güçlü olması

•           Dağıtım ve aktarma sistemlerinin yüksek kalitede olması

•           Sosyal ve ekonomik stabilite

•           Güvenli ve hoş yaşam stili.

Peki biz ne yapıyoruz? Yorum sizin. Çıkan AB ve TC destekli kredilerden yeteri kadar yararlanıyor muyuz? Bu konuda bilinçli miyiz? Yol gösteren kim? Bu konuda oluşan pazardan kim nasıl pay alıyor? Aklıma gelen sorular bunlar . Sizler de bu konuda yapıcı görüşlerinizi bizimle paylaşın. Zaman kavga zamanı değil ,hep birlikte neler başaracağımızı tartışma zamanıdır. Hade Mağusa silkin ve kendine gel .

 Başarabiliriz