Ne çok alışkanlığımız var şu hayatta alışkın olmamıza alıştığımız. Şöyle; Pazartesi sendromlarımız var mesela alışkanlık haline getirdiğimiz. Haftanın başı daha yaklaşırken kendimizi bulduğumuz o bunalım halleri var. 


Düşünüyorum da acaba suçlu "o gün" mü yoksa sevmediğimiz bir işe gitmeyi alışkanlık haline getiren biz mi? İstemediğimiz bir işi yapıyor olmaya alışmamızı saymıyorum bile. Ya da acaba Pazartesi'ne fazla yük yüklediğimizden mi ağırlaşıyor o sabaha uyanışımız? Tüm kararların uygulamaya konmak istediği zaman olmaya alıştırmışız Pazartesi'yi, sonra da sanki bize "hadi artık" diye baskı yapan oymuş gibi ona kızmaya alışmışız. 


Belki de alışmışız hep birilerinin baskısıyla birşeyleri yapmaya, büyüyüp karar alma sırası bize gelince bocalamış ve Pazartesi'ni seçmişiz karşı gelip isyan etmek için. Suçlu olarak baştan Pazartesi'yi seçmişiz kararlarımızın arkasında yeterince güçlü duramadığı için. Çok çabuk diğer Pazartesi'ye bağlandığı, Cuma'yı uzun uzun beklettiği için. 


Oysa belki de haftanın ele başı bu günün sendromunu yaşıyor olmamızın sebebi, Pazartesi'nin asıl ve gizli anlamının "alışkanlıklarımızdan kurtulmaya başlayamamak ve hiç başlayamayacak olmak korkusu"dur. Belki de alışkanlıklarımızdan böylesine kesin çizgiler belirleyerek kurtulmaya çalışmanın sevimsizliğini yaşamaktansa, alışmamaya alışmaktır çözüm.


Mesela, hayatın kesin kararlar uygulayarak yaşamaya çalışmak için fazla belirsiz olduğundan, alışmamak rahatlığına yolunda giden herşeyin. Mesela alışmamak sevdiklerinin ve nefret ettiklerinin isimlerine, alışmamak cumanın zevkli, cumartesinin renkli, pazarın endişeli olduğu düşüncesine. Mesela kalıplar yaratmamaya alışmak, herşeyin ve herkesin kendi başına bir kalıp olduğunu düşünerek, benliğimizin bugüne kadar nasılsa öyle olduğuna alışmamak, zevklerimizin değişmeyeceği alışkanlığına alışmamak mesela.


Hiçbirşeyin alışmaya değecek kadar değişmez olmadığı gerçeğine alışırken bile sorgulamaya alıştırmak kendimizi. Asıl olan zamansa yaşarken ve ona bile alışamazken hala, alışkanlıklarımıza bu denli bağlanmak fena alışkanlık!  Üstelik tüm bu alışkanlıkların çoğu zaman kendi irademizde seçtiklerimiz olduğu yanılsamasına kapılıp, bize sorgulamayı çoktan bıraktığımız zamandan beri dayatılanlar olduğunu düşününce... Diyorum ki, en güzel alışkanlık alışmamaya alışmak!


Bırakın kararınız Salı'ya kalsın, Pazartesi rahatlasın, alışkanlıklar kendiliğinden dönüşsün tarzlara eğer gerçekten uyuyorsa hayatınıza!